Sosyal Medya: "Tebliğ Alanı mı Tutsaklık mı?"
Ümraniye'de Abdurrahman Dilipak'ın katkılarıyla sosyal medya konusu değerlendirildi.
HAKSÖZ-HABER
Ümraniye Özgür-Der’de kendisi de bilişim alanıyla ilgilenen Abdurrahman Dilipak’ın sunumuyla “Sosyal Medya Tebliğ Alanı mı Tutsaklık mı?” başlıklı bir program düzenlendi.
Abdurrahman Dilipak sosyal medyanın teknik bir aygıt olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında şu vurgularda bulundu:
Sosyal medya aygıtı doğru yönde de yanlış yönde de kullanılabilir. Ama onun imkanını kullanmayıp konuyu takip etmezseniz başınıza iş de alabilirsiniz. Mesela LİFE 360 programında şu anda çocuklarımın nerede olduğunu takip edebilirim. Allah’u Teâlâ bizi bilişelim, tanışalım (tearuf) için yarattı. Şu anda konuştuğunuz dili doğrudan Japoncaya, Arapçaya, İngilizceye aktif olarak çeviren programlar oluşturuldu. Nörotik tercümeler yapıyor.
Dilipak çocuklarının ve bazı yakınlarının bu iş ile yakından ilgili olduğunu, bu konuyla ilgili eğitim aldıklarını ve Dubai’de bu konuyla ilgili çalışmalarını sürdüren oğlunun da Life 360 programının çözüm ortağı olduğunu belirtti ve şu açıklamalarda bulundu:
Bileşimde insanlara bilgi aktarımı söz konusudur. Bilişim tearüf kelimesinin karşılığıdır, bunu iyide kullanabilirsiniz, kötüde. Aslında bir çok şey böyledir. Nasıl kullandığınıza, ne amaçla kullandığınıza bağlı. Medya kelimesinin aslı Media’dır, Rey şehrinin eski adıdır. Tearuf etmek irfanlaşmaktır. Sosyal medyanın iki penceresi var. Birisi cennete birisi cehenneme açık. Sosyal medyada sanal kimliğimiz ön plandadır. Gerçek kimliğimiz örtülür. Sosyal medyada ikinci kimliğimizle yüzleşiyoruz. Bu transparanlık sağlıyor. Bu bilgi ortamında özgür olduğunu sananlar aslında izleniyor ve kategorize ediliyor. Davranışlarımız arasında simetrik, asimetrik sorgulanıyoruz. Tercihlerimizin istatistiği yapılabiliyor. Ama maalesef biyonik gerçekliğimizin pek farkında değiliz. Örneğin Kâbe’yi izlerken bilinçaltımız kullanılarak Coca Cola içme ihtiyacı duyabiliriz. Subliminal reklam bilinçaltını etkiliyor.
Teknolojisi kendi inancımız açısından nasıl kullanacağımızı bilmek ve aynı zamanda olumsuz yönlerinin de olduğunu, bu olumsuz yönlerinden nasıl sıyrılacağımızla ilgili bir yöntem bulmamız gerekiyor.
“Bu konuyu anlatırken çözüm önermiyorum. Ancak lehimizde ve aleyhimizde olanları anlatmaya çalışıyorum. Önemli olan lehimizde olanları örgütleyebilmemizdir. Ama ilgisizseniz edilgenseniz etkilenirsiniz. Çünkü; bu teknoloji insanı kullanıyor. Pasif olmamamız gerekir. Aktif ama yanlış kullanıcı olursanız da hem dünyada hem de ahrette kaybedersiniz. İhtiyatlı ve tedbirli olmak gerekir. Sosyal medya her şeyiyle doğru bir şey değil. Sizi izleyebilir, aleyhinizde delil oluşturabilir. Bu konunun evet veya hayır diye cevabı yok.”
Android bilgi işlemlerle bütün dünyada ki konuşmaları ve yazıları anında çevirme imkânı doğdu. Örneğin Türkçeyi bu programla Arapça veya İngilizceye çevirip bana okuyabilirsiniz. Bu programın içinde Kütub-i Sitte var. Aradığınız hadisi sorgulayabilirsiniz. Elektronik olarak o hadisi cerh ve tadile tabii tutabilirsiniz. Bu programı yapan arkadaş konuyu açıklamaktan korkuyor. Yeni bir dünyaya doğduk. Bu aygıt bizim din anlayışımızı bile etkiliyor. Sosyal medya aynı mezhepte olanların bile aynı çağda fakat farklı mekânlarda nasıl ayrı tutumlar aldığını örneğin, Afganlı bir Nakşi ile Türkiyeli bir Nakşi’nin temel farklılıklarını ortaya koyuyor. Atomizasyon sürecini güçlendiriyor, hatta agnostizizme sürüklüyor. Örneğin; Somalili Şafiiler balık yemiyor, Etiyopyalı Şafiiler ise timsah bile yiyebiliyor. Endonezya da süt ve süt ürünleri yenmiyor. Yani Şafii Şafi’ye benzemiyor.
Biz tüm bu riskleri görüp hem içtihatlarımızı yeniden sorgulamalı ve tevhit anlayışımızı bu problemler karşısında yenilemeli ve güçlendirmeliyiz.
Türkiye’nin database bilgi bankası yok. İslam ülkeleri arasında network yok. İlgili kurumlarda yetkili
elektrik mühendisleri bluet teknolojisini bilmiyorlar. Örneğin özel gruplar bilgi paylaşmıyor. Ama ABD ve İsrail bilişim mühendisleri hepsini ulaşabildikleri IP’ler üzerinden kopyalayıp kota edebiliyor. Bu kopyalama banka sırlarından tapu dairesine kadar uzanıyor. Siber güvenlik gerekli. Türkiye’deki eski alt yapı dijital teknolojiye dayalı değil. Blackberry, I-Phone gibi sistemlerin hepsinin IP’sine ABD serverları üzerinden ulaşılabiliyor.
Yazılımda teorik olarak Hindistan’dan ileriyiz. Hartweer, softweer, politikası ile çok ilerideyiz. Ama dünyada şansımız yok çünkü dünya ile irtibatımız yok. Mesela bizim muhasebe programımız dünyada ve özellikle Ortadoğu’da kullanılmıyor. Perspektifimiz yok. Örneğin muhasebe programının yanında miras ve zekat bölümlerini koymamışız. Bu konuda verdiğimiz zekat vergiden düşmeli onun içinde matrahtan düşmeli. Bu konu başörtüsü direnişi kadar önemlidir. Dolayısıyla bu konuyu muhasebe yazılımında düşünmeli ve uygulamalıyız.
Siber sistem ışık hızına bindirilmiş bir hızdır. Bir siber kütüphanenin maliyeti mevcuda oranla yüzde birdir. Etkinliği ise yüz kat fazladır. Bu kütüphaneye her dilde ulaşabilirsiniz. Yeni datalar yükleyebilirsiniz. Bütün bunların senaryosunu yazmamız lazım. Artık yayıncı olmak değil, yapımcı olmak önemli. Yapıyorsunuz ve bilgi havuzuna atıyorsunuz. İtilen media değil çekilen media olmalıyız. Bluet teknolojisi bunu gerektiriyor.
Glass teknolojisinde ekran klavye hepsi kalkacak gözünüzde bir gözlük olacak ve her şey bu gözlük üzerinde olacak. Sabah baktığınız gazete size sesli okunabiliyor. Watsen teknolojisinde sesli soru soruluyor; ama. Google’daki gibi birçok cevap vermiyor; soruya tek ve isabetli cevap veriyor. Türkiye’deki paraleli avatar teknolojisi. Namaz için sanal avatarınızı yapıyorsunuz. Size kıldığınız zamanlar hakkında zamanlama istatistiği verebiliyor. 2020 ye kadar bluet teknolojisi etkin kullanılacak.
Streetweel tarzında da tek kamera içinde 12 kamera var. Tek çekimde sağı, solu ve göğü görebiliyorsunuz. Bu teknolojisiyle bir mitinge katılan tüm insanları tek tek sayıp neticelendirme imkânınız var. Yüzü, sesi tanıyor ve yazıyı okuyor. 2020’den sonra glass teknolojiye geçilmesi planlanıyor. Glass teknoloji ekranı ve klavyeyi kaldırıyor. Gözlüğünüzle her şeye hakim oluyorsunuz. Gözlüğe mikro kumanda yerleştiriliyor ve bütün komutlar sesli veriliyor. Ses komutu ile e-mali açıp sözü yazıya dönüştürüyor ve yollatabiliyorsunuz. Hafıza yok, doğrudan ana servera bağlı. Sadece sunucu var. Bu teknoloji test aşamasında. Ama kask olarak kullanılabiliyor. Bunun dublajı test amaçlı Dubai’de kullanılıyor. İlk verileri umut verici.
Nörotik teknolojisi ise 2025’li yıllardan sonrasını hedefliyor. Sadece kulakta küpe olarak kullanılacak. Küpe örs kemiğine değecek ve sinir uçlarıyla çekilen bilgiyi beynimizde rüya gibi görüleceği üzerinde duruluyor.
Sosyal medya, yani teknoloji hem büyük bir tehdit hem de büyük bir imkân olarak karşımızda duruyor. Korku ve ümit arasında bir yerde durmak gerekiyor. Bu teknolojiden kaçmamalı, modern olandan kaçamazsınız. Mesela elektrik yerine mum yakamazsınız. İçimize kapanmamalıyız; aktif doğru bir kullanım içinde olmalıyız.
“Sosyal Medya İmkân mı Tutsaklık mı?” programı konuyla ilgili soru ve cevap faslıyla devam etti. Son olarak da Mısır’a Rin Tour ile Ekrem Kızıltaş ile birlikte yaptıkları gezide gördükleri ve öğrendikleri hakkında kendisinden bilgi soruldu. Dilipak bu konuda Mısır’da yaşanan son olaylarla ilgili olarak farklı bakış açıları çerçevesinde bilgiler verdi ve Müslümanlar olarak Ortadoğu’nun tek ümidinin Müslümanlar olduğunu, bunun için de biz Müslümanlara sorumluluklar düştüğünü belirtti.