İzmir’de ‘Bireysel ve Toplumsal Alanda Ahlakî Çöküş’ Konuşuldu

İzmir’de ‘Bireysel ve Toplumsal Alanda Ahlakî Çöküş’ Konuşuldu

Özgür-Der İzmir Şubesi’nin düzenlediği alternatif eğitim seminerlerinin Şubat ayı konuğu Hamza Türkmen, sunum konusu ise ‘Bireysel ve Toplumsal Alanda Ahlakî Çöküş’ idi.

Hamza Türkmen, konuşmasında özetle şunları anlattı:

Din olmadan, vahiy olmadan ahlak olur mu olmaz mı konusu tartışılıyor. Kuzey Avrupa ülkeleri, yolsuzluğun ve cinayetin en az görüldüğü ülkelermiş. Sen zaten herkeri sömürmüşsün, insanları köleleştirmişsin. Düzenini kurmuşsun, senin için hava hoş, yolsuzluk yapacak bir şey yok.  Hani Hz. Ömer döneminde had cezaları kaldırılıyor. 'Ümmetimin karnını doyuramıyorsam, had cezalarını da uygulayamam' diyor.

En büyük ahlaksızlık, dünya sömürüsü değil midir? Modernite ile beraber, 'Her şeyi insan belirler' demişsin. İş o derece ilerlemiş ki, zevk için intihar edilir duruma gelinmiş; ki bu da deizmin başka bir boyutu. Artık bugün geldiğimiz yerde, LGBTİ'yi önümüze koyuyorlar. Avrupa'da birçok ülkede bunu eleştirmek dahi suç.

Yaratılış konusunda halak, halık, mahluk, ahlak aynı kökten.

Kendinle, insanlarla, doğayla ilişkilerinin ölçülerini kim belirleyecek? Bu sınırlı aklımla ben mi, beni yaratan mı? Kitap bozulmamışsa, ne diyor diye ona bakacağım. Karşımıza vahiy çıkıyor. Mealden başlayıp usul, tefsir, kavram boyutlarıyla iş ve işleyiş taçlandırılmalı.

Allah'ı birleme özelliği var insanda aslında. Yaratılma sürecinde takva ve fücur, beraber konulmuş. Emaneti dağlar bile kabul etmedi, insan etti -ki o zalim ve cahildir-. Akletme özeliği var. Başıboş da değil.  Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar bunu anlatanlar gönderildi. Son anlatıcı diyor ki, 'Her çocuk fıtrat üzere doğar. Onu sonradan annesi ve babası onu Hristiyan, Yahudi, Mecusi yapar.'

Vahiy ile fıtrat arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur.

Müslüman olmayan, gereğince vahiyle muhatap olmayan, ahlaklı olamaz mı? Bu konu konuşuluyor. Lakin şunu unutmayalım ki pozitivizmde, Batıcı akılda gözlem, deney, elinin dokunduğu şey tek geçerli akçe. Buna göre her şey insandan başlar. Dolayısıyla Batı aydınlanmasında kendinle, insanlarla, doğayla ilişkilerinin ölçülerini insan belirler.

Son boyutu egzistansiyalizm. Çok tanrılı, tek tanrılı dinlerden sonra son din hümanizm. Nietzsche 'Tanrı öldü' diyor. Bu toplumda, cumhuriyet kurulduğunda ümmetten ulus 'yaratıldı'. Osmanlı'da yazı dili Arap alfabesi. Batı'dan bile daha yüksek idi okuma-yazma oranı. Toplum, bir gecede cahil bırakıldı. Latin alfabesi kullanmak, onlara benzemek, pozitivist olmak gerekli görüldü ve dayatıldı. İzmir, en başarılı olduğu illerden biri bu benzeme durumunun. En büyük cumhuriyet mitingi burada yapıldı. Bu toprakların tarihindeki -o an'a kadarki- en büyük miting. Atılan sloganlar, ilerlemeci tarih anlayışının sloganlarıydı.

Onlara göre, Batılı yaşam tarzına uyan şey ahlaktır. Bunların dediği şey, Firavun'dan beri vardı.

Biz nimeti, vahyi, şurayı kaybedince, gündem belirlemekten uzak kaldık.  1. Dünya Savaşı'nda bütün coğrafyamız işgal edildi. Sonrasında ise geri çekilen devletler, bize Batılı yaşam tarzını dayattı.

Aydınlanmada filozoflar birbirini yiyor ama hepsi ilerlemeci.

Köylüler azaltılıp şehirler büyüyünce ve insanlar şehirleşince dindarlık azalır diye düşündüler ama her mahalle kurulurken ilk yapılan şey cami oldu.

Yedi yaşında, soğuktan titreye titreye, 23 Nisan'larda K.Atatürk heykellerinin önünde 'Atam, sen ölmedin' şiirleri okutan, çarşaf çıkarma törenleri yaptıran, mescid açmamakta direten. Dinde zorlamayı asıl siz yaptınız. Yaşam tarzlarını bize dayattılar. 40'lı yıllar, dindarlığın dibe vurduğu, içkinin köylere kadar yayıldığı yıllar. Toplum zaten yukarıdan aşağıya eğitilerek sapkın hale getirilmiş.

İlk insandan bu yana fıtrat aynı fıtrat.

Sigara, esrar, kadın-erkek arası gayrimeşru ilişkiler, açıkça faize batma, koltuk sevdası için üçkağıt yapma.

Dikkat etmemiz gereken şeyler var: Yaşam tarzında onlara benzememe; bunu için  sesini edalı kullanma, yürüken ayaklarını vurma, gözlerini şehvetten kaçır.

Mekruhlar, mekruh deyilip geçilecek şeyler değildir. Yeri gelir, harama götürür.

Anneler günü, eskiden noel kutluyormuş gibi görülürdü, yaklaşılmazdı. Doğüm günü şimdi aşırı yaygın. Kapitalizmin dayatması olduğu şuuru terk edilmiş; kutlanmaması ayıplanır hale gelmiş. Mekruh diyebiliriz.

Merhale merhale ilerleyen bir uyanış süreci yaşayacağız. Moderniteye de ruhbanlığa da kaymak yok.

Soru ve cevap bölümünün ardından program sona erdi.

img-20180216-wa0013.jpg

img-20180216-wa0018.jpg

img-20180216-wa0017.jpg

img-20180216-wa0016.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler