Bursa'da "İslam Düşüncesinde Selefilik" Semineri
Özgür-Der Bursa Şubesi tarafından gerçekleştirilen "İslam düşüncesinde mezhepler" seminerlerinin dördüncüsü olan "İslam Düşüncesinde Selefilik" konulu seminer Cenk Ağ tarafından dernek binasında sunuldu.
Kendisinin de bir zamanlar selefiye düşüncesinde olduğunu belirten Cenk Ağ, bu ekolün düşünsel yapısını çeşitli örneklerle konuşmasına yansıttı.
Selefiyenin mezhepten çok bir ekol olduğunu dile getiren Ağ; ehl-i sünnetten bir fırka olduğunu, temel özelliklerinin nasların zahiri manalarıyla yetinmek olduğunu belirtti. Kendileri fırka-i naciye olarak gördüklerini söyledi.
Ağ selefiyenin bilgide değer olarak nakli öneme aldığından, yazılı kaynaklarda geçen bilgiyi kabul ettiğinden bahsetti. Doğal olarak bir selefi için "ilim=nakil" mantığı kabul görür . İslam düşüncesinde mezhepler oturmaya başladıktan sonra selefiye kendi kanaat önderi olarak Ahmet Bin Hanbel'i benimsediğini, onun görüşleri ışığında şekillenen terminolojik yaklaşımların günümüze Muhammed bin Abdul Vahab tarafından temsil edildiğini belirtti. Günümüzde selefiye olarak ifade edilen ekol iki ana kol şeklinde karşımıza çıkmakta olduğunu belirten Ağ bunların Vahhabi (Suud) ve Azzam (Cihad) kolları olduğunu söyledi.
Ağ selefiye tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilen iki şahsiyet; İbn Teymiyye ve İbn-i Kayyim el-Cevziye'nin metodolojik tutumlarının selefiye tarihinde yepyeni bir çığır açtığını; bu iki şahsiyetle beraber selefiyenin düşünce, rey ve te'vil ile tanıştığını belirtti.
Konuşmasında Türkiye'de selefiliğin dayandığı noktalardan, bu coğrafyada selefilerin karşılaştığı sıkıntılardan, uyum sorunlarından da, selefi geçmişine dayanarak, bahsetti.
Selefiliğin tasavvufa bakış açısının küllüm reddiye olduğunu belirten Ağ, istisna olarak tasavvufa yakın olan selefiler olduğunuda ifade etti.
Ebu Hanife'nin rey ekolünden olması sebebiyle, selefiye tarafından tekfir ifade ettiğini söyledi. Sebep olarak selefiyenin akılcılığa karşı olduğunu, naslara dayandığını ve bu naslarla şekil bulduğunu belirtti.
Ayrıca Reşid Rıza, Muhammed Abduh, Seyyid Kutup, Ali Şeriati gibi isimlerin selefilik çatısı alındığını ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığı ifade etti.
Seminere müteakib alınan sorular ve cevaplarından bazıları şunlardı:
- Sahih sünnetin selefilerdeki karşılığı nedir? > Tüm rivayet ve hadisler, sahih sünnettir.
- Kur'an ın selefiye açısından konumu nedir? > Öncelikli kaynaktır ancak tek başına anlaşılamaz. Tefsiri hadisle olur. Bir hadis Kur'an'daki bir ayeti neshedebilir.
- Osmanlı'nın selefiyeye karşı tutumu nedir? > Sıcak bakmaz. Tasavvuf mantığına büründüğünden selefiyeyi kabul etmez. Hatta suud emirini getirip asmıştır.
Seminer üstte yazılı soru ve cevaplarla son buldu.
Haber: Gökhan Ergöçün