“Rasullerin Örnekliği, Kıssalar ve Siyer”
Ankara Özgür-Der de bu hafta “Rasullerin Örnekliği, Kıssalar ve Siyer” konusu işlendi.
Ankara Özgür-Der’de Hamza Türkmen Rasullerin Örnekliği, Kıssalar ve Siyer konulu bir sunum yaptı.
Hamza Türkmen, Allah’ü Teâlâ’nın insanları yarattıktan sonra başıboş ve çaresiz bırakmadığını, onlara sorumluluklarını hatırlatacak ve yollarını aydınlatacak Resuller göndermek suretiyle rahmet elini uzattığını ifade ederek "Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri kendilerine gelince, aralarında adaletle hükmedilir, hiç birine zulmedilmez." (Yunus, 10/47) Başka bir Ayet-i kerimelerde şöyle buyruluyor. "geçmiş her ümmet için uyarıcı bir peygamber gönderilmiştir." (Fatır:24)
Bununla beraber aynı ümmete aynı anda birden çok peygamber gönderildiği de olmuştur. Mesela Hz. Musa (as) ve Hz. Harun (as) gibi. Yine bunun gibi aynı dönemde farklı kavimlere gönderilen peygamberler de olmuştur ki bunun örneği Hz. İbrahim ve Hz. Lut (a.s) dır.
Daha önce geçmiş ne kadar ümmet varsa, Allah’ü Teala hepsine uyarıcı peygamber göndermiştir. Helak olmuş her milletin helakı, ancak kendileri uyarmak ve dikkatlerini çekmek üzere peygamber gönderilmesiyle aleyhlerine delilin sabit olmasından sonra olmuştur.
"Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz." (İsra:15)
Ne var ki onlar kendilerine tarafından hiç bir şüphe tanımayan gerçekleri getiren uyarıcılar geldiği zaman kulak verip tabi olmamışlardı.
"Andolsun ki biz her ümmete: Allah'a ibadet edin, Tağut'tan sakının! Diye bir peygamber gönderdik."(Nahl:36)
Resuller Allah’tan aldıkları vahyi insanlara tam ve eksiksiz olarak aktarmışlardır ve bu İlmelyakin ( Kesin ) bir bilgidir dedi.
Türkmen daha sonra Rasullerin, insanlar arasından seçilmiş Allah tarafından özel bir görev (Vahye muhatap olmak) la görevlendirilmiş. Şeytanın tuzaklarından ve saptırmasından korunmuş, her türlü ahlâk güzelliğine sahip model insanlar olduğunu, ifade ettikten sonra Peygamberlerin özel konumlarını şöyle özetledi.
1- Sıdk: Doğruluk demektir. Peygamberler son derece doğru insanlardır. Asla yalan söylemezler. Oldu dedikleri olmuştur, olacak dedikleri zamanı gelince mutlaka olacaktır.
2- Emanet: Güvenilir olmak demektir. Peygamberler her hususta güvenilir kimselerdir, emanete asla hıyanet etmezler.
3- Fetânet: Akıllı ve uyanık olmak demektir. Peygamberler akıllı, uyanık ve yüksek zekâ sahibidirler.
4- İsmet: Günah işlememek demektir. Peygamberler gizli ve açık hiçbir şekilde günah işlemezler. Peygamberlerin masumiyetleri Allah tarafından kendilerine sağlanmıştır. Zira en ufak bir hatada dahi Allah tarafından uyarılıp düzeltilmişlerdir bunun birçok örneği Kuran’da mevcuttur.
5- Tebliğ: Bildirmek demektir. Peygamberler, Allah’tan aldıkları vahyi en doğru, en güvenli ve en hızlı bir şekilde insanlara ulaştırmışlardır. Ve yine Peygamberler en doğru bir şekilde insanlara Allah'ı tanıtmışlar, inanç esaslarını, ibadet şekillerini öğretmişlerdir. Dinî hükümleri ve güzel ahlâk ilkelerini açıklamışlar, kendileri de söylediklerini yaparak insanlara örnek olmuşlardır diyen Hamza Türkmen, konuşmasına şöyle devam etti, Peygamberler Allah'ın yardımı ile gösterdikleri olağanüstü birtakım olaylar vardır. Bunlara mucize denir. Mucizeler Peygamberlik davasına uygun olarak gerçekleşir. Peygamberlerin dışında Diğer insanlar, böyle olağanüstü olayları gerçekleştiremezler. Mucizeler insanların yetenek ve kabiliyetleriyle alakalı bir durum değil, Allahın gördüğü lüzum üzerine bazen peygamberlerini korumak, bazen Peygamberin temsil ettiği vahye destek amacıyla, bazen vahyin doğruluğunu gerçekliğini ispat için Peygamberlere verdiği bir güçtür. Mucize göstermek peygamberlere mahsustur. Allah'ın izni ve kudreti ile meydana gelir. Bu manada bütün peygamberler, peygamber olduklarının birer ilahî belgesi olarak mucize göstermişler, kendilerine inanmayanları aciz bırakarak susturmuşlardır.
Peygamberler hayırlarda, iyi işlerde yarışan kişilerdir. Peygamberler fatânet sahibidirler. Zamanının en ileri görüşlü, en akıllı, en zeki kişilerindendirler. Zekâca geri, ufku dar ve aklı bozuk kişilerden peygamber olmaz diyen Hamza Türkmen, Peygamberler kendilerine verilen tebliğ ve irşat görevlerini gereğince yapabilecek kabiliyetlere, yeteneklere sahip insanlardır. Kendilerine vahiyle emredilen ilâhi hükümleri atlamazlar, unutmazlar, bu konularda hata yapmazlar. Kendilerine nasıl vahy edilmişse o şekilde ümmetlerine aktarırlar, o şekilde bildirirler. Allah’ın (c.c.) yardımıyla bu tür kusur ve zaaflardan muhafaza edilmişlerdir.
Peygamberler cesur kimselerdir. Korkak ve pısırık kişilerden peygamber olmaz. Onlar aynı zamanda en iyi ahlâk sahibidirler.
Peygamberler emin kişilerdir. Bütün peygamberler, içinde yaşadıkları toplumların en emin, en itimada şayanıdırlar. Peygamberlikten önce ve sonra; emin, özü sözü bir kişiler oldukları, bulundukları toplumlardaki kendilerine karşı gelen, muhalif kişiler tarafından dahi ikrar ve tasdik edilmişlerdir.
Peygamberler şanı yüce Allah’tan (c.c.) emirleri vahiy yoluyla alırlar. Onunla vahiy yoluyla görüşürler diyen Türkmen, bütün bunlardan anlıyoruz ki Allah’ü Tela Peygamberlerini gerçekten vasıflı, önderlik yeteneklerine sahip, geleceğe miras bırakabilecek ehliyette insanlardan seçmiştir tespitinde bulundu.
Hamza Türkmen, Peygamberlerin kişilik olarak sahip oldukları özelliklerden bahsettikten sonra peygamberlerin diğer ortak özelliklerini de şöyle sıraladı:
1-Her insan topluluğuna ( Ümmet ) peygamber gönderilmiştir. Buna Kur’an birçok ayette değinmiştir.
2-Peygamberler Davet ve tebliğlerinde de ortak bir dil kullanmışlardır
3-Peygamberler, toplumlarına aynı ortak mesajı vererek, insanları şirkten tevhide, Allah’a kulluğa davet etmişlerdir
4-Peygamberler, davetlerinde de birbirine benzer tepkilerle karşılaşmışlardır:
A-Bütün peygamberler kavimleri tarafından yalancılıkla itham edilmişlerdir.
B-Bütün peygamberler kavimleri tarafından delilik, mecnunluk, cine çarpılmışlık la itham edilmişlerdir.
C-Bütün peygamberler kavimleri tarafından zulme ve eziyetlere maruz kalmışlardır.
D-Bütün peygamberler Hicrete zorlanmış, yurtlarından çıkarılmak istenmiş ya da çıkarılmışlar ve ölüm tehdidi altında davet görevini sürdürmüşlerdir. Bazıları da kavimleri tarafından öldürülmüşlerdir. Hz. Zekeriya gibi.
Türkmen daha sonra şunları söyledi: Peygamberler ontolojik olarak taklit edilebilir yani model olabilirlik özellikte olmaları gerekir. Bu da onların insan olmalarını gerektirir. Zira ontolojik olarak insanlardan farklı yaratılan melekler taklit edilemezler. İnsanlar için pratik örnek olamazlar. Bu önemli bir noktadır. Peygamberlerin temelde birbirlerine üstünlüklerinin olmadığını, sadece görev ve sorumluluk alanlarının birbirlerinden farklı olması hasebiyle birbirlerinden farklı olduklarını izah etti. Buna örnek olarak Hz. Nuh, Hz. Lut, Hz. Salih, Hz. Hud gibi peygamberlerin belli bir kavme Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’in ise dünya peygamberi Bütün insan kavimlerine gönderilmiş peygamberler olduğuna vurgu yaparak peygamberler arasındaki farkın bu anlamda olabileceğini ifade etti.
Türkmen, Peygamberlerin Erkeklerden olmalarının birçok önemli ve tabii gerekçeye dayandığını ifade ederek şöyle bir tespitte bulundu: Peygamberlik insanların yaradılış fıtratlarıyla ilişkilidir. Erkeğin yapısı itibariyle daha güçlü, daha koruyucu, daha soğukkanlı ve duygularına daha hâkim olması onları dışarıdan gelen etkilere karşı daha dayanıklı ve metanetli kılmaktadır. Bu da risalet gibi önemli bir temsiliyette güçlü olmalarını gerektirir. Bu nedenle peygamberleri Allah erkeklerden seçmiştir.
Hamza Türkmen, Kur’an’da anlatılan Peygamber kıssalarıyla siret arasında çok önemli bir bağ olduğunu, kıssaların peygamberin davet metodunu bu davet karşısında oluşan tepkilere nasıl mukavemet edileceği konusunda çok önemli bir rehberlik misyonu üslendiğini ifade ederek Rasulullah’ın sireti ve peygamber kıssaları davet metodu açısından Müslümanlara sunulmuş ilahi bir rahmettir ve büyük bir mirastır. Müslümanlar bu mirası doğru okuyabilmeli ve doğru değerlendirebilmelidirler. Davet ve tebliğ ile ilgili çok önemli iki tane kıssanın kuranda zikredildiğine işaret eden Türkmen bunlardan biri Nuh (a.s)’ın kıssasıdır ki 950 yıl sabırla yürütülen bir davet sürecini önümüze koymaktadır. Diğeri Yunus (a.s) Kıssasıdır. Davet ve tebliğde gösterdiği sabırsızlığın akıbetini ihtar ve cezalandırma ile ödemiştir. Rasulullah’ın Sireti bütün bu kıssaların yoğurduğu ve kıvama ulaştırdığı bir davet metodudur. Bununla verilmek istenen mesajı iyi algılamak zorundayız diyerek sözlerini noktaladı.