Lüks Yaşam İslam’ın Neresinde?
Özgür-der Muş temsilciliği 2018-2019 seminer çalışmaları bağlamında ''Lüks yaşam İslam'ın neresinde'' başlıklı konuyu işledi.
Semineri Erdal Eker sundu Eğitim Bir Sen Muş şubesi seminer salonunda gerçekleşen programa katılım yoğundu.
Erdal Eker tarafından sunulan seminerin özeti:
İslami bir hayat tarzı sürmek bir anlam dünyasına adım atmayı ve bireysel ve toplumsal hayatta durmamız gereken yeri de tespit etmeyi beraberinde getirir. Konu başlığımız olan lüks yaşam İslam'ın neresinde konusu da aslında hayatımızdaki bir kısım ilişkileri sorgulamayı, asli olanı tesbit ederek o merkezden hareket etmeyi bize öğretir. Lüks kavramını irdelerken, konfor, konformizm ve vasat kavramları ile ihtiyaç-israf dengesini sağlamayı nasıl başaracağımızı da konuşmalıyız.
O halde Lüks nedir?
Sözlüklerde gereksinim dışı olan, giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat olarak tanımlanmıştır. İnsanın hayatını sürdürmesi için gerekli olmayan her şey, onun için lükstür. Tanımı gereği lüks, gereksiz yani fuzuli olandır. Tanımı ne olursa olsun, lüks olan her şey, arzu nesnesidir. Bir nesnenin "arzu nesnesi" olmasının temelinde enderlik vardır. İçerisinde bulunduğumuz sosyo-ekonomik durum daha önce lüks olarak kabul edilen birçok şeyi sıradanlaştırabilir. Marka merakı ve şatafatlı, teşhiri öne çıkaran, insanları özendiren, kıskançlık yaratan bir ürün lüks olduğu gibi zarafet ve estetik duygularla işlenmiş sanatsal bir değer taşıyan başka bir ürün de lükse girer. Ancak inceliği öne çıkaran nesnelerin lüks olarak tanımlanması ve bu yüzden kullanılmaması ne kadar doğrudur? Zira Allah kainatı yaratırken ince bir sanat, zarafet ve detaylarda mükemmelliği gözetmiş insan oğluna da bunu en edebi bir tarzda anlatmıştır ki Cennet tasvirleri de bu bağlamdadır. İşlerimizde ve kullandığımız eşyada sade bir estetiğin olmasında bir sakınca olmadığını düşünüyorum."Onlardan kimi de şöyle der: Rabbimiz bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Bizi ateş azabından koru!" (2\201) Müfessirlerimiz ayette geçen ve güzellik diye Türkçeye çevrilen "hasene "den kastın, beden sağlığı, ilim ve ibadet yanında ayrıca iyi bir geçim, mal ve helal rızık gibi güzellik vasfına haiz her şey olduğunu söylemektedirler. Ayrıca sadece ahireti istemenin de insan fıtratına aykırı bir durum olduğu ortadadır. Zira Osman bin maznun ve arkadaşlarının eşlerinin Allah rasulüne onları şikayeti (dünya lezzetlerini kendilerine haram kılmaları mevzusu) ve Allah Resul(a.s)ününde Hz. Osman ve arkadaşlarını bu konuda uyarması bu konuda eşsiz bir örnektir. "De ki; Allah'ın kulları için çıkardığı süslü, güzel ve tatlı rızkları kim haram etmiş? De ki: O, dünya hayatında inananlarındır. Kıyamet gününde ise onlar yalnız inananlar içindir. (7\32), Müfessirlerimiz ayette geçen "ziynet" ile başta kıyafet olmak üzere kendisiyle süslenilen her şeyin; "tayyibat ile de yiyecek ve içecek türünden lezzet veren her şeyin murat edildiğini söylemektedirler.
Konfora gelince; Günlük hayatı kolaylaştıran maddi rahatlık olarak tanımlanmıştır. Lüks ile konfor arasındaki ilişki vasattan uzaklaşarak rahatlığa aşırı önem atfetmektir. Yoldan gelen bir yolcunun bir müddet konaklayarak yoluna devam etmesi gibi olan bu dünya hayatında konforun belli bir yeri olabilir ancak alışkanlıkların sürekli kontrol edilmesi ve davranışlarımıza kaynaklık eden düşünce tarzlarına dikkat edilmesi gerekiyor. Allah Cuma günü namazdan çıktığınızda yeryüzüne dağılın ve rızkınızı arayın derken bugünkü dünyamıza rengini veren modern batı kaynakları tanrının 6 gün çalışıp 7. Gün tatil yaptığını belirtmişlerdir. Maalesef çoğu insan için iyi bir tatil için çalışma daha çok çalışma fikri hakim oluyor. AVM'lerin alt yapısında da hafta sonu ve yaz tatilini geçirecek insanlara hitap ve çılgınca tüketim fikri yatmaktadır.
Konformizme gelince kısaca uymacılık şeklinde tanımlanabilir. İlke olarak ya da uygulamada, çevresinde kabul görmüş veya egemen durumda olan davranış modellerine, düşünce tarzlarına uyan kimsenin hareket tarzıdır. Yani eleştirme yetisini kaybederek egemen anlayışın getirdiği herşeyi içselleştiren bir düşünce tarzıdır. Türkçe de kafa konforunu bozmak diye bir tabir vardır. Yani düşünmek, değişmek ve değiştirmek için ilk önce verileri değerlendirmek, tahkik etmek ve kritiğe tabi tutmak gerekir.
Konfor araçlarımız nelerdir ve bir sonraki nesle nasıl devretmektedir?
Hepimizin aklına ilk etapta tv, internet ve sanal alem gelmektedir sanırım. Televizyon rol model alma konusunda bir beğeni oluşturur, giyim tarzı ile kişilik arasında kurulan ilişki %50-%70 oranında gençliğin davranışlarını etkiler. İnternet ve sosyal medya ise tam bir modern mağara gibidir. Sanal alem gibi bizi gerçeklikten koparan bir problem var. Aylık aktif Facebook kullanıcı sayısı 2.1 milyar ulaşmış durumda. Bu oran geçen sene Ocak ayına göre %15 artmış. Facebook'un toplam kullanıcı sayısının %56'sı erkek, %44'ü bayan. Facebook kullanıcılarının %34'ü 18-34 yaş grubu arasındadır. 2018 mobil kullanıcı istatistiklerine baktığımızda da mobil kullanıcı sayısının 5.1 milyar olduğunu görmekteyiz. Görüldüğü üzere bu oran dünya nüfusunun %68'ine denk geliyor.
81 milyon nüfusa sahip ülkemizde;
Nüfusun %67'sini oluşturan 54.3 milyon internet kullanıcısı.
-İnsanlar internette günde ortalama 7 saat geçiriyorlar. Peki bu kullanıcılarımız en çok nerelerde vakit harcıyorlar:
Günde ortalama 2 saat 48 dk sosyal medyada
Günde ortalama 2 saat 44 dk televizyon başında
Ve son olarak günde ortalama 1 saat 22 dk müzik dinleyerek
Sosyal medyanın zarar ve faydalarını da kısaca başlıklar halinde sunarsak;
a) Nefret Söylemi:
b) Sosyal Güvensizlik:
c) Siber Zorbalık:
e) Cyber-Stalking (Siber Takip):
f) Şiddet Görüntüleri:
g) Çok Fazla Paylaşım:
h) Gelişmeleri Kaçırma Korkusu
j) Duygusal Etkiler
k) Kişilerarası Beceri Eksikliği:
l) Kimlik Hırsızlığı:
Sosyal Medyanın Gençler için Olumlu Yanları ise
a) Sosyalleşme ve İletişim:
b) Geliştirilmiş Öğrenme Fırsatı:
c) İçerik Oluşturma ve Geliştirme:
d) Sağlık Bilgilerine Ulaşma:
e) Takım Oyunları ve İşbirliği:
f) Farklı Fikirleri Keşfetme ve Öğrenme:
g) Teknolojik Becerileri Artırma:
Yeninin dünyasını inkar ile eskiye adım atmak mümkün değil ancak içerisinde yaşadığımız bu dünyanın ve bizim de mücadele araçlarımızı yeniden yoklayarak bu duruma yeni bir fıkıh geliştirmemiz gerekiyor, sosyal medyanın yönünü iyiliğe çevirecek kurgulara ve geleneksel ilişki tarzı ile modernite arasında sağlıklı yeni bir ilişki kurulmasına ihtiyaç var. Müfredat, araçlar ve yaklaşım biçimlerimizi yeniden sorgulamaya ihtiyaç var. Ve bizim bilmediğimiz bir çok uzmanlık alanına ihtiyaç var…
Şimdi soru şu:
Allah'ın rızasına uygun bir yaşamı nasıl ikame edeceğiz?
Konunun başında verdiğimiz yaşamın merkezini ne oluşturacak sorusunu yineleyelim.
Yaşamımızı devam ettirirken ve Eşyaya yaklaşırken dünya hayatının geçici ve muhakkak sorgulanacağı ahiretin ise ebedi ve sonuç yeri olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Zira Adem kıssasında da yasak ağaca meyleden babamızın zaafı (20/120): Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" ebediyet duygusuydu.
Yukarıdaki örneklerde verilen ayet ve siyerden örnekler bizim yani Allah'a teslim olmuş insanların ve Allah'ın istediği ölçülerle hayatı kurmak durumunda olan bizlerin değişen bu dünyada nasıl bir zihne ve tavra sahip olmamız gerektiği gibi bir soruya da cevap üretmemiz icab eder.
Modern dönemin açgözlü, haz merkezli ve teşhire dayalı yaşam tarzının yarattığı bedeni ve zihni konfor içerisinde mümin duyarlılığını nasıl göstereceğiz?
Bu dönemin en başat sorunu bireyselleşme problemidir, bir cemaat üyesi olmak bile insanı yalnızlık adasından kurtarmıyor. Birlikte olmak fikri takva ve terbiye temelleri üzerinde yükselmek durumundadır. Bu ilişki tarzı merhamet ve hesap verebilirlik üzerine kurulmalıdır. Zira Rabbimizin onların işleri aralarında istişare iledir buyurmuştur.
Aile, çocuk ve yeni nesille olan ilişkilerde, kendi akranlarımızla diyaloglarda ihya edici bir formasyona sahip olmalıyız. Çürütücü gündem ve ilişki tarzı insanları hep birlikte batağın içine çeker.
Sadece fikri planda tezkiye olmak fikri de günümüzün diğer bir problemidir. Hayatın büyük bir kısmını kendi özel alanı olarak belirlemek ve belli alanlarda profesyonel kimlikler edinmek gibi modern dönemin getirdiği hastalıklar da yeni bir konfor üretir. Zihin konforu dediğimiz bu konu Resul(a.s)lerin yıkmak için uğraştığı, toplumsal problemler ile imani problemleri aynı düzlemde ele alan Salihlerin çabasıydı. Diri diri gömülen kızın hesabını sorarak hayata müdahale eden kitabulmubin, akabenin ancak ve ancak şu şekilde aşılacağını da bize öğretiyor.
8. Biz ona iki göz vermedik mi?
9. Bir dil ve bir çift dudak,
10. ve ona [kötülüğün ve iyiliğin] iki yolunu da göstermedik mi?
11. Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi…
12. Bilir misin nedir o sarp yokuş?
13. [O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır; (ya da bir köleyi kurtarmaktır.)
14. yahut [kendi] aç iken (başkasını) doyurmaktır,
15. yakını olan bir yetimi,
16. yahut toprağa uzanıp kalmış olan [yabancı] bir yoksulu,
Bununla beraber müşriklerin Allah inancından ahirete ve diğer tüm inançları sorgulanıyor, mücadele alanına çekiliyor ve arınmaları talep ediliyor.
Bu mücadelenin ne mesaisi ve ne de özel alanları var. Sahici, kuşatıcı ve kurtarıcı bir mücadele, bir yaşam tarzı. Bu yüzdendir Hz. Ebuzer, Hz. Bilal'in ayağının önüne başını koyar, resul(a.s) bedevinin tüm kabalığına sabır ve merhametle cevap verir, Ebubekir bir kardeşini kurtarmak için kızıl develerini feda eder, Ali kutlu hicret akşamında Resul(a.s)ün yatağına kabre girer gibi girer ve Osman gözünü kırpmaksızın malını feda eder., Musab bu yüzden konforunu terk edip toza toprağa bulanarak, Mekke' yi terk eder. Şimdi bu nesli güncellemekte çağın konforundan ve modern mağaralarımızdan çıkarak mümkündür. Eğer şimdi bizler zihnimizi ve bedenimizi arındırmak için, bir insanın daha cehennemden kurtulması için çabalamazsak, adalet için düzene itiraz etmezsek aynı konfor hastalığına düçar olmuşuz demektir.
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah'ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.(Hadid, 20)