Halep Katliamı Muş'ta Protesto Edildi
Muş Belediyesi önünde 1 Ekim 2016 Cumartesi günü saat 14.00’da bir araya gelen Muş’taki Müslümanlar, İran’ın karadan ve Rusya’nın havadan destek verdiği Esed rejiminin Halep’teki katliamını sert bir dille kınadı.
Muş Özgür-Der'in basın açıklamasına, Hasköy Özgür-Der, Muş Eğitim-Bir Üniversite Temsilciliği, Anadolu Gençlik Derneği, Selam-Der de destek verdi.
Tekbirlerin getirildiği basın açıklaması sırasında, "Zalimler Allah'a Hesap Verecek!", "Esed Gidecek, Zulüm Bitecek!", "Katil İran, Katil Rusya!", "Katil Putin, Katil Obama!", "İslami Hareket Engellenemez", "Uyan Diren Özgürleş!" şeklinde sloganlar atıldı.
Basın açıklamasının tam metni:
RUSYA VE ESED! HALEP'TE NE ZAMAN KANA DOYACAKSINIZ?
Değerli kardeşlerim ve Muş'un güzide insanları!
Epeydir Halep'te Yaşanan katliamlara, insanlık suçuna dünyanın sessiz kalması karşısında Muş'taki Müslümanlar olarak tepkimizi göstermek, büyük oranda Rus-İran destekli Esed zulmünü lanetlemek ve Halep'teki kardeşlerimizle dayanışmak ve İslam beldesi olan Suriye'den yükselen feryadı paylaşmak için bizi burada, bu saatte bir araya getiren alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
Suriye'nin Halep kenti özellikle son 12 gündür yoğun bombardıman altında. Kentin muhalif bölgelerini kontrolü altına almak isteyen rejim ve Rusya özellikle sivillerin hayatını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu merkezleri bombalıyor. Hastaneler, ekmek fırınları, şebeke suyu dağıtım tesisi ve hatta kurtarma ekiplerinin merkezleri hedef listelerinin başında geliyor.
Rejimin kuşatması altında yaşayan yaklaşık 300 bin sivile sadece 8 sahra hastanesinin hizmet verdiği kentte, geçtiğimiz çarşamba günü iki hastane bombalandı. Bunlardan biri tamamen hizmet dışı kaldı. Savaştan önce 17 bin doktorun olduğu Halep'te sadece 30 doktor kaldı. 100 bin çocuğun yaşadığı tahmin edilen kentte sadece bir jinekolog ve 2 çocuk doktoru var.
Yaralıları ve ölüleri enkaz altından kurtarma çalışmalarını yürüten 'Beyaz Kasklar' timleri bile hedefte. Son 12 günde bu sivil savunma timlerine ait 3 merkez havaya uçuruldu. Bu saldırılardan sonra çok sayıda ambulans, iş makinesi ve itfaiye aracı yok oldu.
ABD ile Rusya uzun bir müzakere sürecinden sonra 9 Eylül'de Suriye'de ateşkes uygulanması konusunda anlaşmıştı. 12 Eylül'de yürürlüğe giren ateşkes ABD'nin rejime ait güçleri bombalaması ve Rusya ile rejimin Halep'te insani yardım konvoyunu hedef almasından sonra çökmüştü. 19 Eylül'den bu yana Halep yoğun bir bombardıma tabi tutuluyor. 12 günde 450'den fazla sivil öldü. Yüzlerce kişi yaralandı.
Gönül isterdi ki Halep'e, onlara bu zulmü reva gören şer ittifakına karşı uçaksavarlar, tanksavarlar gönderelim. Haleplilerin cesaretten ziyade, kendilerini uçaklardan, tanklardan koruyacak silahlara ihtiyaçları var.
Biz Amerika'dan, Rusya'dan ve İran'dan bir şey beklemiyoruz. Onlar ne yazık ki kana doymuyor. Dolayısıyla taleplerimizin Türkiye tarafından karşılanmasını bekliyoruz. Ne istiyoruz? Suriye halkı sadece battaniye ve una ihtiyaç duymuyor. Onlar işgalci Firavun ordularını püskürtmek için silaha ihtiyaç duyuyorlar.
Diğer taraftan bu katliamları yapmakta dünyanın müstekbirlerine taş çıkartan ve onlardan daha zalim bir tutum içinde olan mezhepçi İran'ın yaptıklarını da ibretle izlemekteyiz. Müslüman kanını akıtmayı kutsal bir cihad olarak gören bu zalimlerin mazur görülecek hiçbir tarafları yoktur. Bugün Suriye'deki fitnenin nedenlerinden biri İran'ın sürdürdüğü politikalarıdır. Bu gerçeği kimse saklayamaz ve onları aklayamaz. Buradan bir kez daha çağrıda bulunmak istiyoruz. Diktatör Esed'i desteklemekten ve Müslüman kanını akıtmaktan vazgeçin! Aksi takdir de bunun vebalini ödeyemezsiniz ve tutunacak hiçbir gerekçeniz olmayacaktır.
Şunu çok iyi bilmemiz lazımdır ki Rusya ve Amerika gibi dünyanın müstekbir güçleri Suriye'den yankılanan özgürlük sedasının, kendilerinin yıkılışına öncülük ettiğini biliyorlar ve bunu engellemek adına ellerinden gelen her türlü kirli politikayı tedavüle sokuyorlar. Gayet açıktır ki Suriye özgürleşirse bu, İslam coğrafyasının kurtuluş umudunu daha da ileri taşıyacaktır.
Ve bizler bugün burada bütün dünyaya şöyle haykırıyoruz:
Ey Rusya, ey Amerika, ey ikiyüzlü Avrupa ve ey reel politika girdabına batmış işbirlikçi bölge devletleri!
Sizin demokrasi ve insan hakları söylemleriniz koca bir yalandan ibarettir. Sizler bir kez daha dünyaya ölüm, zulüm ve kıyımlar ile hükmetmenin tarihini yazmış kanlı zalimler olduğunuzu dünyanın gözü önünde ispatladınız. Bugün Suriye'nin dört bir yanında ve Halep'te döktüğünüz kanlar, sizin yıkılışınızın umudunu besleyerek inşallah tarihe şahitlik edecektir.
Ey dünyanın mazlum ve mustazaf halkları! Rusya ve İran destekli Esed'in katil çetelerine ve onların yerli işbirlikçilerine zulüm ile abad olunamayacağını göstermenin vakti gelmedi mi?
Diğer taraftan bu zulümlere maruz kalan Halepli kardeşlerimize de diyoruz ki: Ey hürriyet sevdalısı ve yalnız Allah'a kulluğu seçmiş onurlu kardeşlerimiz! Düşman bize ne yapabilir? Biz cenneti yüreğimizde taşıyoruz. Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi:
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsa
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
MUŞ ÖZGÜR-DER