“Genel Seçimler ve Ümmetin Maslahatı” Paneli Yapıldı
Selahaddin E. Çakırgil, Hamza Türkmen, Yılmaz Çakır ve Emir Eş'in konuşmacı olarak katıldıkları “Genel Seçimler ve Ümmetin Maslahatı” başlıklı panel gerçekleşti.
Hedef Platformu'nun "Güncel Sorunlar Kaşsısında Vasat Ümmet'in İlkeleri" üst başlıklı aylık panellerinin sonuncusunda, Platform,Özgür-Der Üsküdar Temsilciliği ile birlikte "Genel Seçimler ve Ümmetin Maslahatı" başlıklı bir panel gerçekleşti. Özgür-Der ve Hedef Platformu ile ortaklaşa yapılan program Üsküdar Belediyesi Evlendirme Dairesi Salonunda yapıldı.
Program Kur'an tilaveti ile başladı. Tilavetin ardından araştırmacı-yazar Habib KAVAK'ın takdim konuşmasına geçildi. Kavak, Ali Şeriati'nin batılı ve doğulu politikacı ayrımı yaptığını ve batılı politikacının kendi halkına onlar ne istiyorlarsa onu vaat ettiğini, doğulu siyasetçinin ise idare edeceği topluma ne istemeleri gerektiğini anlattığını ve vaatlerini de bu doğrulta da yaptığını söyleyerek sözlerine başladı. Bu perspektifin Hz. Peygamber döneminde de olduğunu aktaran Kavak, Resulullah'ın (s) Akabe'de müminlere ilk etapta dünyevi bir felah vaat etmediğini, fakat Müslümanlara neyi talep etmeleri gerektiğini telkin ettiğini belirtti. Bu akşamda bu doğrultuda önemli sunumlar olacağını aktaran Kavak, sözü yönetici Emir Eş'e bıraktı.
Müslümanların Durumları İlgilenmek Zorundayız!
Hedef Platformu kurucu başkanı ve programın yöneticisi Emir EŞ, Müslümanların toplumdan ve dünyadan bigane yaşamayacaklarını, ozon tabakasının delinmesiyle de, buz dağları arasında sıkışıp kalmış balinalarla ilgilenmeleri gerektiğini fakat onlardan çok dünyanın çeşitli yerlerinde, mazlum, mağdur, tağuti rejimlerin sultası altında inim inim inleyen insanların, özelde de Müslümanların durumları ile doğrudan ilgilenmeleri gerektiğini söylerek sözlerine başladı. Resulullah (s) dönemindeki Haniflere değinen Eş, sayısı az olan bu grubun Müslümanlara zarar vermediklerini ama Mekke müşrikleri Müslümanlara eziyet ederlerken de onlarla pek ilgilenmediklerini belirtti. Müşriklerin Haniflere müdahale etmeme sebebinin Haniflerin toplumsal bir isteğinin olmamasından kaynaklandığına dikkat çekti. Müslümanların ise vahyin belirlediği sınırlar doğrultusunda bir hayat istediklerinden dolayı devamlı gündem olduklarını belirtti. Ayrıca İslam'da kutsal gün diye kandil akşamlarının olmadığına, ama böyle bir gece değerlendirilecekse ibadet niyetine Müslümanların sorunlarıyla yapılan program gibi programların yapılması gerekliliğine dikkat çekti.
Bu kısa giriş konuşmasından sonra Özgür-Der'i ve çeyrek asırdır yayın hayatına devam eden Haksöz Dergisi'ni tanıtan Eş, konuşmacılardan Selaheddin E. Çakırgil ve Hamza Türkmen'den önce ilk sözü Yılmaz Çakır'a verdi.
Kazanımlar Önemlidir
Seçimlerin Müslümanların gündemlerindeki yerinin önemine değinerek sözlerine başlayanYılmaz ÇAKIR, son seçimlerde daha çok farklılaşma belirginleştiğini ve tartışmaların zaman zaman hiddetli olduğunu hatta "küfre taalluk eden" bir çerçevede değerlendirmelerin ortaya çıktığını söyledi.
Genel Seçimin küçük bir çevre dışında Türkiye'de, ümmet coğrafyasında ve dünyada etkisinin olacağını söyleyen Çakır, daha önce referandumda yaşandığı gibi bu seçimlerin sonuçlarının Kürt meselesini, Suriye meselesini, Filistin, Arakan, Bosna vs. birçok yeri etkileyeceğini aktardı.
Her seçimde genelde Rum Sûresi örneğinin verilmesini hatırlatan Çakır, burada önemli bir noktanın kaçırıldığını ve ilk inen sureler ile Resul'ün kendi dışında olan olaylarla irtibatlı olmaya çağrıldığını hatırlattı. Sosyal olaylara bigane kalınamayacağını, "muvahhid kimliğimizle uyuşmuyor" gibi genel bir ifadeyle bu olaylara edilgen bir şekilde seyirci kalmanın doğru olmadığını belirtti.
Türkiye'de yaşanan gelişmelere dikkat çeken Çakır,
- Başörtüsü yasağı,
- İmam hatip liseleri katsayı problemi,
- Kur'an kursları yasağı,
- Başörtülü bayanların uğradıkları zulümler,
- Her sabah çocuklarımıza söyletilen and zulmünün
bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sonrası giderildiğinin hatırlanması gerektiğini, bunların sanki yaşanmamış, rüyaymış yada soyut bir telakkiymiş gibi görmenin ve bu şekilde hareket etmenin doğru olmadığını söyledi ve balık hafızalı olunmamasını belirtti.
Müslümanların İttifak Bilinci Zayıf
Bu noktada Müslümanların "ittifak kurma" bilincinin yok denecek kadar az olduğunu söyleyen Çakır, ümmeti ve dünyayı etkileyen, etkileyecek olan olaylar karşısında birbirimizle veya az çok asgari ortak yönlerimiz, kaygılarımız olan insanlarla, Kemalistlerin, ulusalcıların, seküler hayat yaşamak isteyenlerin yaptıkları asgari ittifakları kurma konusunda bilinçlenmemiz gerektiğini, bu çerçevede çağrı yapan yapıların çok kolay bir şekilde dini kavramlarla itham edilmesinin doğru olmadığını belirtti.
Kafirlerin, müşriklerin tavırlarını tutumlarını eleştirmek kınamak gündemleştirmek ve bu işi çoğaltmak yerine hatta bu konulara hiç girmeden kendi zanlarını, yorumlarımızı açık bir nass gibi değerlendiren, başka görüş ve yorumda bulunan, Müslümanları karalayan, itham eden tutumun tutarsızlığı üzerinde duran Çakır, Rabbimizin haram ayda kan döken Müslümanları sahipsiz bırakmadığını, fitne katlden beterdir diyerek savunduğunu hatırlatarak, dün bir arada yaşadıkları, beraber eylem yaptıkları Müslümanları bu gün kendi görüşlerine uymuyor diye ağır ithamlar da bulunanları anlamadığını söyledi.
AK Partili Değiliz ve Oy Vermeyi Tevhid-Şirk Bağlamında Değerlendirmiyoruz!
Oy vermenin de vermemenin de nihayetinde siyasal sonuca etkisi olması hasebiyle bir seçimde bulunmak olduğunu söyleyen Çakır, Haksöz veya Özgür-Der olarak değiştikleri tarzındaki ithamların doğru olmadığını, geçmişte yazdıklarının da ortada olduğunu ve oy vermeyi hiçbir zaman Tevhid-Şirk bağlamında değerlendirmediklerini, bunu içtihadi bir tavır olarak gördüklerini belirtti. Bu şekilde düşünen Müslümanların AK Partili olmadıklarını, onların yanlışlarından, yalanlarından uzak ve bunlara eleştirel yaklaştıklarını belirten Çakır, bunlarla beraber AK Parti'nin kaldırdığı zulümleri de önemsemek gerektiğini söyledi.
"Türkiye'de Müslümanlar Kazandı"
İkinci konuşmacı Selahaddin E. ÇAKIRGİL, 1995 seçimlerinde Refah Partisinin seçimlerden birinci parti olarak çıkması sonrası İslam coğrafyasının birçok yerinde 'Türkiye'de Müslümanlar kazandı' şeklinde algılandığını ve sokaklarda sevinç gösterilerine sebep olduğunu hatırlatarak konuşmasına başladı. 28 Şubat postmodern darbesiyle iktidardan uzaklaştırılan Erbakan Hükümeti'yle, Mısır'da darbeyle iktidardan indirilen Mursi'nin 11 aylık iktidar süreleri arasındaki benzerliğe dikkat çekti.1991 yılındaki Cezayir'de İslami Selamet Partisinin seçim başarısı sonrası aynı senaryonun devreye girdiğine değindi. 'Müslümanların her kazancı sonrası karşıt güçlerin devreye' girdiğini belirtti. İslam coğrafyalarında Müslümanların her başarısının insanları umutlandırdığını anekdotlarla aktardı.
Kimi kazanımların sembolik değeri olduğunu ifade sadedinde en son yapılan Fetih kutlamalarındaki açılışın Cumhurbaşkanlığı Camii imamının Kur'an okuması örneği ile anlattı. Yine bu minvalde andımızın kaldırılması, başörtüsünün kamu kurumlarındaki serbestliği örneğini verdi. Bu noktaya kolay gelinmediğini süreçlerden örneklerle anlattı.
2011 referandumu sonrası toplumsal hayatta ülke insanlarının lehine gelişmeler olduğunu belirtti. Bunun önemli bir kazanım olduğunu söyledi. Sistem içinde kalmak ve sistem dışında mücadele vermek şeklindeki yaklaşımlara değindi. Bu minvalde yemin meselesine değindi ve "zor altında haram veya batıl olan konularda yemin etmenin hükmünün olmadığı" düşüncesini çeşitli ülkelerdeki örneklerle ifade etti.
Ümmetin meselelerini ümmet olarak uzun süredir konuşamadığımızdan hareketle bugün bu vesileyle konuşuyor olmamızın önemine değindi. "Onları işleri aralarında müşavere iledir" ayetinin ümmet dışarıda bırakılarak tartışıldığını, 1876'da Osmanlı'da ve kendi yaşantısında da Türkmenistan'da bir âlim ile olan konuşmasını aktararak örneklendirdi.
Mevcut sistemin bizim tarafımızdan inşa edilmemiş raylarda hareket eden lokomotife benzetti. Fakat sürücüsünün bizden olduğunu ifade ederek, halkın ve ümmetin lehine kullandığından dolayı olumlu bir duruma işaret ettiğini belirtti. Bunun bir kazanım olduğunu ve heba edilmemesi gerektiğini belirtti.
Yabancı basından örnekler vererek, bu durumdan rahatsızlık duyduklarını ve Erdoğan'ın durdurulması gerektiğini düşündüklerini aktardı. Gelişmelerin kendi aleyhlerine ama İslam dünyasının lehine olduğunun farkında olduklarını ifade etti. O halde Erdoğan'ın güçlenmesi onların aleyhine, ümmetin lehine ise bunun devam etmesi gerektiğini belirtti. 'Def-i mazarat celbi menafiden evladır' diyerek konuşmasını tamamladı.
AK Parti'ye oy atmak, bir partiyi desteklemekten ötede, ümmetin geleceğini savunmaktır
Son konuşmacı olan Hamza TÜRKMEN de, "Biz seçimlerde ümmetin maslahatı" dediğimizde, karşımıza "Demek ki tevhidin maslahatını önemsemiyorsunuz" diyenlerin de çıkabildiğini hatırlatarak; genel seçimlere İslami ölçüler ile yaklaşanların arasında da bazı yöntemsel, fıkhi ve akaid elbisesine bürünen kelami tartışmaların olabildiğini belirtti.
Osmanlı'nın son döneminde ümmetin varlığını korumak için gündeme getirilen İttihad-ı İslam stratejisinin başarı elde edemediğini söyleyen Türkmen, bu konudaki ıslah öncülerinin çabalarının ümmeti uyandırmaya yetmediği için, I. Dünya savaşında tüm ümmet coğrafyasının sömürgecilere tutsak düştüğünü hatırlattı ve bunun temel nedenini de ümmet olarak iç zaafiyetlerimiz ve vahiy nimetinden uzaklaşmamız olarak belirtti. Bu tarıhten sonra zaafa uğrayan ümmetin ulus toplumlara parçalandığını, bu yapıların Ulus devlet cahiliyesi ve küresel kapitalist cahiliye ile kuşatıldığını belirtti. Cahili yapıya eklemlenenlerden, inzivaya çekilenlerden ve bu şartları İslami kimliği ile aşmaya çalışanlardan bahseden Türkmen; bugünkü birikimimizle bağımsız bir tebliğ ve mücadele odağı oluşturmamızın ve değişen şartlar altında içtihadlarımızı da yenileyerek hak'kın şahidleri olarak tevhid, adalet ve özgürlük istikametimizi güçlendirmemizin gerekliliğine vurgular yaptı.
Tanık olduğumuz seçim sürecinde ise tarafların önemli olduğunu belirten Türkmen, mevcut partilerin zaten anayasal nedenlerle İslami olamayacağını, ama Müntehine Sûresi çerçevesinde baktığımızda tüzel kişiliklerinin değerlerimize düşmanca mı dostca mı yaklaştıklarının önemli olduğunu ifade etti. Türkiye'deki seçim sürecinde ortaya çıkan bloklaşmanın, içeride hukuki ve ekonomik güvenliği, düşünce ve inanç özgürlüklerini savunan AK Parti ile bu kazanımları ve hukukileşme sürecini yıpratmaya çalışanlarla; dışarıda ümmet coğrafyasındaki insani ve İslami hakları savunan AK Parti ile bunlara bigane kalan veya düşmanlık gösterenler arasında oluştuğunu örnekleriyle anlattı.
Ümmete düşmanlık yapmayan ve İslami değerlere saygılı davranan AK Parti'ye karşı Gezi Parkı Kalkışması'yla bütünleşen Türkiye'den Mısır'a, Suriye'ye kadar insani ve İslami gelişmeleri kesmeye çalışanların, bizim ve tüm ümmetin gündemini doğrudan ilgilendirdiğini; bu bağlamda Müslümanlar için seçimlerde AK Parti'yi desteklemenin iktidar nimetlerinden pay almak, rantı paylaşmak anlamında bir partiyi desteklemek olmadığını, ümmetin geleceğini savunmak olduğunu vurguladı.
Panel dinleyicilerden gelen birçok sorunun konuşmacılar tarafından cevaplanmasından sonra sona erdi.
Haber: Mehmet Ali Kaçmaz
Foto: Afgani Türkmen