“Oruç, İslam ahlakını geliştirme talimidir”
Özgür-Der Ankara Şubesi, Ramazan’ın 17. gününde “Ramazanda İlmihalimizi Muhasebe” başlıklı konferansı Hamza Türkmen’in sunumuyla gerçekleştirdi.
Dernek salonunda düzenlenen programa Türkmen, Ramazan orucu ibadeti ve talimiyle hayır ve takvaya daha çok ulaşılması dileğiyle başladı.
Yakın coğrafyamızda 19. asırdan bu yana yaşanan Ramazan adabı ve maneviyatıyla ilgili değinilerde bulunan Türkmen, son yüzyıllık tarihimize nazaran son yıllarda kulluk bilincinin, takvanın daha çok merkeze alındığı Ramazanları yaşadığımızı belirtti.
Ramazan orucunun, her gün sabahtan akşama kadar yeme içme ve diğer helal ve mübah olan bedenî arzulardan, yani nefsani arzular ve şehevi yönelimlerden kendi ihtiyârımızla Allah için vazgeçmek, nefsin bu arzularına mukavemet etmek olduğunu vurgulayan Türkmen, Bakara 183. ayetten hareketle oruçtan umulanın ‘takva’ olduğunu, bunun orucun hikmeti olduğunu ifade etti.
Oruçta asıl amacın nefsi itaatsizlikten kaçınmaya alıştırmak, iradeyi terbiye etmek, ahlâkı arındırmak ve Müslümanların sosyal yapısını ıslah etmek olduğunu belirten Türkmen, “Oruç, bizi cahili eğilimlere, israfa, tüketim kültürüne, lakaytlığa veya boş vermişliğe karşı koruyacak; sabır ve takva meziyetimizi, irademizi güçlendirecek olan İslam ahlakını geliştirme talimidir.” dedi.
Konuşmasının ikinci faslında Ramazan münasebetiyle güncel ilmihalimizi değerlendirmek üzere deprem, modernitenin ayartmaları ve seçim gündemlerini ele alacağını söyleyen Türkmen, bu fasla depremi konu edinerek başladı.
Son yaşadığımız büyük deprem afeti karşısında diğer musibetlerde de olduğu gibi ilk önce Rabbimizin kitabi ve kevni ayetlerine dikkat edip etmediğimize bakmamız gerektiğini ifade eden konuşmacı, “Gaybi hikmetini bilemediğimiz depremlerde vefat eden tüm müminlere rahmet diler, diğer insanlara da taziyelerimizi bildiririz. Afetle ilgili bir ihmal veya lakaytlık varsa da bunu gündem ederiz. Deprem gibi afetlerde inanan ve inanmayan bütün insanlığa karşı adalet, iyilik, merhamet ve dayanışma ödevlerini yerine getirmeye çalışır; musibetlerden dersler çıkartırız.” dedi.
Bakara Suresi’nin “Sizi biraz açlık ve korku, mallardan, canlardan ve ekinlerden azaltmayla imtihan edeceğim. Sabredenleri müjdele.” ve “Sabredenleri müjdele. Onlar, başlarına bir musibet gelince ‘Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz derler.” ayetlerini hatırlatan Türkmen, Ramazan orucunun bu sabretme keyfiyetini kazandıracak en önemli talim olduğunu vurguladı.
Kur’an’da Resulullah dönemindeki cahiliyye ortamının cahiliye giyim kuşamı, Allah hakkında cahiliye zanları, kalplerde taşınan cahiliye taassubu ve cahiliye sultasının hükmü şeklinde 4 açıdan ele alındığına dikkat çeken Türkmen, bu unsurların içinde yaşadığımız küreselleşmiş cahili tutumla örtüştüğünü ifade etti.
Dünyevi hırslarla, izafi açlık ve yoksulluk korkusuyla, diğer nefsani şehvetlerle bizleri ayartmaya çalışan veya korkutan modernitenin nefislerimizi farklı bahanelerle biçimlendirmeye çalıştığını belirten Türkmen, bunlara karşı bize kazandıracak en önemli mecranın, nefs ve irade kontrolünün gerçekleşmesine vesile olan Ramazan ayı olduğunu söyledi.
Seçim sath-ı mailine girilmesiyle Ramazan ayında bile en fazla konuşulan ve merak edilen konunun bizi kimin yöneteceği meselesi olduğuna dikkat çeken Türkmen, bu konuya ilkesel yaklaşılması gerektiğini, mevcut durumda ıslah ve inşa mücadelemiz için Mümtehine Suresinde belirtilen bize düşmanlık yapmayanlarla düşmanlık yapanları ayırt eden bir seyir izlememiz gerektiğini vurguladı.
Reel-politik alanda ‘daha az kötüyü’ tercih ediyor olmamızın asla “daha az kötü”nün İslami olduğu yanılgısını oluşturmaması gerektiğini söyleyen Türkmen, “Reel-politik alanda yer alan Müslümanlar da, İslami mücadelenin deniz feneri gibi dalgalara direnen, sabit ve yol gösteren bağımsız-tevhidi kimliğimizi günü birlik politik hesaplarla sınamaya kalkmamalıdır.” dedi.
Program soru-cevap faslı ile sona erdi.