İzmir Özgür-Der Derslerinde Bu Hafta
Özgür-Der İzmir Şubesi tarafından düzenlenen alternatif eğitim seminerlerinin bu haftaki konusu "İlk Müslümanların Kur'ân Algısı ve Vahyin Hayata Müdahalesi" idi. Hüseyin Güneş tarafından gerçekleştirilen sunuma yoğun bir katılımın olduğu gözlendi.
"İnsan var olduğu için vahiy var. İnsanın da insan olabilmesi için vahye ihtiyacı var." diyerek sözlerine başlayan Güneş, insanın 'akl'a sahip olmasının, diğer varlıkların yapamadığını yapmasını ve bazı sorulara cevaplar vermesini gerekli kıldığına dikkat çekti..
İnsanda 'takva' ile 'fücur'un bir arada olduğunu hatırlatan Güneş, takvaya ulaşmada vahiyle donatılmış aklı kullanmanın önemi üzerinde durdu. Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: "İnsanın temel ilgi alanlarını dörde ayırabiliriz: İnsanın yaratıcısıyla; insanın kendisiyle; insanın içinde yaşadığı toplumla; insanın doğayla/eşyayla olan ilişkisi. Bu ilişkiler fıtrata uygun oluşturulduğu zaman, insan hakikati keşfetmiş olur. Fıtrata uygun bir şahitlik gerçekleştirmenin yolu, vahyi muhatap kabul etmekten geçer. İçinde bulunulan ortamdan şikayetçi olmayan kişilerin ise, vahiyle gerçek anlamda muhatap olmaları zordur."
İlk müslümanların sayıca az oldukları halde, vahyi gündemleştirme azmine sahip olmalarına dikkat çeken Güneş, "Duruşları ve mesajları çok açık ve net idi. Böylelikle bu az sayıdaki insan, mevcut yapıyı endişelendiriyordu. Bir liderleri vardı, bir kadroları vardı; dinleyip uyguluyorlardı. Vahye yaklaşımları bu şekildeydi. Günümüze baktığımızdaysa, İslâm adı altında hedefsiz ve ruhsuz hareketler görmekteyiz maalesef. Hayata, zaman ve insana söyleyecek sözü ve verecek mesajı olmayan böylesi hareketlerden, hakkın ve adaletin şahitliğini yapmalarını bekleyemeyiz. Muharref algıların, mevcutun alternatifi olamayacağı bir gerçektir. İlk dönem müslümanlarının vahye kuru bir öğreti olarak değil de, Rasulün de örnekliğiyle yaşama geçirilebilecek emirler şeklinde yaklaşmaları bunu kanıtlar."
Güneş, şöyle devam etti: "Ayetlerdeki 'biz' vurgusu, örgütlü bir yapının gerekliliğini anlatıyor. İlk nesil, sistemli bir şekilde vahyi okudu. Bunu yaparken de kimliklerini asla gizlemediler. Vahyin insanla buluşması için, bir lidere ve kadroya ihtiyaç var. Ancak o zaman bir inşa süreci, yani 'projenin gerçekleşmesi' başlar. Mevcut durumdan memnun değiliz, vahiyle muhatabız. Örnek olarak Peygamber var; kadromuz da var. Bu durumda Mekke özelini iyi anlamak lazım. Yaşanmış, uygulanmış ve başarılmış olması; yeniden yaşanabileceğini, uygulanabileceğini ve başarılabileceğini gösterir. Şu an bize düşen ise, vahyin hayata nasıl aktarılabileceği üzerine kafa yormaktır. Eğilip bükülmezsek, her yerde var olabiliriz. Bulunduğumuz yer bizi karartamaz, biz oraya ışık götürürüz."
Program, izleyicilerden gelen soruların cevaplanması ile son buldu.
Fazlı İnderin – HaksözHaber / İzmir
Fotoğraf: Yakup Takır