Danıştay Kararına Bir Protesto da Özgür-Der Bursa Şubesi'nden...
Danıştay’ın imam hatip ve meslek lisesi öğrencilerini mağdur eden katsayı zulmüne tepkiler dinmek bilmiyor. Birçok şehirde protesto eylemleri tertip eden Özgür-Der’in Bursa Şubesi de bugün Danıştay’ın kararını protesto etti.
Bursa Ulu Camii Meydanı'nda yoğun yağış altında yapılan protesto eylemini Bursa Özgür-Der Şube Başkanı Aziz Avar, Danıştay'ın son kararını eleştiren kısa bir giriş konuşması ile başlattı. Daha sonra da sözü kitap fuarında "İslamcılık ve Ulusalcılık" hakkında konuşma yapmak üzere Bursa'ya gelen Hamza Türkmen'e verdi.
Hamza Türkmen, sözlerine başlarken öncelikle Danıştay'la ilgili yapılacak olan bu etkinlik dört gün önce internet sitelerinde ve Bursa'da afişlerle ilan edilmesine rağmen, eylemden bir gün önce Mazlumder Bursa Şubesi'nin de dahil olduğu Gönüllü Teşekküller Platformunca aynı yer ve saatte aynı konulu ayrı bir etkinlik tertiplenmesini ciddi bir yanlışlık ve üzüntü verici bir tutum olarak değerlendirdi. Aynı yeri ve saati kullanmak konusunda da yapılan yanlıştan vazgeçilmemesini, ortak düşmana ve haksızlığa karşı bir lakaytlık ve tabela teşkilatçılığı olarak değerlendiren Türkmen, sonra da önceki günkü Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını değerlendirdi ve suç işlediğini vurguladı.
Hamza Türkmen, Genelkurmay Başkanı'nın darbecilere, faşist ve komplocu ahlaksızlara karşı çıkan, tavır alan insanlara, arkasını silaha, yani orduya dayayarak "STK'nın bir sabrı var!" demesinin bir tehdit ve suç olduğunu söyledi. "Başbuğ'un ikinci suçunun da sistemle ilgi gizli bilgileri Başbakan'la paylaşmamış veya savcıya bildirmemiş olmasıdır." diyen Türkmen, Başbuğ'un Türkiye'yi adeta bir klan veya kabile devleti sandığını ve bilgi gizleyerek suç işlediğini belirtti.
Türkiye'nin bir darbeler ülkesi olduğunu vurgulayan Türkmen, 28 Şubat 1997'de yargıya da YÖK'e de post-modern darbeci paşalarca brifing verildiğini ve balans ayarı yapıldığını anlattı. İmam hatipli öğrencilerin üniversiteye girmesini engellemek için de Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in brifinglendirilmiş YÖK'e gönderdiği 1998 Temmuz ayı talimatnamesi ile de YÖK hiçbir yasal dayanağı olmayan 30-40 puan farklık bir katsayı ile meslek lisesi öğrencilerini yarışa geriden başlattığını ve zulmettiğini belirtti. Yeni YÖK'ün bu katsayı adaletsizliğini kaldıran kararının iptali karşısında, katsayı farkını minimize etmeye çalışan görece iyileştirmesinin de brifinglendirilmiş Danıştay tarafından tekrar iptal edildiğini söyledi. Danıştay'ın bu kararının meslek liseli ve imam hatipli öğrencilerin kafasına balyoz gibi indiğini, bu konuda Danıştay'ı, Çevik Bir'in misyonunu üstlenen darbeci İstanbul Barosu'nun cesaretlendirdiğini belirtti. Bu konunun düzeltilmesinin Meclis'in görevi olduğunu söyleyen Türkmen, Danıştay'ın katsayı zulmünü kaldırmak için AKP kadar, MHP ve BDP'nin de sorumlu olduğunu ve sınanacaklarını vurguladı.
Türkmen, yargıyı ve hukuku istismar eden cübbeli darbe düzenine karşı direniş, adalet ve özgürlük mücadelesine devam etmemiz gerektiğini ve zulme karşı direneceklerini vurguladı. Konuşması "Tevhid, Adalet, Özgürlük" sloganı ile son buldu.
"Darbeci Baro Zorba Danıştay", "Uyan Diren Özgürlük", "İstanbul Bürosu Ergenekon Yuvası", "Cübbeli Darbe Düzenine Son", "Herkes İçin Adalet Eğitime Özgürlük", "Darbeciler Yenilecek Direnenler Kazanacak" sloganları ile yoğun yağmur altında devam eden eylemde Özgür-Der'in bildirisini Furkan Dönmez okudu. Bu sırada diğer Danıştay protesto eylemi de bitince kalabalığın önemli kısmı Özgür-Der eylemine katıldı. Cihad İzci'nin yönettiği etkinlik Grup Yürüyüş'ün "Ergenekon" marşıyla sona erdi.
ZAHİT KAPLAN / HAKSÖZ-HABER
Özgür-Der basın açıklaması tam metni:
Danıştay Ancak Yürütmeyi Durdurur Eşitlik ve Adalet Yürüyüşümüzü Durduramaz!
Üniversiteye girişteki katsayı zulmünü bir nebze de olsa kaldıran YÖK'ün kararı Danıştay tarafından oy birliğiyle iptal edildi. Yüz binlerce meslek ve imam-hatip lisesi öğrencisinin adalet beklentisinin Danıştay nezdinde hiçbir değeri olmadığını görmekteyiz. Belirgin karakteri darbe yandaşlığı, Ergenekon Terör Örgütü avukatlığı olan İstanbul Barosu'nun da, askeri vesayeti içselleştiren, ideolojik dogmatizme esir olan aynı geri zihniyetle halk, hak ve hukukla savaşı devam etmektedir. Halkın çocuklarının eşit şartlarda eğitim almasını engellemek, üniversite eğitimi alanında yıllardır acımasızca sürdürülen adaletsizliğin, hukuksuzluğun, eşitsizliğin devamını sağlamak için zalim oligarşinin gönüllü avukatlığına soyunan İstanbul Barosunun açtığı dava üzerine, Danıştay 8. Dairesi yandaş baronun bu hukuksuz talebini kabul edip, adaletsizliğin sürmesi yolunda yeni bir karar daha vermiş bulunuyor. Anlaşılmaktadır ki, Danıştay'daki ideolojik yargıçlar, halka, halkın değerlerine ve çocuklarına yönelik zulmü sürdürmekte ısrarcı görünmektedirler.
28 Şubat sürecinin önemli paşalarından, dönemin Genelkurmay ikinci başkanı Çevik Bir'in emriyle başlatılan katsayı zulmü, bugün yine Genelkurmay eliyle devam etmektedir. Belgeler Danıştay'ın bu son zulmünü, arkasına Militarizmi alarak gerçekleştirdiğini ortaya koyuyor. Hâlâ 28 Şubat'ın darbeci ruhunu yaşatmayı ümit edenlere bu meydandan sesimizi yükseltiyoruz. Yüz binlerce öğrencinin emeğine, geleceğine kasteden katsayı zulmüne karşı çıkıyoruz. Bu ülke halkına on yıllardır her türlü acıyı ve perişanlığı yaşatan darbeci zihniyeti hayatın her alanından kovmak, bu güne kadar işlediği tüm zulümlerin hesabını sormak biz Müslümanların Allah'a karşı ibadî bir görev olduğuna inanıyoruz.
Yaşanan gelişmeler göstermektedir ki; Ayışığı, Eldiven, Kafes ve Balyoz darbe planları ile karanlık ilişkileri peş peşe ortaya saçılan Militarist düzen, adalet dillendiren herkese nefretini kusmaya devam ediyor. İşte bu sebeple darbeciler, çeteciler ile yargı, sömürücü sermaye ve medyadaki uzantıları, haksızlık, hukuksuzluk ve zulümde suçüstü yakalanmanın psikolojisiyle telaşa kapılmakta, köşeye sıkışmışlığın can havliyle daha büyük, daha açık hukuksuzlukların altına daha çılgınca imza atmaktan çekinmemektedirler. Tabiri caizse "bütün yaptığımız hukuksuzluklar, keyfilikler, zulümler tek tek deşifre oluyor, kaçacak yerimiz yok, o halde nereden incelmişse oradan kopsun" mantığıyla ve halka meydan okuyarak daha büyük hukuksuzlukları gerçekleştirme psikolojisi içinde hareket etmektedirler.
Bu yasakçı uygulamanın devamı için Danıştay'a başvuran Darbeci İstanbul Barosu, Ergenekon davasında olduğu gibi katsayı adaletsizliğinde de, adaletin terazisine sahip çıkmak yerine, mazlumların kafasına "balyoz" indirenlerin safında yer tutmaktadır. Üniversite sınavına çok az bir zaman kala, ilgili yasa hükmünü ve YÖK'ü yok sayarak, yargının denetim yetkilerini de aşıp yasama ve yürütmenin yetkilerini hiçe sayan Danıştay, hukuku esas alan, bağımsız ve tarafsız hukuk kurumu olmaktan çıkarılarak resmi ideolojinin ve askeri vesayet rejiminin keyfi, hukuksuz infaz kurumu ve "irtica" kamuflajı altında Halkın değerlerine karşı mücadele araçları haline getirilmiştir.
Oligarşiyi teşkil eden kimi asker ve yargı bürokratları, yıllarca köle konumunda tutup, zorbaca yönettikleri halkın artık kendilerini sorgulayıp hesap sormasına tahammül edememektedir. Ve biz biliyoruz ki, eğer biz bu zulümlere karşı sessiz ve tepkisiz kalırsak, zorbalar bundan daha fazla cesaret alacak. Zalimler istemese bile Allah nurunu tamamlayacaktır. Biz ancak Allah'a ibadet eder, onun kurallarına uyar ve ancak ondan yardım dileriz!
Özgür-Der Bursa Şubesi