"İnancımızın Hayatımıza Etkileri"
18 Aralık Cuma akşamı Ankara Özgür-Der’de inancın günlük hayata etkileri konuşuldu.
"İnancımızın Hayatımıza Etkileri" konulu seminerin sunumunu Çorum Özgür-Der'den Av.Ömer Kılıç gerçekleştirdi.
Sunumda sık sık inancın hayatla olan bütüncül bağından bahseden Kılıç şu noktalara değindi:
"Hafıza-yı beşer nisyan ile maluldür. Bu yüzden insanoğlu sürekli hatırlatılmaya, uyarılmaya, ikaz edilmeye ihtiyaç duyan bir varlıktır. Bildiklerimizi hatırlamaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu tür programlar bizleri korumaya, diri tutmaya yarar.
Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç'in belirtmiş olduğu ve Müslümanların başına gelen iki büyük felaket vardır:
1. Moğol istilası,
2. Dinî inançlarımızın ve kavramlarımızın içinin boşaltılması.
2. felaket Moğol istilasından çok daha büyük etkilere sebep olmuştur. Bu içi boş algı Müslümanların egemen olduğu toplumlarda ifsada ses çıkarılmamasına kadar gitti. Nitekim yıllarca bu ülkede başörtüsü konusunda dahi birtakım dayatmalara ses çıkartmamamız gerektiğini bize aşılamaya çalıştılar.
'İnandık.' demekle bırakılmıyoruz. Denenmeden, sınanmadan, zorluklardan geçmeden 'iman etmiş' sayılmıyoruz. Bu dinin gereğini yerine getirirken iman günlük hayatımızı ve davranışlarımızı etkilemiyorsa, zorlandığımızda inancımızdan kolaylıkla dönebilecek bir naiflikteysek o zaman iman etmiş sayılmıyoruz. Birtakım zorluklar karşısında Allah'ın bazı ruhsatları olsa da inancımızla eylemlerimiz çelişiyorsa münafık sayılıyoruz.
Elbette ki insanız, birtakım hatalarımız var. Elbette ki Allah'ın tevbe kapısı her zaman açık. Ancak anlık tevbeler ve istiğfarlarla hayatımızda derin zikzaklar çizerek Müslüman kalmanın çözümü aranmaz.
Hayatımızın çalkantılı, sarsıntılı dönemlerinde Müslüman kalabilmenin en önemli çözüm yolu sahillerle birlikte, Müslüman bir topluluk içerisinde kalmaktır. Bununla birlikte hak etmek gerekir. 'Allah lâyık gördüğüne hidayet eder, müstehak gördüğüne de azab eder.' diyor Kur'ân. Allah, yalnızca gayret sarf edene ve inancı gerçekten isteyene hidayet eder.
Mekke toplumunun Hz. Peygamber'e olan düşmanlığının sebebi namaz kılması, oruç tutması gibi ibadetler değildir. Ama peygamber kendisine vahyedilen din ile toplumun yaşama biçimini kökünden sarstığı için, ilk mesajdan beri sürekli tepki verdiler. Müşrikler de dinin namaz,oruç,hac gibi ibadetlerden ibaret olmadığını biliyorlardı. İslam'ın getirmiş olduğu esasları da bu yüzden kolay kabullenemediler.
Din, bugün öyle bir hâle getirildi ki saymış olduğumuz birtakım bireysel ibadetler yeterli görüldü. İnancımızın bütünselliği yönünden baktığımızda topluma en fazla benimsetilmesi gereken mesele dinin ıslah edici yönüdür. İbadet ritüele indirgenmekten kurtarılıp hayatın tamamına hitap etmeli ve laik anlayıştan kopartılıp vahyin gerektirdiği şekilde algılanmalıdır. Tabi bütün bunlar ifade edilirken de çok dikkatli ve yapıcı bir dil kullanılmalıdır.
İslam dünyasını bugün savaşa,fakirliğe vb. zorluklara mahkum eden anlayış inanç ve ibadet kavramlarının içini boşaltan ifsad edici anlayıştır. Dini bütünsel olarak göremeyen, kavramların altını dolduramayan, kitabın diliyle konuşamayan insanlar maalesef felaketin başlangıcı olmuşlardır. Bu yüzden İslam'ın gerçek kavram ve hakikatlerini yeniden hayata geçirmemiz ve topluma yansıtmamız elzemdir.".
Program soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.