Bursa'da demokrasi kavramı tartışıldı
Özgür-Der Bursa şubesinin 2008/2009 döneminde düzenlemiş olduğu Tarih ve Düşünce seminerleri’nin 3.sü olan ‘Demokrasi’ konulu seminer, 8 Kasım 2008 Cumartesi günü dernek binasında gerçekleştirildi.
Özgür-Der Bursa şubesinin 2008/2009 döneminde düzenlemiş olduğu Tarih ve Düşünce seminerleri'nin 3.sü olan 'Demokrasi' konulu seminer, 8 Kasım 2008 Cumartesi günü dernek binasında gerçekleştirildi. Sunumunu, kapatılan selam gazetesi yazarlarından Selami SAGIN'ın gerçekleştirdiği seminer 19:00'da başlayıp yaklaşık birbuçuk saat sürdü.
Konuşmasına, demokrasi kelimesinin ve ifade biçiminin oluştuğu zemini anlatarak başlayan SAYGIN, yönetim biçimi olarak bir müslümanın benimsemesi gerekeni ele aldı.
SAYGIN, özet olarak şunları kaydetti:
"Batıda Hıristiyanlığın gelişmesi Roma'nın iktidarını kaybetmesine neden oldu. Hıristiyanlık hemen bütün tabakalarla birlikte, siyasi otoritede de gittikçe yaygınlaştı ve yerleşti. Kilisenin halk üzerindeki otoritesi sınır tanımaz halde idi. Halkın söz söyleme yetkisi elinden alınıyor, kiliseye karşı alınan her tavır ciddi yaptırımları ve cezaları beraberinde getiriyordu. Hatta öyla ki diğer krallıklarda bile kral'ı kilise seçiyor yine aynı kral'ı isterse azledebiliyordu. Kölelik ve sınıf ayrımının hala devam ettiği bu çağ, Rönesans ve reform hareketlerine kadar sürdü. Protestanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte kilise otoritesini kaybetti. İngiltere'de Cumhuriyet ilan edildi. Daha sonra, İngiltere'nin sömürgesi olan Amerika'nın bağımsızlığını kazanması ve Fransız devrimi'nden sonra, demokrasi kelimesi de kendine tarih sayfasında yer araladı. 20.yy.da demokrasi ile yönetildiğini söyleyen ülke sayısı birkaç tane iken, 21.yy.a gelindiğinde ise hemen hemen bütün ülkeler kendilerini demokratik ilan ettiler.
Batı ülkelerinden başlayarak bütün dünyayı saran bu demokrasiye geçişi, acaba İslam literatüründe nasıl algılamalıyız?
İlk önce İslam'ın öngördüğü, emrettiği yönetim biçimini ele almalıyız. İslam'da yönetim; Hakimiyet, yasama ve biat olarak üç ana başlık altında incelenmektedir. Hakimiyetin Allah'tan başkasının olamayacağı tartışmasız bir gerçektir fakat, yasamanın nasıl olacağı konusunda Sıffin savaşıyla birlikte ortaya çıkan farklı mezheplerin farklı görüşleri sürekli tartışılagelmiştir.
Her ne kadar tartışılmış olsa da demokrasinin çıktığı ortamın şartları İslam dünyasına uygun değildir. Yani kiliseye ve ruhban sınıfına karşı tepki olarak ortaya çıkmış bir inancın bire bir İslam dünyasına uygulanabilmesi için ruhbanlığın ve sınıf farklılıklarının olması gerekir. bu durumda bazı benzer yanlar bulunabilir fakat, demokrasi aslında tanrıya karşı çıkışın bir ifadesidir.
Eğer demokrasi, yöneticileri halkın özgür iradeleriyle seçmesi ise, İslam yönetimiyle benzer özellik taşıyabilir. Yok eğer yönetimin sınır tanımaz bir özgürlüğü olacaksa İslam'la kesinlikle bağdaşamaz.
Aslında, bakacak olursak, bütün iyi ve güzel sıfatlar İslam'ın, Müslümanlığın içerisinde zaten barınmaktadır. 'Demokrat Müslüman' gibi ifadeler 'İslam' ifadesine gölge düşürecek nitelikte olduğundan, 'Müslüman' kelimesinin hiçbir sıfata ihtiyacı yoktur."