Muş Özgür-Der’de Temmuz Dergisi Değerlendirildi
Muş Özgür-Der’in, 2016-2017 dönemine ait edebiyat konulu programlarının ilkinde, Temmuz Dergisi’nin 2. sayısı (Eylül 2016) İlyas Sayım tarafından değerlendirildi.
Edebiyatla sosyal olaylar arasında kopmayan bağlar olduğunu, şairlerin eserlerinde bireyselciliği hatırlatan unsurlar olsa bile edebiyatın ana malzemesinin insan olduğu sürece sosyal olanla ilişkimiz kopmayacağını vurgulayan Sayım, bu gerçekliğin, edebî söylemler yoluyla pekişeceğini ve Temmuz dergisinin Eylül sayısında 15 Temmuz darbe girişiminin pek çok yönüyle dillendirilmesinin edebiyat-toplum bağının bir tezahürü olduğunu vurguladı. Sayım, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Dergide ikisi tercüme olmak üzere çok sayıda şiire yer verilmiş. Şiirlerin üslup ve içerikçe birbirinden farklı olması ve çeşitlilik göstermesi sevindirici. Ne var ki kimi şiirlerde ilk bakışta yadırgadığımız ifadeler ya da daha da üzücüsü tevhit hassasiyetine ters düşen dizelere rastlamak mümkün. Sözgelimi Mustafa Uçurum'un çevirisiyle okuduğumuz Mahmut Derviş'e ait "Şamlı Güvercin Gerdanlığı" şiirinde Şam şehri; tarih, kültür ve medeniyet bağlamında işlenmiş ve bunlar acıdan bir çerçeve içine alınarak çok boyutlu olarak aktarılmış. Yine de okurun gözünde bu zengin perspektif şu dizelerle sarsılıyor:
Şam'da
görmekteyim Şam'ın gecesi
nasıl da ağır ağır azalmakta
ve nasıl da tanrıçalarımız
bir bir artmakta
Derginin edebî türler açısından zenginliği gözden kaçmıyor. Deneme, makale, inceleme, hatıra, biyografi, hikâye, mülâkat ve eleştiri türlerinin hepsine dair örnekler bulabiliyoruz. Kimi yazılar, sınırlarını daha net ortaya koymuşken kimilerinde bir türün diğeri ile iç içe olduğunu görüyoruz. Doğrusu edebî türlerin belirlenmesinde çoğu zaman zorlanmamızın sebebi de bu olsa gerek.
Herhangi bir yazıyı diğerine tercih etmiş görünmeden birkaç tavsiyede bulunmak isteriz. Murat Koç'un 'Erken Cumhuriyet Dönemi Romancılığında Ulus-Kimlik Sorunu' isimli değerlendirmesi, yaklaşımı ve ortaya koydukları ile oldukça doyurucu bilgiler sunmuş. Yazı boyunca Avrupa'dan ithal bir tür olarak kullanılmaya başlayan romanın, özellikle Kemalist ideolojinin eliyle nasıl hamur gibi yoğurulduğunu ve yeni bir neslin inşasında neden vazgeçilmez bir rol üstlendiğini gözlemliyoruz. Böylece Yeşilçam'ın sinemada ifa ettiği 'dindar kimlikli kişilerin aşağılanması' rolünü edebiyatta da sözüm ona Cumhuriyet romancıları yürütmüştür.
Serdar Akın'ın kalemi ile "devşirme bir Avrupalı" olan ve "Doğulu birinin Nobel kazanması için yeterli sebeplerden biri olan kendi köklerine karşı eleştiriyi" bir hayat tarzı haline getirmiş Suriyeli bir yazardan söz edilmiş ve onun Batılılarca hangi sebeplerle parlatıldığı deyim yerinde ise ifşa edilmiş. Bizim mahallede de benzerlerini gördüğümüz Ali Ahmet Sait Eşber'in, nam-ı dîger Adonis'in Oscar Wilde'ın o ünlü romanındaki "Dorian Gray"e benzetilmesi de ayrıca ilginç. Adonis ve Dorian Gray arasında nasıl bir bağ bulunduğunu merak edenlerin bu güzel tanıtımı dikkatle okumaları onların yararına.
Temmuz Dergisi, renkli içeriği ile hayata bir de edebiyat penceresinden bakmayı öğretiyor. Umarız ki sonraki sayılarda, paylaşılan yazıların içeriği akidemizle sorunlu ise buna dair dipnotlar düşülerek okur önceden ihtar edilir. Ta ki bunların bizim düşüncelerimiz olmadığı fakat paylaşılmasında kimi faydalar gözetildiği fikri herkesçe bilinsin.