İzmir'den Suriye'nin Direnen Halkına Selam

İzmir'den Suriye'nin Direnen Halkına Selam

Esad rejiminin katliamları, İzmir STK'ları (İSTOK) tarafından Konak Meydanı'nda protesto edildi.

Öğle namazını müteakip toplanan müslümanlar, Sedat Hoca'nın kıldırdığı gıyabî cenaze namazı ve duanın ardından protesto etkinliğine başladı. “Beşşar Öldürüyor, Dünya Seyrediyor” pankartı açan ve “Ne Baas Diktatörlüğü, Ne Batı'nın Sömürüsü”, “Katil Beşşar Esad, Sonun Mübarek Olsun!”, “Diktatör Beşşar Esad; Katliam, Zulüm, Fesad!”, “Suriye Halkı Yalnız Değildir” dövizleri taşıyan grup, eylem boyunca “Uyan, Diren, Özgürleş!”, “Katil Esad, Suriye'den Defol!”, “İzmir'den Humus'a, Direnişe Bin Selam”, “Suriye Halkı Yalnız Değildir”, “Suriye'ye Özgürlük Direnişle Gelecek” gibi sloganlar atarak tekbir getirdi.

Platform adına Özgür-Der İzmir Şube Başkanı Nurcan Büyük tarafından okunan basın açıklamasında, Suriye yönetiminin halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamlarla emperyalist güçlerin müdahalesine zemin hazırladığı belirtildi. Suriye'nin özellikle Filistinli ve Lübnanlı direniş gruplarına verdiği destekten ötürü ABD, İsrail ve işbirlikçilerinin düşmanı olduğu; ancak bu durumun Baas rejiminin halkın adalet ve özgürlük taleplerini kanlı bir şekilde bastırdığı gerçeğinin göz ardı edilmesine sebep olamayacağı vurgulandı.

izmir-20120205-02.jpg

izmir-20120205-03.jpg

izmir-20120205-04.jpg

izmir-20120205-05.jpg

izmir-20120205-06.jpg

izmir-20120205-07.jpg

izmir-20120205-08.jpg

izmir-20120205-09.jpg

izmir-20120205-10.jpg

izmir-20120205-11.jpg

izmir-20120205-12.jpg

Basın Açıklamasının Tam Metni:

İslam coğrafyasını saran adalet ve özgürlük talepleri, Tunus’ta başlamış ardından Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve Suriye'yi de kuşatmıştı. İslam coğrafyasını yıllardır yöneten diktatör yönetimlerin tahtları sallanmaya başladı. Emperyalistlerin tüm dayatma ve işbirlikçi politikalarına rağmen artık Ortadoğu halkları fıtri bir yönelimle korku duvarlarını aşarak özgürlüklerini talep etmeye başladılar.

Ortadoğu’da yükselen direniş ve değişim azminin Suriye’de de yankılanması karşısında paniğe kapılan Esad diktatörlüğü Suriye İntifadasını tanklarla, toplarla bastırmaya çalışıyor.

Suriye’nin muhtelif şehirlerinden her gün yeni katliam haberleri geliyor. Bilhassa Cuma ve cenaze namazları sonrasında düzenlenen protesto gösterileri kanlı bir biçimde bastırılmaya çalışılıyor. Suriye rejimi en kanlı eylemlerinden birini de geçtiğimiz gece Humus'ta gerçekleştirdi. Suriye ordusu Humus'un El Halidiye bölgesine gerçekleştirdiği kanlı operasyonda şehir adeta kan gölüne döndü. Saldırıda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 337 kişi yaşamını yitirdi, 1300 kişi de yaralandı.

Gece gerçekleştirilen katliamda 300 havan topunun atıldığı, şehrin cesetlerle dolduğu bilgisi aktarılıyor. Görgü tanıkları şehirde silah ve siren sesleri arasından kadın ve çocuk seslerinin yankılandığını ve her taraftan yardım çığlıkları yükseldiğini belirtiyor.

Ortadoğu halklarının özgürlük ve adalet çağrılarına, Suriye'den de ses veren direnişçiler; zalim rejime karşı Cuma namazlarında saf tutarak, kefenlerini giyip her türlü bedele hazır olduklarını haykırarak başkaldırmaktadırlar. İntifada ruhunu diri tutan bu direniş gücünü, Hama'da yaptıkları gibi katliamlarla sindirmeye çalışan Suriye diktasının bu vahşi saldırıları karşısında, Müslüman Suriye halkının yanında olduğumuzu hatırlatmak, Suriye’de yaşananlara dikkatleri çekmek, Esad rejiminin katliamlarına "Dur" demek ve Suriye halkının direnişine destek vermek amacıyla buraya toplanmış bulunmaktayız.

Suriye rejimi tüm bu insanlık dışı uygulamalarını güvenlik gerekçesiyle temellendirme çabasında. Ülke çapında yaşanan huzursuzluğun ardında Siyonist işgal devleti ve Batılı emperyalistlerin kışkırtmalarının bulunduğunu iddia ediyor. Şüphesiz Filistin ve Lübnan politikalarından ötürü Suriye'nin uzun bir zamandır Siyonistleri ve emperyalistleri rahatsız ettiği; Lübnanlı ve Filistinli direniş örgütlerine verdiği desteği kesmesi için Esad rejiminin baskılarla karşı karşıya olduğu bilinmektedir. Ne var ki, dış politika alanında karşılaştığı bu durumu Esad rejiminin bir iç politika malzemesine dönüştürdüğü ve ülkede süregelen diktatörlük rejiminin adeta kılıfı haline getirdiği de iyi bilinmektedir.

Ardı ardına gerçekleştirilen darbelerle iktidarın bir azınlık cuntasınca gasp edilmesi; neredeyse yarım asırdır devam ede gelen olağanüstü hal; hiçbir muhalif örgütlenmeye izin verilmeyişi; camilerin, eğitim kurumlarının sıkı denetimi; basın özgürlüğünün yok sayılışı hep aynı mazeretle izah edilmeye çalışılmaktadır. Aynı şekilde başta Müslüman Kardeşler Hareketi olmak üzere her türlü muhalefetin şiddetle bastırılması, işkenceler, katliamlar, milyonlarla ifade edilen sürgünler, ülkenin adeta bir garnizona dönüştürülmüş görüntüsü, kısacası tam tekmil devam etmekte olan diktatörlük düzeni hep "ülkenin tehdit altında" olduğu iddiasıyla meşrulaştırılmak istenmektedir.

Bizler, Suriyeli kardeşlerimizin maruz kaldığı bu sistematik vahşetten ötürü büyük acı ve öfke duymakta; Baas rejimine karşı yükselen direnişle ise onur duymaktayız.

Suriye yönetimi oyalama taktiklerini terk etmelidir. Özelde İslami muhalefetin, genelde ise Arabı ile, Kürdü ile, Sünnisi ile, Alevisi ile tüm Suriye halkının kendilerini özgürce ifade edebilmeleri, işkence, tutuklanma, kaybedilme korkusu olmaksızın yönetimi eleştirebilme ve serbest seçimlerle değiştirebilme haklarının önündeki tüm engeller derhal kaldırılmalıdır. Baskı ve zulüm politikalarına artık son verilmeli, halkın özgürlük ve adalet taleplerinin gereği olan düzenlemeler vakit geçirilmeksizin yerine getirilmelidir.

Bizler Ortadoğu'da yaşanan sorunlara emperyalistlerin müdahil olmalarını asla haklı ve meşru bulmuyoruz. Suriye rejimini de halkına silah doğrultmuş rejim görüntüsünden bir an önce sıyrılmaya; akılsız, basiretsiz politikalarla ülkeyi emperyalist güçlerin manipülasyonlarına açık hale getirmekten kaçınmaya çağırıyoruz.

Müslüman halkların özgürlük ve adalet temelinde İslami kimliklerine uygun bir biçimde iradelerini ortaya koymaları despotik azınlık iktidarlarınca engellenmektedir. Sömürgecilerin adeta mayınlı tarla haline getirdikleri coğrafyamızda inşa ettikleri azınlık diktaları olgusu İslam dünyasının on yıllardır kanayan yarası olarak devam etmektedir.

Bizler Suriye halkının kardeşleri olarak, Baas rejiminin mazlum ve mustazaf Suriye halkına reva gördüğü zalimane suçlara hiç kimsenin, hiçbir gerekçeyle göz yumamayacağını düşünüyoruz.

Bizler, Tunus’tan başlayıp Mısır'a, Libya'ya, Yemen'e, Cezayir'e, Suudi Arabistan'a tüm Ortadoğu'ya yayılan intifada ile onur duyuyoruz. Şii ya da Sünni olmalarına bakmaksızın, Suriye'de de, Bahreyn'de de Müslüman halkların iradelerinin despotik azınlık yönetimleri eliyle gasp edilmesini reddediyoruz. Ver aynı şekilde tüm Müslümanları da adaletli olmaya, tutarlı olmaya, kendimiz için talep ettiğimiz her şeyi kardeşlerimiz için de istemeye çağırıyoruz!

İslam coğrafyasında özgürlük ve adalet şiarıyla ayağa kalmış tüm Müslümanların direnişlerini destekliyor; baskıcı, zalim iktidarların zulümlerine karşı tüm ümmeti ve insanlığı duyarlılığa, Müslüman ve mustazaf halklarla dayanışmaya davet ediyoruz. On yıllardır silah zoruyla geniş kitlelere hükmeden azınlık diktalarına, cuntalara, işbirlikçilere karşı harekete geçen halkların yanında saf tutmanın hem kardeşlik hukukunun bir gereği, hem de vicdani bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyoruz!

Çağrı-Der, Diyanet-Sen, Ensar Vakfı, Hayat-Der, İMHAD, İnsan-Der, İz-Der, İzmir Uluslar Arası Öğrenci Derneği, İZYAD, KİMHAD, Kuba-Der, Mazlum-Der İzmir Şubesi, MMG, Özgün-Der, Özgür-Der İzmir Şubesi, Ümitvar-Der 

Önceki ve Sonraki Haberler