“Talebe , Düşünce ve Kriter Dergileri”
Özgür-Der Ümraniye Şubesi’nde 2009-2010 yılı haftalık Pazartesi Buluşmaları devam ediyor. Haftalık seminerlerden aylık olarak işlenen “1960-1980'de İslami Dergilerin Rolü” dersini bu hafta da Hamza Türkmen sundu. Bu ayın programında Talebe-Düşünce ve Kriter dergileri vardı.
1 Mart Pazartesi akşamı Özgür-Der Ümraniye Şubesinde gerçekleştirilen seminerde Hamza Türkmen sunumlarını slaytla destekleyerek anlattı.
Talebe Dergisi
Talebe Dergisi'nin 1975'te Müslüman öğrencilerin eline geçen Ankara Üniversitesi Talebe Derneği adına çıkartıldığını belirten Türkmen, bu derginin 1970'li yılların tevhidi uyanışa katkıda bulunan en önemli dergisi veya dergileri Düşünce ve Kriter'in ilk ön amatör çalışması gibi olduğunu belirtti.
Dergi kadrosunda başı çeken Mehmet Bekar(oğlu), İzzettin Hanifi, Ahmet Ertürk, Cahit Koytak, Hasan Hüseyin Özkazancıgil, Ömer Özbay gibi isimler olduğunu kaydeden Türkmen, bu şahsiyetlerin kendi dönemlerinde üniversite gençliği içerisindeki hem vahyi bilgi hem siyasi bilinç açısından ilk ciddi ve en önemli yönelimleri ifade eden bir iki öbekten birisi olduğunu vurguladı. Verdiği örneklerden birisi de Hasana Hüseyin Özkazancıgil'den yaptığı alıntıydı. Buna göre Müslümanlar tek kaynaktan uzaklaştıkları için düşkün hale gelmişlerdi. Kur'an'dan uzaklaşan insanlar, cahiliyyeye karşı mücadele veren Muvahhid Müslümanların önündeki en önemli engelleri oluşturuyordu.
Düşünce Dergisi
Düşünce dergisinin kuruluşana gelinen süreci özetleyen Hamza Türkmen, 1960'lı yıllardan itibaren İslam dünyasından öncü şahsiyetlerin düşünceleri ve İslami hareket tecrübelerinin Hilal Yayınları ve dergisi gibi yayınlarla Türkçeye aktarılmasının da etkisiyle oluşan okuma, sorgulama ve tartışma sürecinin zaman içerisinde çeşitli dergileri doğurduğunu ve Düşünce dergisi ve yayınları ekibinin de bu sürecin bir parçası olduklarını söyledi. Tartışma ve arayışlar arttıkça sağcı, mukaddesatçı, devletçi kirliliklerden arınma ve kimliğini yeniden vahiyle inşa etme çabalarının yeşerdiğini kaydeden Türkmen, bu çaba ve arayışların daha ziyade üniversite gençliği arasında baş gösterdiğini ve Ankara ile İstanbul havzalarında yoğunlşatığını ifade etti. Düşünce dergisinin de Nisan 1976'da bu çaba ve arayışların bir ürünü olarak yayın hayatına başladığını belirten Türkmen, Ahmet Ağırakça, Ali Bulaç, Beşir Eryarsoy, Ali Kemal Temizer, Ahmet Kuru, Hüseyin Besli, Ömer Özbay, M. Said Şimşek gibi isimlerin Düşünce dergisinin önemli yazarları olduğunu söyledi.
Müteakiben derginin gelişim süreci, muhtevası ve misyonunu irdeleyen Türkmen, Düşünce Dergisinin Amacı ve Kaynak Soruna Yaklaşım, Cemaat Olma Özlemi ve Çelişkiler, İslam Ümmetinin Konumu; İslam Devletinin Önceliği, İslamcı Gençlik Sorunları, Sistem İçi İlişkiler ve MSP, Dünyaya Açılan Pencere ve Kültür-Sanat başlıkları altında özet aktarımlarda bulunarak konuya açıklık getirdi.
Sonuç mahiyetinde derginin katkılarını ve zaaflarını tahlil eden Türkmen, özet olarak şu tespitlerde bulundu:
Düşünce Dergisi, 70'li yıllarda tevhidi ilkelerin sosyal, siyasi, iktisadi açılımlarını yeni yeni keşfetmeye başlayan gençlerin bilgilerini başkalarına ulaştırma heyecanıyla kurulmuştur ve İslami mesajın 'haraç düzeni'ne karşı ilk defa gündemleştirildiği bir kürsü işlevini görmüştür.
Yazar kadrosunun İslami kimliğin, sağcı ve solcu kimliklerden farklı, bağımsız ve özgün bir kimlik olduğunu, ifade ettikleri Türkiye'deki ilk yayın organıdır.
Düşünce Dergisi, İhvan-ı Müslimin'in, Cemaat-i İslami'nin, Hizbu't-Tahrir'in ve özellikle Seyyid Kutup'un diriltici ve sorgulayıcı İslam anlayışını, kendi birikimsel ölçeklerinde cem ederek en ciddi ve sistematik bir şekilde müslüman kamuoyuna duyurulmasında öncü rol oynamığştır.
Yine Düşünce Dergisi, işin başında olduğu için cılız da kalsa, tevhidi bakış açısıyla yakın tarihi, ekonomik sorunları, dünya sistemini, emperyalist yayılmayı, ulusçuluğu, sistem içi çelişkileri irdelerken, bu tür pratik sorunları analiz ederek mesajı yaşanan vakıa içinde sunabilme çabasının ilk örneklerini verdi.
Tüm yeniliğine ve birikimsizliğine rağmen, Düşünce Dergisi'nde taşınan mesajın Yeni Ölçü, Talebe, Tevhid, Hicret, Aylık Dergi, İslami Hareket, Akıncı ve Akıncılar gibi dönemin genç İslami potansiyeline hitabeden dergilerinde önemli bir etkileşim yarattığını; hatta Mavera, Yeni Devir, Pınar gibi sistem içi ilişkilere endekslenmiş muhafazakâr yayın çevrelerini bile oldukça uyardığını ve bilinçlendirdiğini ifade edebiliriz.
Ama bütün bunlara rağmen Düşünce yazı kadrosu, ulusal ve geleneksel muharref değerlerden hicretin, sağlıklı ve planlanmış bir programına sahip olmamışlığın ve söylemini yaşamlaştıracak bir harekete dönüştürme sorumluluğunu kendiliğindenci bir gelişime terk etmişliğin zaaf ve eksiklerini hep yaşadı. Yaşadığı dönemin müslüman bilincindeki yanlışlıkları aşma konusunda gösterdiği eforu, maalesef ki kendi zaaflarını aşma konusunda gösteremedi ve söylemini sosyal bir şahitliğe dönüştüremedi. Bir de tevhidi anlayışın gaybi ve siyasi bütünlüğü ile ilgili dengeyi kuramadı. Kaynak sorununa dikkatleri çekmesine rağmen, kaynak sorunuyla ilgili net bir usul anlayışı ortaya koyamadı ve siyasi hedefleri genellikle akidevi netlik sorumluluğunun önüne geçirdi. Gelenek tarafından sıkıştırıldıkça ne olduğu açıklanmayan klasik savunmalar ortaya koydu ve 'Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat' terkibini kendine zırh edinmeye çalıştı.
Düşünce Dergisi kendini adeta iktidarı devralıcı bir başarıya endekslemişti. Bu aceleci ve birikimsiz durumunu hiç bir zaman sorgulamadı ve tüm samimiyetine rağmen ufuk açan mesajı yanında, mevcut halinin zaaflarını da tevhidi bilinçlenme sürecini yaşayan genç dimağlara hep taşıdı. Ancak Düşünce Dergisi'ni de yazarlarını da kendi yaşadığı konjonktürde değerlendirdiğimiz zaman, tabii ki ön palana çıkan, zaafları değil, Türkiye gündemine taşıdıkları mesaj ve tevhidi bilinçlenme sürecine sağladıkları katkılarıdır. Aradan geçen uzun yıllardan sonra bugün, önemli olanın Düşünce Dergisi'ni çıkartanların aralarındaki farklılıklar üzerinde durmak değil, sözlerini amelleştirip amelleştirmedikleri ve nerede durduklarını değerlendirmektir. İbret almamız gereken durum da budur. Bu belirlenim, aynı zamanda kendini aşmanın ve yenilemenin hayat verici dinamizmine de işarettir. Selamlamamız gereken ise hala 70'li yılların gençlik heyecanını dimağında ve eylemlerinde yaşatanlardır."
Türkmen, "Saflarımız inananlara açıktır." sloganı ile cemaat ve eylemlilik özlemi çeken ekibin, birikimi modelleştiremeden dergiyi 1979'da kapatmak durumunda kaldığını söyledi.
Kriter Dergisi
70'li yıllar Türkiye'sinde İslami uyanış çabalarına katkıda bulunan ve hafızalarda iz bırakan çalışmalardan birisinin de Kriter Dergisi olduğunu kaydeden Türkmen, derginin yayın politikası, gelişimi ve misyonunu irdeleyerek bilgi aktarımlarında bulundu.
Kriter Dergisi'nin Mayıs 1976'da Ankara'da yayın hayatına başladığını kaydeden Türkmen, derginin en önemli iki yazarı olan Said Çekmegil ve Bahaeddin Bilhan'ın biyografilerine dair bilgi aktarımlarında bulunarak onların aynı zamanda Malatya merkezli tevhidi bilinçlenme çabalarına doğrudan katkıda bulunan öncü şahsiyetler olduğunu söyledi. Hikmet Zeyveli, Ahmet Ertürk, Metin Önal Mengüşoğlu vb. de dergiye katkıda bulunan yazarlardan olduğunu belirten Türkmen, dergide daha ziyade Mevdudi, M. İkbal, A. Zeydan, Hurşit Ahmet vb. çevirilerin yayınlandığını kaydetti.
Müteakiben derginin muhtevasını çeşitli başlıklar altında tasnifleyerek özetlendiren Türkmen, Kemal Kelleci ile meal okuma sistematiği üzerine yapılan söyleşi başta olmak üzere kültür-sanat bağlamında Süleyman Ateş, Cemil Meriç vb. şahısların eserlerine dönük eleştirel çözümlemelerin kendi şartlarıyla birlikte düşünüldüğünde nitelikli olduğunu söyledi. Yanısıra "İslamcı kavgamızın dergileri" adı altında İslami duyarlılığa katkıda bulunan hemen her derginin reklamının yapılarak sahiplenilmesine de dikkat çeken Türkmen, ancak Düşünce Dergisi'nin sahiplenilmemesinin ve söz konusu olduğunda da salt eleştirel yazıların kaleme alınmasının anlaşılamaz olduğunu ifade etti. Derginin "Yeniden İlme Dönüş" sloganı ve benzeri terkiplerini de açılımlayan Türkmen "İlmi Olmanın Boyutları", "Siyasi Sorunlara Uzak Durmanın Zaafları" ve "1970'li Yıllarda Kuran Meal Çalışmalarının Mahiyeti" başlıkları altında derginin muhtevası ve misyonuna yönelik tespit ve değerlendirmelerde bulundu.
Sonuç mahiyetinde de Türkmen derginin katkıları ve zaaflarını muhasebe ederek özet olarak şu tespitlerde bulundu: "Mayıs 1976 tarihinde aylık olarak çıkmaya başlayan Kriter Dergisi daha çok doğru düşünme biçimi, dini algılama tarzı, gaybi ve ameli konuları delillendirme sorumluluğu üzerinde durmuş, taklitçi zihniyeti eleştirmiş, batı medeniyetini kritik eden çeviri yazıları yayımlamaya özen göstermiştir. Ancak dergide modern ve ulusal tahrifata yöneltilen eleştiriler, geleneksel tahrifata ve taklitçiliğe gösterilen tepkilere nispetle oldukça zayıf ve sınırlı kalmıştır. Ebu'l Ala Mevdudi, Muhammed ikbal, Abdulkerim Zeydan, Hurşit Ahmet, Said Ramazan gibi müslüman düşünürlerin yazıları sık sık çevrilerek yayınlanmasına rağmen bu yazılar genellikle ya akidevi ve usuli ya da kültürel konularla sınırlı kalmış; İslami yapılanma, mücadele, şahitlik gibi konular ve egemen iktidarlarla ilgili siyasi, sosyal, ekonomik analiz ve eleştiriler hem çeviri hem de telif alanında ihmal edilmiştir… Dergide bid'at ve hurafecilere, akletmeyenlere, panteistlere gösterilen tepki ve eleştiri, şiirlerde yer alan bazı mısralar haricinde tuğyanın sosyal, siyasi, ekonomik boyutuna, ulus kimliğe, ulusal iktidara, emperyalizme ciddi anlamda yöneltilmemiştir."
Program verilen kısa bir aradan sonra dinleyicilerin soru ve katkılarının Türkmen tarafından cevaplandırılıp değerlendirilmesine müteakip sona erdi.
Haber: Haşim Ay