Ankara'da Suriye İntifadası Selamlandı
Ankaralı Müslümanlar Özgür-Der’in çağrısıyla Abdi İpekçi’de bir araya gelip 6. Yılına giren Suriye direnişine dualar gönderdiler, Esed ve cümle destekçilerini lanetlediler.
Suriye halkının Esed rejiminin katliam, işkence ve baskılarına rağmen kararlılıkla sürdürdüğü mücadelesi 5 seneyi geride bıraktı. 6. Yılında Suriye direnişini selamlamak, zalimleri ve işbirlikçilerini lanetlemek için Ankaralı Müslümanlar Abdi İpekçi parkında bir araya geldi.
Eylemde Özgür-Der Ankara Şb.Bşk. Abdurrahman Çeliker, Suriye'de yaşanan katliama adalet ve insaf sahibi hiçbir insanın seyirci kalamayacağını, Müslümanlar içinse bu konuya duyarlılık göstermenin bir sorumluluk olduğunu vurguladı. Özgür-Der Suriye direnişini başından itibaren desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini ifade eden Çeliker, "ABD, İran, Rusya, Hizbullah, PKK/PYD başta olmak üzere Esed rejiminin yanında yer alan bütün şer güçlerine karşı direnen kardeşlerimize verdiğimiz ve vermemiz gereken destek elbette eylemlerden ibaret olmamalı. Biz bu vesileyle hem zalimlerden beri olduğumuzu hem Suriye halkının yalnız olmadığını deklare ediyor; bu vesileyle Suriye halkının ihtiyaç duyduğu silah talebinin karşılanmasına yönelik çağrımızı bir kez daha yeniliyoruz." dedi.
İHH Ankara Temsilcisi Mustafa Sinan da eylemde söz aldı. Sinan, "Dünyanın dört bir yanına desteklerimizle birlikte Suriyeli kardeşlerimize Türkiye içinde ve dışında da desteklerimiz devam edecektir." diyerek Suriyeli kardeşlerimizle birlik çağrısı yaptı.
Suriyeli muhacirleri temsilen de Yusuf Molla, topluluğa Arapça ve Türkçe hitab etti. Suriye Cihadına destek veren Türkiyeli Müslümanlar için Allah'a hayır dua ettiğini beyan etti.
Ankara Özgür-Der Şb. adına basın açıklamasını Serkan Bilal Yıldızhan okurken Ankara'da bulunan Suriyeli Muhacirlerinde katıldığı eylemlilikte; Kefen giymiş çocuklar mizansenleriyle Suriye'de ki çocuk katliamlarına dikkati çektiler.
Eylemde Türkçe ve Arapça sloganlarla birlikte marşlar söyleyen topluluk coşkularıyla Ankaralıların ilgisini topladı. Muhacirlerin topluca yemin etmesi ve tekbirlerle eylem son buldu.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Suriye'deki Müslüman halkın Esed rejimine karşı hak, adalet ve hürriyet talebiyle başlattığı mücadelede 5 yıl geride kaldı. Dera'da küçük çocukların ve gençlerin başlattığı sokak eylemleri katil Esed'in keskin nişancıları ile durdurulmaya çalışılsa da direniş asla pes etmedi. Binlerce kardeşimiz kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden katledildi, hapishanelerde işkenceye maruz kaldı ve milyonlarcası göçe zorlandı. Yermuk gibi, Madaya gibi açlıkla imtihan edildi. Ama Allah'a hamdolsun ki tüm yaşanan acılara rağmen Suriye halkı hala direniyor. Suriye'de yaşanan bu gerçekler karşısında bizim de her geçen gün adil şahitler olma ve zulme karşı yardımlaşma sorumluluğumuzu arttırmaktadır.
Suriyeli Müslüman kardeşlerimiz "Ya Allah Menne Gayrek Ya Allah/ Allahım senden başka yok kimsemiz" dedi, yola öyle çıktı ve bugüne kadar bu sözlerine halel getirecek herhangi bir söz veya davranış sergilemedi. Bu sözü en başta söyleyip sokaklara çıktıklarında katliama maruz kaldılar, ırzları, namusları çiğnendi. Artık kendilerini korumak için silaha sarılmaktan başka bir yol kalmamıştı. Bu yolun zorluklarını da en iyi 1970'den bu yana baba-oğul Esed'lerin kurduğu baskı rejiminin altında yaşamaya çalışan Suriye halkının kendisi biliyordu.
Muhalifler karşısındaki Esed rejimi, savaş sathında gerilerken önce İran ve Hizbullah geldi desteğe. Daha dün Ben-i Kusayr kasabası halkı İsrail'in Lübnan'a saldırısı sırasında Hizbullah militanlarına evlerini açmış, onlarla yiyeceklerini paylaşmışlardı. Hizbullah'ın katil Esed'e ilk yardımı Ben-i Kusayr halkını katletmekle başladı. Yüzlerce yıl süren mezhep kavgası ve ayrımcılığında ümitlerin yeşerdiği bir zamanda mezhepçi körlüğe esir oldular. Suriye direnişini ABD ve Batı işbirlikçiliği ile suçlayanlar şimdi ABD'nin ve Batı'nın sofrasında oturmaktan gocunmuyorlar. ABD emperyalizmine karşı olanlar, bugün emperyalist Rusya ile aynı çanaktan su içiyorlar. Bu, alçaklıktan ve zilletten başka bir şey değildir. İran emperyalizmi ve Hizbullah terörü kâr etmeyince zaten başından beri rejime siyasi, askeri, mali destek veren ve rejiminin hamisi konumundaki Rusya savaşa bilfiil katıldı. Rusya'nın hiçbir kural tanımayan bombardımanları Suriyeli Müslümanların iradesini teslim alamadı, Allah'ın izniyle bundan sonra da alamayacak.
Savaşın başından beri kardeşlerimizin talebi ağır silahlar ve uçaksavar füzelerdir. Rejimin hava gücü ve devamında Rusya hava gücü savaşın gidişatını doğrudan etkilemiştir. Bu silah talebi karşılanmayarak sürekli kimyasal veya konvansiyonel silahlarla katliamlara maruz kalan, durmadan üzerine bomba yağdırılan, yaşadığı yerleri terk etmek zorunda bırakılan Suriye halkına kendini savunma imkânı tanınmamıştır. Esed'in varil bombalarıyla katliamlara maruz kalan kardeşlerimiz başta Doğu Guta olmak üzere birçok şehirde kimyasal bombalarla yok edildiler. Direnişi katliamlarla kıramayan Esed ve yandaşları onları açlıkla imtihan etmeye başladı. Madaya, Guta ve Yermuk şehirleri kuşatılarak içerideki halka yiyecek yardımlarının gelmesi engellendi. Bu şehirlerdeki kardeşlerimiz günlerce aç kaldı. Sokaktaki kedileri, köpekleri yiyecek duruma düşürülen kardeşlerimiz şimdi tencerelerde kaynattıkları otlarla yaşamaya çalışıyorlar. Suriyeli kardeşlerimiz yapılan bunca zulme karşı şunu söylüyorlar; "Esed bize daha ne yapabilir ki. Ayaklanmaya başladığımızda başımıza birçok zorluk geleceğini biliyorduk. Biz ekmekle değil onurumuzla yaşıyoruz. Rusya ayısı bizi korkutamaz. Bizim sığındığımız yer hepsinden büyük olan Allah'tır."
ABD ise Suriye meselesinde bir diğer emperyalist güç olan küresel rakibi Rusya'nın Esed rejiminin en büyük destekçisi olmasından da kaynaklı muhaliflerin yanında yer alma rolünü oynamayı denedi. Ama sahada bir türlü kendisine partner olabilecek dolayısıyla kendi çıkarlarını tehdit etmeyecek İslamcı olmayan bir güç bulamadı. Artık açık bir şekilde Rusya'yla ittifak halinde Suriye direnişini boğmaya çabalamaktadır. AB içinse başından beri duyarsız kaldığı Suriye meselesi artık salt mülteci sorunundan ibarettir. Cenevre Barış görüşmeleri adı verilen platform ise bir aldatmacadan öteye geçmemektedir. Körfez savaşında petrol atıklarında mahsur kalmış bir kuş için günlerce haber yapan ve seferber olan Batı 5 yıldır öldürülen, diri diri toprağa gömülen Suriye için, kılını kıpırdatmıyor. Taksim Gezi Parkında çapulcuların, her türlü yağmasını kesintisiz canlı yayınlayan Batılı medya 5 yıldır katledilen kardeşlerimizi görmezden geliyor. Mültecilerin kapısına dayanması karşısında sınırlarına tel örgüler çekip mültecilerin ölmesini seyrediyor. Türkiye'ye mülteciler için 3 milyar Avro vererek sınırlarına, ülkelerine gelmesini engellemeye çalışıyor. Mülteciler Suriye'de ölsünler, işkenceye maruz kalsınlar ama yeter ki ülkelerine gelmesinler. İşte! Batının insanlıktan anladığı bu kadar. Adı Birleşmiş Milletler olan topluluk Birleşmiş Zalimler Topluluğundan başka bir şey değildir.
ABD ve Rusya, Suriye'deki direnişin bitirilemeyeceğini anladıklarında Esed'in yardımına içeriden buldukları ve kendilerini antiemperyalist olarak tanıtan ancak hem ABD'nin hem Rusya'nın hem de diğer işgalci devletlerin kucağından inmeyen PKK ve PYD'yi yanlarına alarak direnişi yok etmeye çalışıyorlar.
Suriye direnişi bir yandan Esed-Hizbullah şebbihalarına karşı savaşırken bir yandan da Rusya ve İran emperyalizmine karşı savaşmaktadır. Kuzeyde PYD ile çarpışan kardeşlerimiz DEAŞ denilen terör örgütüyle de onların Allah'ın hudutlarını çiğneyen alçaklıklarıyla mücadele etmektedirler. Ama Allah'ın izniyle hiçbir cephede direniş kırılamadı. Her türlü işgale ve işbirliğine rağmen Bayırbucak'ın, Halep'in, İdlib'in, Dera'nın ve Şam'ın onurlu ve yiğit evlatları "Hasbünallah ve niğmel vekil" sedalarıyla Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla vatanlarını, evlerini, namuslarını korumaya devam etmekteler. Onca yoksunluğa ve imkânsızlığa rağmen direniyorlar. Türkmen dağlarında hala "Allah-u Ekber" sesleri yankılanmakta. Şam'ın ve Halep'in sokaklarında hala Zahran Alluş ve Abdullah Salih gibi yiğitler savaşmakta.
Suriye'deki mücadele; Müslümanların birbirini öldürmesi, emperyalizmin oyunu, vekâlet savaşı değil Hak-Batıl mücadelesidir. Bizler inanıyoruz ki bu mücadelede son sözü tüm zorluklara rağmen, Esed'e, Rusya'ya, İran'a, Hizbullah denilen örgüte, PYD'ye, IŞİD'e, ABD ve Batı emperyalizmine rağmen direnen Suriyeli Müslümanlar söyleyecektir.
ÖZGÜR-DER ANKARA ŞUBESİ