Ümraniye'de “Mısır’da İslami Akımların Bugünü” Semineri

Ümraniye'de “Mısır’da İslami Akımların Bugünü” Semineri

Özgür-Der Ümraniye şubesinde İsmail CEYRAN’ın sunumuyla “Mısır’da İslami Akımların Bugünü” adlı panel düzenlendi.

Konuşmasına dua ile başlayan İsmail Ceyran özetle şunları söyledi.

Mısır islam coğrafyasında fethedildiği günden beri Nil nehriyle beslenen tarımından ilmine, kültürüne kadar pek çok açıdan önemli coğrafyalardan biri olduğunu, yüzlerce ilim adamının Mısır’dan çıktığını ve Mısır’ın Afrika açısından jeopolitik konumu İslami hareketlere kaynaklık etmesi İslami eserlerin en önemli kaynaklarının Mısır çıkışlı olması Mısır’ı İslam coğrafyasında daha önemli bir konuma getirdiğine dikkat çekti ve şöyle devam etti.

İhvan-ı Müslimin kökekinde,  Cemaledin Afgani ve Muhammed Abduh’un Urvetul Vuskası yine Abduh ve Reşit Rıza’nın çıkardığı El Menar mecmuasının ve bunun çevresinde üretilen birikime dayanan bir kültürdür. Bu kültür öze dönmeyi ıslahı yeniden Kur’ an‘la ve Muhammedi Sünnetle hayatı algılamayı Müslümanlara kişilik ve kimlik kazandırmayı dağılan sömürge toplumuna düşen Müslümanları yeniden diriltmeyi bir intifadayı  bilinçlenmeyi ve diriliş ifade eden İhvan-i Müslimin Mısır’da İslami akımların ana temsilcisi ve en köklüsüdür.

1928 de İsmaliye de kurulan İhvan daha sonra merkezini 1932 yılında Kahire’ye taşır bu değişiklik isabetli olur ve harekete ivme kazandırır. İhvan Mısır toplumunu ıslah edici bir sorumluluk yüklenmiş ve bunu sağlamak için sistemin her alanında var olmaya çalışmıştır. Mısır’ın sosyal, siyasal ve ekonomide dahil olmak üzere okullar açmış, gazete çıkarmış fabrikalar kurmuş ve bir alternatif ve deneme olarak çalışanlarını bu fabrikalara ortak etmiştir. Siyasi bir parti olmamalarına rağmen bir partinin ilgileneceği her konuyla ilgilenmişlerdir Filistin meselesinin İhvan’ın Mısır dışına açılım yapmasında önemli bir rol oynamış ve İslam dünyasında ilk anti-siyonist fikirler İhvan sayesinde yaygınlaşmıştır.  İhvan sürekli rejim tarafından baskı altında tutulmuş kurulduğu günden bu yana bir çok badireden geçmiş, teşkilatın öncüleri ve gönüldaşları ülkenin zalim despotları tarafından suikaste uğramış, kimileri asılmış, kimileri de işkence altında öldürülmüştür. Örgütün genel Mürşidi Hasan el Benna 1949'da Kral Faruk'un ajanları tarafından, Abdulkadir Udehler 1954'de, Seyyid Kutuplar 1966'da Diktatör Nasır tarafından, Salih Seriyeler 1974'de, Mustafa Şükrüler 1977'de, Abdusselam Ferecler 1981'de Enver Sedat tarafından, Halid İslambuliler de Hüsnü Mübarek tarafından şehid edilmişlerdi.

Bu gün geldiğimiz nokta da  çağın firavunu Sisi kendinden önceki firavunları aratmayacak şekilde başta Esma Biltaci olmak üzere 4000’e yakın müslüman kardeşimizi  şehid etmiştir. Bu haliyle zorluklara, güçlüklere karşı tecrübesi, direnci ve bilinci gelişmiş bir yapı söz konusudur. Bunu şimdilerde bir kez daha görmek mümkündür. İhvan temel prensip olarak, İslam'ın hayatın bütün alanlarında olması gerektiğine, ilhamımızın kaynağının Kur'an ve Sünnet olması lüzumuna ve Din'in bütün zamanlar ve bütün mekanlar için olduğuna işaret etmiştir. Evrensel bakış, Ümmetçi yaklaşım İhvan hareketinin temel şiarı olmuştur. Hareketin evrensel çerçevesi kendisine dünyanın hemen her yerinde karşılık bulmuştur. Filistin, Suriye, Ürdün, Cezayir, Lübnan, Yemen,  Sudan, Libya olmak üzere yaklaşık 70 ülkede İhvan yayılma, örgütlenme ve etkileme gücüne ulaşmıştır. Bulunulan ülkenin şartları çerçevesinde siyaset ve mücadele yürütülmüştür. Filistin ve Suriye'de bölgesel silahlı mücadele benimsenirken, Mısır'da da sömürgeci İngiliz yönetimine karşı bölgesel silahlı mücadele verilmiş, sonrasında yerli yöneticilere karşı bu metot tercih edilmemiştir. Ancak yasaklar ve imkanlar karşısında illegal örgütlenmeye de gerektiğinde siçemlere katılınarak demokratik imkanlardan da yararlanma yoluna da gidilerek mücadele alanlarının bilinen yöntemlerinden büyük bir deneyim kazanılmıştır. Sisi darbesine karşı ortaya konan muhalefetin tarzı da bu deneyimlerden ve kuşatma altındaki Rasullerin sünneti veya Rasululah’ın Mekke Dönemi mücadelesi asıl alarak “Barışçıl Direniş” stratejisi şekillede biçimlenmeştir. Müslüman Kardeşler eylem ve hareketi merkeze alan pratik çalışmaları önemseyen bir hareket olarak, halk ile aralarına mesafe koymayıp, kaynaşmayı becermiş bir oluşumdur. Seçim sonuçlarının kendi lehlerine olması ile kitlelerin bu gün dahi arkalarında bulunmaları bu cihettendir. Teşkilat bir tür "fil dişi kulelerde" oturup, soyut tartışmalar yapmayı benimsememiştir. İhvan'ın halk ile olan yakınlığının yanı sıra, söylemi de dikkat çekicidir. Abartılı, aşırı ve uçuk ifadeler, iddialar bu harekette değer görmez. Değişim ve dönüşümün, toplumsal ıslah ve ihyanın süreç işi olduğu inancı temel kabuldür.

Ceyran Mısır’da ki Selefiler hakkındaki görüşlerini ise kısa özetle anlattı ve Mısır’ın önde gelen selefi gruplarını da maddeler halinde sıraladı.

25 Ocak 2011 devrimine gerek yöntem anlayışı gerek çağdaş durum ve kavramları yönlendirme konusundaki fıkhi yetersizliği itibariyle çekimser kalan selefi hareketler, sonraki süreçte siyasi seçimlere içlerinde yaptıkları fıkhi çözümlemeler sonucunda partiler ve ittifaklar kurarak katıldılar. Ancak Mısır Selefileri denince homojen bir bütünden bahsedilmediğininin farkında olunmalıdır.

İthal Selefilik

Siyasette radikal tutumu olmayan ve Suud resmi Selefiliği ile paralelleşen çevrelerin en büyüğü de En Nur Partisi’dir. 2011 seçimlerinde siyasi radikal kökenden gelen 4 selefi akım En Nur Partisi çatısı altında birleşerek seçimlere girmişlerdi.

Bunlar;

1-Islahatçı bir çizgiyi benimseyen selefilik.

Bu söylem Urvetu’l Vuska ve El Menar’dan beri Selef-I Salihin’i (73/20 – 12/108) örnek alma boyutuyla dillendirilmiştir. Bu grup sosyal ve siyasal konulara daha ılımlı bir yaklaşım sergiler, hem selefî inanç ve ilkeleri savunur hem de hayatın tüm alanlarında aktif olarak yer almayı dile getirir. Toplumsal ve siyasal değişimin tedrici ve barışçı bir şekilde yapılması gereğini savunurlar.

Bu eğilim içinde Abduh gibi daha çok dirayet ekolunu, Reşid Rıza gibi daha çok rivayet ekolünü benimseyen yaklaşımlar bulunmaktadır. Bu tür Selefi eğilimler İhvan içinde de vardır.

2-İlim ve daveti esas alan geleneksel selefilik

Bu özelliğiyle ön plana çıkan selefîler, insanları kendi ilkelerine davet ederek, onlara dini eğitim verir ve her türlü siyasal katılımı reddederler. Akaid üzerinde yoğunlaşarak akaid esaslarını bidat ve hurafelerden arındırmaya çalışır Mutezile, Haricilik ve Şiilik gibi diğer fırkaları yoldan sapmış olarak kabul eder. Hatta İslam toplumlarında yaygın olan Eşarilik ve Maturidiliğe karşı mesafeli durarak özellikle tasavvufi akımları tamamen dışlar. Selefîliğin bu akımı daha çok Suudi Arabistan bölgesinde yaygın olup Abdulaziz b. Baz ile Nasıruddin Elbanî gibi şahsiyetlerin görüş ve fikirlerini yaymayı kendisine misyon edinmiştir. Bu kümediki Selefilere siyasete ve siyasi partilere karşı ortaya koyduğu sert tutumuyla tebarüz ediyorlar diyebiliriz: “Yöneticilere

itaat” prensibini kendileri için ilke edinen bu selefîler, siyasî muhalefetin her türlüsüne karşı çıkar ve siyasî parti aracılığıyla iktidara talip olan diğer İslamî hareketlere karşı siyasî iktidarların yanında yer alırlar. Başta Suud ve Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap coğrafyasında varlık gösteren bu gurupların toplum içindeki etkinlikleri İntifadalar süreciyle birlikte azalmıştır.

3-Daha çok “cihadcı” diye adlandırılan selefilik.

Arap dünyasındaki rejimleri tekfir eden, onlara karşı şiddete başvuran ve İslam dünyasında meydana gelen birçok eylemden sorumlu tutulan grup veya gruplardır ( sina da faaliyet gösteren ensar beyt el makdis gibi )

İhvan’ın Barışçıl Direniş olarak ortaya koyduğu direniş stratejisi, sünnetullah çerçevesinde merhaleci bir mücadelenin nasıl bir örnek olacağını ortaya koydu. Ayrıca üstlenilecek mücadele stratejisinin  açık şahitlik olarak lider kadrosundan en genç nesillere kadar bedel ödenerek tebliğde ve direnişte ne demek ve nasıl davranmak olduğu da örnekliği ile ortaya konuludu ve konulmaktadır. Barışçıl Direniş stratejisi hem içinde yaşanan toplumu gereğince vahiyle uyarmak hem ilgisiz veya karşıt toplumsal kümelere karşı psikolojik harbi kazanmak konusunda  tüm dünya Müslümanlarına da, Mısır insani ve İslami duyarlılığına yol gösterdi ve gösteriyor. Bunlardan bir kaçını söylemek gerekirse;

1-Selefi radikal eğilimli kitlenin büyük bir kısmı bu strateji ile İhvan rehberliğinde yeniden buluştu.

2-En Nur partisinin kitle tabanı büyük ölçüde çözülerek meydanlara akmaya başladı.

3-6 Nisan hareketi gibi liberal hatta sosyalist bakışlı darbeden yana Tahrir Meydanı bileşenleri arasında yer alan potansiyelde büyük bir etkilenim ve sorgulama yaşandı .

4-12 kişilik diktatörlük rejimi tarafından onaylanan bir konseyle idare edilen milyonlarca kitleye sahip tasavvufcu ve tarikatlar kümesi, yaşanan şahitliklerle etkilenmekte

5-İhvan’ın barışçıl direnişi yakını olduğumuz Türkiye Müslümanları başta olmak üzere tüm ezilen Müslüman kitleler için bir onur ve var olma bilincinin öğrenilen yolu oldu.

Konuşma, karşılıklı soru cevap şeklinde sona erdi.

 

ismail-ceyran-20140107-01.jpg

ismail-ceyran-20140107-02.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler