Bursa'da 'Tevhidi Oluşumlar' Konuşuldu
Bursa'da Aziz Avar'ın sunumuyla 'Tevhidi Oluşumlar' semineri gerçekleştirdi.
Özgür-Der Bursa Şubesi'nin düzenlemiş olduğu alternatif seminer programı kapsamında 'Tevhidi Oluşumlar' konusu Özgür-Der Bursa Şube Başkanı Aziz Avar tarafından sunuldu.
Türkiye'de Tevhidi oluşum sürecinin yeni olduğuna değinen Avar, 1960 - 1970'li yıllardan bu yana Afgani'nin Islah çalışmaları dışında Nurculuk, Tarikat Cemaatleri, Büyük Doğu, Milli Türk Talebe Birliği, gibi oluşumların milliyetçi ve sağcı yapıdan kurtulamadığının altını çizen Avar Özetle şunları kaydetti:
"Osmanlı'nın son dönemlerindeki İslamcı akımların amaçları genellikle Hilafeti bkurtarmak, Devlet bütünlüğünü korumaktı. Otoritenin ideolojisinden kurtulamayan Osmanlı son dönem İslamcı akımları, Cumhuriyet dönemine geçildiğinde de aynı zaafı sürdüregelmişlerdir. Kökeni ise Emevi ve Abbasi fıkhına karşılık gelen 'Fitne dönemlerinde ne olursa olsun merkezi devletten yana olma' düşüncesinde anlayabiliriz.
Cumhuriyet döneminde muhalefet çizgisinin gelişmemesi müslümanları ikilemde bıraktı. M.Kemal'in başlangıçta İslam'ı kullanması, T.C.'nin en ufak bir kıpırdanmayı şiddetle bastırması, İslam'ı ağzına alanları Saltanatçı ve işbirlikçi olarak yaftalaması muhalefeti engellemiştir.
Muhalefet, halkın isteklerini ön plana koymaya başladı ve zamanla muhalif siyasi partilere (Serbest Fırka ve Demokrat Parti'ye) dönüştü. Sağcı oluşumlar da bu mecrada kendilerine yer bulmuş oldu. Örneğin Necip Fazıl ve Sezai Karakoç Demokrat partiyi destekler fakat savunmacılıktan ziyade saldırgan bir tutumları vardır. Bu tutum ilerleyen zamanlarda, derinlemesine olmasa da insanları sorgulamaya sevketti. Sezai Karakoç ise edebiyatla geleneğin, yerliliğin, mistik düşüncenin, mistik düşüncenin edtetize edilmiş haliydi.
Tevhidi oluşum sürecinde asıl gelişme ise Hilal Dergisi'nin tercümeleriyle 1960'ta başlayan Seyyid Kutup, Mevdudi, Abdulkadir Udeh, Muhammed Hamidullah, Malik bin Nebi'nin kitaplarının çevirilmesiyle oldu.
Bu çeviriler Tasavvuf, Mezhep ve Saltanat merkezli islam algılarını sarsmaya başladı, Milli ve Sağcı oluşumlarda ayrışma süreci başladı. Kur'an öğrenmeye, Rasul örnekliğinin hayata yönelik tarafları kavranmaya çalışıldı. Bütüncül bir islam anlayışına doğru bir yürüyüş başladı. Ercüment Özkan'ın İslam partisi ve Hizbuttahrir bu konudaki ilk örneklerdendir. Milliyetçi muhafazakar tutumu sorgulayan bu anlayış, karalama ve iftiralarla birçok kez karşımıza çıkacak olan Mehmet Şevket Eygi tarafından ajan olarak niteleyerek tutuklanmasını sağladı. Özkan hapisten çıktıktan sonra Türkiye şartlarında matuf bir çalışma yürüttü. 1981'de İktibas dergisini çıkartmaya başladı ve 1995'te vefat etti.
1976'da Ali Bulaç, Ahmet Ağırakça, Ömer Özsoy, Mehmet Bekaroğlu, Hüseyin Besli tarafından Siyaset ve edebiyat dergisi olarak 'Düşünce Dergisi' çıkmaya başladı. Çağa ve içinde yaşadığımız topluma islamcı bir bakış açısı kullanarak bakmak, Ortadoğu'ya Müslümanca bakış diye adlandıracağımız bir yayın politikası izlediler.
Kriter Dergisi ise Malatya'daydı. İsmail Hatip Erzen, Said Ertürk, Şeyho Duman, Said Çekmegil önderliğinde gelişmiş olan anlayışın çıkarttığı bir dergiydi. Kur'an Meal çalışmalar başlattılar ve taklitten tahkike anlayışının öncüleri oldular.
Akaid konusunu gündemleştiren ve Kur'an Meal çalışmaları yapan Kemal Kelleci bu konuda temel kitabımız Kur'an'ı öğrenmek için; Nerede, Nasıl, Niçin, Ne zaman sorularını sormuştur ve üç temel ilkeye önem vermiştir: Kavramları doğru anlamak, Nüzul'e dikkat etmek, Ayetleri hayatımıza tatbik ederek kavramak.
Bu düşünceler 69 sonlarına kadar Adalet Parti'sini destekleyenler 69'dan sonra da MNP ve sonra da MSP ası altında partileşme yoluna gittiler. Kısaca Milli Görüş olarak adlandırılan bu hareket, program olarak AP'ye yakın bir politika izledi fakat daha muhafazakar ve dindardı.
Bu arada Gençlik tabanında etkisi olan 'Şura' ve 'Tevhid ve Hicret' Dergileri çıktı. İran devriminin etkisiyle iktidar ve şeriat'e vurgu, gençler tarafından sahipleniliyordu. Haftalık çıkan bu dergiler 40 bin tirajı buluyordu.
Bunun oluşturduğu ambiyansı MSP Akıncılar adlı gençlik örgütlemesiyle kuşatmaya çalıştılar. Tarikatçılığı ve Muhafazakarlığı baz alan bu gayretler boşa çıkarılıyordu. Sırasıyla kapanmak zorunda bırakılan bu çalışmaların zaafı siyasi bir söylem bazında kalmaları, kültürü/düşünceyi doğru bir yöntemin ortaya çıkmamasını getiriyordu. Heyecan ve duygusallıktan kaçınıyordu."
Haksöz-Haber