“Vahyin İlk Çağrısı ve İlk Sureler” Paneli
Özgür-Der Ümraniye Şubesi’nin “Öncü Kur’an Neslinin İnşası” ana başlığıyla düzenlediği 2008-09 aylık panellerine “Vahyin İlk Çağrısı ve İlk Surelerin İlgi Alanları” başlıklı bir panelle devam edildi. Panele Murat Araz ve Yılmaz Çakır konuşmacı olarak katı
22 Kasım Cumartesi akşamı Üsküdar Belediyesi Sabahattin Zaim Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Vahyin İlk Çağrısı ve İlk Surelerin İlgi Alanları" konuşu panelde Murat Araz başkanlık yaparken Yılmaz Çakır da konuşmacı olarak katıldı.
Vasat ümmet olma sorumluluğuna vurgu yapan ayetlerle sunumuna başlayan Murat Araz, insanlığa şahit bir ümmet olmanın yolunun Rasul'ün (s) şahitliğine ittiba etmekten geçtiğini ve bunun da bütünsel bir Kur'an ve Siyer bilgisini gerektirdiğini belirterek şöyle dedi: "Kendi ilmihalimizi doğru üretebilmek her şeyden önce hayatı ve konumumuzu Kur'an bütünlüğünden hareketle ve doğru bir Siyer bilgisiyle birlikte değerlendirmekten geçiyor. Eğer Vahyin ilgi alanı insan ise doğal olarak insanla alakalı her şey de Vahyin konusu haline geliyor."
Tebliğine konunun önemine dönük bir girizgâhla başlayan Yılmaz Çakır Vahyin tedrici olarak inişinin hikmeti, Kur'an ilimleri usulünde Mekkî-Medenî sureler ayrımının ehemmiyeti, Kur'an menşeli dairesel/döngüsel tarih tasavvuru ile ilerlemeci tarih yaklaşımı arasındaki temel ayrımlara dönük saptamalarda bulundu. Tarihin genel olarak tekerrür eden bir yapıya sahip olduğunu belirten Çakır, insan fıtratının, temel sorun ve ihtiyaçlarının değişmediğini ve dolayısıyla Vahyin de özü itibariyle değişmeden inegeldiğini kaydederek değişken olanın ise ancak şartlar ve şeriatler olduğunu söyledi. Vahyin ilk çağrısını ve ilk surelerin ilgi alanlarının da çeşitli örnekler üzerinden birçok açıdan önemini ortaya koyan Çakır, "Temel konuları kavramı ödevi, Vahyi bilgiyi sağlıklı bir şekilde sosyalleştirme sorumluluğu ve Kur'anî mesajların mukabillerini vakıamızda teşhis edip vahyin aydınlığına ulaşma hedefi ilk dönemi bilmeyi gerekli kılar." dedi.
Müteakiben konuşmasının çerçevesini zikreden Çakır, ilk mesajları ve ilk surelerin ilgi alanlarını çeşitli başlıklar altında işleyeceğini söyleyerek bunları (1) akaid/İnanç düzlemi, (2) İbadet düzlemi ve (3) sosyo-siyasi alan olarak tasnifledi.
1- Akaid/inanç Düzlemi:
Bu başlık altında ilk muhatapların Allah, gayb, melek, kitab, peygamber, ahiret, şefaat inançları ve âlem tasavvurları çerçevesinde kısa tahliller yapan Çakır, Kur'an'ın ilk surelerinde bu konulara dönük mesajları ortaya koydu.
Allah inancı konusunda müşriklerin Allah'ı yok sayan bir telakki içerisinde olmadıklarını belirten Çakır, tersine onların bütün ilahların üzerinde üstün bir Allah itikadına sahip olduklarını ancak O'na çeşitli ortaklar izafe ederek şirke düştüklerini örneklerle ortaya koydu. Müşriklerin gayb tasavvurunun da bulunduğunu kaydeden Çakır, onların bu alanda insanda yerleşik olan bir zaafa kapıldıklarını ve dolayısıyla soyut bir niteliğe sahip olan inancı somutlaştırmaya meyyal olduklarını ve bu zeminin de putçuluğu ürettiğini söyledi. Müşriklerde melek inancının bulunduğunu da ifade eden Çakır, Kur'an'dan hareketle bu inancın sahih olmadığını belirterek Kur'an'ın sıfırdan bir inanç oluşturmadığını, aksine bozulan inançları ıslah etmeyi gündemleştirdiğini söyledi. Müşriklerde kitab inancının da bulunduğunu ve onların itirazlarının Allah'ın kitap/vahiy gönderebileceğine değil, bunun kime verileceğine dönük olduğunu belirten Çakır, müşriklerin Hz. Muhammed'den (s) yazılı kitap talebinde bulunduklarına dair ayetleri örnek verdi. Yine ilk muhatapların risalet inançlarının da söz konusu olduğunu kaydeden Çakır, onların peygamberin kimliğine dönük tartışmalara giriştiklerini belirterek Hz. Muhammed (s) yerine iki büyük kentin önde gelenlerinden birine risaletin verilmesi gerektiği yönündeki itirazlarını anımsattı. Yine bu konuda müşriklerin adeta melek peygamber anlayışına sahip olduklarına dikkat çeken Çakır, onların hayatın içerisinde ve sıradan bir insan olmayan bir peygamber anlayışına sahip olduklarını ve melek ile özdeşleştirilmiş bu peygamber tasavvuru dolayısıyla da onu örnek alınabilir bir model olmaktan çıkardıklarını ifade ederek bu yaklaşımı yerleşik tasavvurlarla karşılaştırdı. Ahiret inancı konusundaysa müşriklerin bu inançtan haberdar olduklarını ancak ortaya konan tutumlarda farklı zümrelere ayrıldıklarını belirten Çakır, genel olarak ahiret ve bununla ilintili cennet-cehennem tasavvurunun söz konusu bulunduğunu ancak bu inancın oldukça belirsiz, silik ve sönük bir düzeyde kaldığını söyledi. Müşriklerin şefaat yaklaşımını da gayb inançlarıyla irtibatlandıran Çakır, onların gaybî olanla temas kurulabileceğine inandıklarını ve bunu da Allah'la doğrudan ilişkiye geçmek yerine aracı/şefaatçi olarak algıladıkları birtakım varlık ve güçler üzerinden gerçekleştirdiklerini söyledi. Çakır ayrıca şefaat konusunun köklü bir yapıda olduğunu ve Kur'an'ın da buna dönük tedricî bir yöntem izlediğini, uzun bir süre varlığı-yokluğu ekseninde değil tashih etmeye dönük bir üslup kullandığını, nihai bir aşama olarak ise Bakara Suresi'nde net bir ifadeyle olmadığı yönünde ölçü bildirdiğini söyledi. Çakır, ayrıca bu tedricî yöntemin bugünün muhataplarına yaklaşımımızda da sergilenmesi gerektiğini ifade etti. Son olarak ilk muhatapların hayat/âlem tasavvurları üzerinde duran Çakır, onların dünyayı adeta şans topu misali dönen bir olgu olarak algıladıklarını ve hayat tasavvurlarının şansa dayalı rastlantısal ve gayesiz olduğunu söyledi. Vahyin temel bir sorun olarak özellikle de bunun üzerinde durduğunu kaydeden Çakır, İslam'ın getirdiği itikadî ve ameli nizamla tam bir tutarlılıklar dini olmasına rağmen şans menşeli rastlantısal ve gayesiz hayat tasavvurunun tezahürlerinin bugün Müslümanlarda da gözlemleniyor olmasının büyük çelişkiler ve açmazlar içerdiğini söyledi.
2- İbadet düzlemi:
Bu başlık altında da müşriklerdeki namaz, oruç, hac, zekat, kurban, infak vb. varlığına dikkat çeken Çakır bu konuların da Vahyî mesajın ilk ilgi alanlarına girdiğini belirterek Kur'an'dan bunlara örnekler verdi. Bu meyanda müşriklerde rüku, secde-namaz bilgisinin bulunduğunu kaydeden Çakır, onların namaz/salatın içini boşaltarak tamamen formel bir duruma indirgediklerini, Kur'an ise namaz-takva, namaz-maun/infak, namaz-terk-i fuhş ve namaz-zikrullah birlikteliğini kurarak ıslah ettiğini ve böylece onun tevhidi, ahlaki, sosyal ve siyasi boyutlarına dikkat çektiğini söyledi. Müşriklerdeki oruç, hac, zekat, infak vb. ibadî pratiklerin de tevhidî içeriğinden ve sosyo-siyasi bütünlüğünden kopartıldığına örnekler veren Çakır, formel düzeyde ele alınan bu tarz bir ibadet anlayışının kendisiyle birlikte bir dünyevileşme/sekülerleşmeyi getirdiğini ve müşriklerin de din algılarının risksiz veya sorumluluk yükleyicilikten uzak ve salt dünya ile sınırlı olduğunu belirterek bu şekli ve parçacı dini telakkinin bugün de yaratılarak Müslüman kitlelere yutturulmaya çalışıldığını söyledi.
3- Sosyal ve Siyasal düzlem:
Son olarak da sosyal, ekonomik ve siyasal düzlemde vahyin ilgi alanlarını ilk pasajlardan hareketle özetleyen Çakır, Mekke döneminin siyasal-toplumsal gündemler içermediği, salt ahirete vurgu yaptığı ve zihni inşaya öncelik verdiği yönündeki algı ve yaklaşımları eleştirerek bunların yanlışlığının altını çizdi. Vahyin ilk surelerinde gerek kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi, yetimin itip kakılması gibi tutum ve uygulamalara dönük doğrudan müdahale eden vurguları ve gerekse de kıssalar üzerinden bulunduğu bildirimlerle çok yönlü bir tarih-toplum ve sistem değerlendirmesi yaptığını ve dolayısıyla mü'minleri de hayatın içerisinde cereyan eden somut sorunlara karşı tutum belirlemeye yönelttiğini söyledi. Konuşmasını dünyada ve coğrafyamızdaki mevcut duruma dönük saptamalarla sürdüren Çakır, mevcudun aşılması için Kur'an-tarih-vakıa irtibatını kurabilecek bütünsel bir perspektif ve şahitliğin önemini vurgulayarak tamamladı.
Çakır'ın tebliğine müteakiben dinleyicilerin interaktif katkı ve katılımlarının akabinden panel sona erdi.
Haşim Ay
HAKSÖZ-HABER