Muş Özgür-Der'de eğitim ve emperyalizm konuşuldu

Muş Özgür-Der'de eğitim ve emperyalizm konuşuldu

8 Aralık Pazar günü Özgür-Der Muş temsilciliğinde "güncel kavramlar" programı kapsamındaki panelleri devam ediyor.

Muş Memur-sen şubesinde program kapsamında Abbas Ataman tarafından, "eğitim ve emperyalizm" başlıklı seminer verildi.

Sunumda kısaca aşağıdaki konulara değinildi.

EĞİTİM VE SÖMÜRGECİLİK

“Bir devletin kendi sınırları dışında kalan genelde deniz aşırı toprakları askerî müdahale başta olmak üzere çeşitli yollarla  ele geçirmesi ve orada hâkimiyet kurup yerli toplumlar üzerinde siyasî, iktisadî ve kültürel alanlarda üstünlük sağlayarak bunların her türlü imkânlarını kendi menfaati için yağmalaması” şeklinde tarif edilebilen sömürgecilik, Dünya tarihinde maddi  gelişmelere paralel olarak kabuk değiştirmiş farklı formlarda  kendini yenilemiş ancak hiçbir şekilde ortadan kalkmamıştır. Günümüz de  spesifik bir tarzda birçok coğrafya da kaba güce dayalı sömürünün yanında envai çeşit sömürü türleri   etkisini hissettirmektedir. Coğrafi keşifler sonrası  kas gücüne ve insan emeğinin istismarına  dayalı sömürgecilik  dijital alanın  dominant duruma gelmesinin etkisiyle artık insanlığın  zihni melekelerini zaafa uğratacak manüple edebilecek   bir noktaya erişmiştir.

Tarih boyunca dünya ölçeğinde hakimiyet kurma çabasında olan güçler sömürüyü bütün boyutlarıyla uygulamaya çalışmışlardır. iktisadi, kültürel asimilasyon, denetleme ve yönetim, dini  algının yönetilmesi ,bilgi kaynaklarının değiştirilmesi v.s başlıklar altında eğitim  ideolojik bir aygıt olarak sömürgeciliğin ana unsurlarından biri olmuştur. Rusyada çarlık döneminde işgal edilen tatar ,kazak ,Türkistan coğrafyalarından Afrika’nın  Osmanlı etkisi dışında kalan Batı ve güney Afrika topraklarında ,Doksan yıl boyunca İngiliz işgalinde kalan Hindistan da Amerika kıtasında sömürgeciliğin her türlüsü uygulanmış ,yok etme ,eğitim yöntemleriyle asimilasyon, Temel hakların kısıtlanması yada verilmemesi  türünden gayri insanı her yöntem uygulanmıştır. bu coğrafyalarda Geleneksel ve yerellik adına ne varsa yok edilmiş,Halkların yüzlerce yıllık birikimleriyle oluşturdukları kültürel aidiyetler ve zenginlikler ortadan kaldırılmış ,Sömürgecilerin dayattıkları uygulamalar la yetinmek zorunda kalmışlardır. 

 Yabancı mektepler Osmanlı İmparatorluğunu 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru baştan aşağıya sarmıştır. Bu duruma neden ise olan yabancı tebaanın kazandığı ayrıcalıkları kötülük için kullanmaları olmuştur. Bu ayrıcalıklar ilk zamanlar görev için ya da ticaret yapmak üzere Osmanlı İmparatorluğunu tercih eden yabancı kişilere verilen haklardı. Bu mektepler ilk başlarda dini açıdan eğitim verecek şekilde planlandıkları için kiliseler tarafından denetlenecek kuruluşlar olarak örgütlenmişlerdir. Yabancı halk onlara tanınan hakları kendilerine göre fazlalaştırmış ve bu ayrıcalıkları suiistimal etmişlerdir. Kendilerine tanımış oldukları bu ayrıcalıklarla; Rusya, Amerika, İngiltere, İtalya Fransa, Avusturya, vb. devletler hiçbir denetime tabii olmadan kendilerine ait eğitim kuruluşlarını faaliyete geçirmişlerdir. Bu mektepler yardımıyla yabancılar kendilerine ait gelenek, görenek, dillerini insanlara benimsetmişler politik açıdan menfaatlerini ön planda tutan bir ortam yaratmayı başarmışlardır.

 Türkiye fiili olarak sömürge ülkesi durumuna gelmemesine  rağmen Cumhuriyet Döneminde  Eğitim ,sanat, Medya,idari  uygulamalar kanalı ile  zihni sömürü ve asimilasyon politikaları uygulanmıştır.

“Dewey, Montesori, Paiget, Freire, Russel, Durkheim, Vygotsky, Illich, Foucault, Tagore gibi eğitimcilerce geliştirilen bu seküler kurtarıcı eğitim hem dünyada hem de bizde, 19.yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Son yüzyılda ülkemizi modernleştirme, toplumumuzu Avrupalılaştırma amacı taşıyan insanımızı cehaletten kurtarmayı şiar edinen, eğitimi bu anlamda toplumsal kalkınmanın temeli yapan Kemalist eğitim de messianist (kurtarıcı) bir eğitim anlayışını benimsemiştir. Bizde cumhuriyet devrimiyle birlikte eğitimin bu kurtarıcı rolüne şahıs figürü de (Mustafa Kemal) eklendi. Bu durum katı bir laikçi uygulamayla zapturapt altına alınırken, 1950 sonrası sağ liderlerin kurtarıcılığıyla (!) halkın dönüşümü başladı. Eğitim sisteminin dönüştürücü gücüyle laik devlet, bu kurtarıcılarla, seküler hayat ve seküler insan üretti. İşte bugün eğitimde tartıştığımız meselelerin dönüp dolaşıp kurtarıcı özelliğinin öne çıkarılması, bu bağlamda öne sürülen melyoristik görüşler bu seküler kurtarıcı eğitim anlayışının tezahürleridir.”

 Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim alanında köklü bir değişiklik yapan Cumhuriyet’in kurucu kadroları din eğitimi konusunda yeni bir politika benimsedi. Benimsenen politikanın esas gayesi din eğitimini minimize hale getirmek ve en nihayetinde müfredattan çıkarmaktı.

Paulo Freire Güney Amerika’dan bahsederken sömürge durumuna  bir sessizlik kültür diye atıfta bulunur. Sömürgeci, başarılı bir şekilde  sömürüleni zaman ve mekandaki  konumunu anlamasından alıkoymaya girişir ve böylece kendi geçmişini ya bda yabancı kültürlerle olan irtibatını korumasını da önlemiş olur. Böylece sömürülen, sömürge düzeninin sürekliliğini kolaylaştıracak şekilde ,sömürgecinin kültür unsurlarına maruz bırakılmış olur.Bu durumda sömürülen ikili bir yabancılaşma  yaşamaktadır. endisine empoze edilen uygulamalar ,ideoloji ve felsefeler  zihin çatısına ve kendi ananesine yabancıdır. Dolayısıyla ilk yabancılığı , sahip olduğu geçmişin önemini silmeye çalışan eğitim ve kültürel kışkırtmalara maruz kalmasından kaynaklanmaktadır. Fakat ikinci  yabancılığı ,karşı karşıya kaldığı metropolitan kültür öğelerinin seçici tabiatından kaynaklanır. Kolonilere ihraç edilen  makinalar, kitaplar filmler ve eğitim programları gibi unsurlar bu yabancılaşmayı hızlandırır.

Sonuç olarak  Sömürülen coğrafyalarda  sömürülen insanların umutlarının yok edilmesi, bütün olumlulukların yoksunlaştırılması, rüyalarının  kaybolması sömürünün devamına katkı sağlayan hususlar olarak kendini gösterir. Kendi tarihlerinden zaman ve mekan bilincinden yalıtılan ,kültürleriyle bağları kopan bu insanların  yapacakları ilk şey sömürülme durumunu  Öncelikle coğrafyalarından değil de  akıllarından ve yüreklerinden arındırmak olmalıdır. 

img-20241209-wa0000.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler