“Perspektifimizi ve pratiklerimizi neler belirliyor?”
Özgür-Der Bingöl Şubesinin gerçekleştirdiği 2023-24 dönemi aylık seminerler dizisinin ikincisinde, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın sunumuyla “Perspektifimizi ve Pratiklerimizi Neler Belirliyor?” konulu seminer gerçekleştirildi.
Rıdvan Kaya sözlerine Mülk Suresinin ilk iki ayetini okuyarak başladı.
“0, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk, 1-2)
Kaya sözlerine şöyle devam etti:
“Laik-seküler perspektif, dünyevi başarı kavramını varoluşun temel hedefi gibi algılamakta ve adeta kutsamakta. Hayatı daha fazla şeye sahip olmak ve daha çok tüketmek olarak algılayan bu zihniyet tarzının neticesi önceliklerin yer değiştirmesi anlamına gelmektedir. Oysa iyi bir Müslüman olmak, ahlaklı bir insan olmak ne pahasına olursa olsun dünyevi hedeflere ulaşma yerine asli değerlerin ön plana çekilmesiyle hayatı sürmek ile bir pratik sağlanmış olur. Örneğin çocuklarımızın okul başarısına verdiğimiz önemi İslami kimliği için de gösteriyor muyuz? Aynı şey ticaretimiz, siyasetimiz için de geçerlidir.”
Kaya daha sonra ise; “Gerekirse dünyevi manada kaybetmeyi göze almalı ama ahretimizden, kimliğimizden, vasıflarımızdan taviz vermemeliyiz. Namaz kılmayan, İnfak etmeyen, Allah için sevmeyi ve yine O'nun için buğz etmeyi bilmeyen biri ne yaparsa yapsın, hangi pozisyonda bulunursa bulunsun asla gıpta etmemizi gerektiren bir konumda değildir ve bizim için asla ‘imanlı’ sıfatını hak etmemelidir. Dünyayı zemmetmiyoruz, bilakis imarla sorumluyuz ama asli hedefler yer değiştirmemeli; iman istikamet tayin eder! İman imtihan hakikatini, dünyaya meyletmemeyi, hamd etmeyi ve sabretmeyi öğretir; iman zaafı ise ulvi olandan uzaklaşıp süfli olana yönelmeyi, böylece izzetin kaybolup zillete duçar olmayı getirir.” dedi.
Kaya “Neden savrulur insan?” sorusu için ise şunları söyledi:
“Çünkü imtihan bilinci zaaflıdır, insan unutmaya meyyaldir, aceleci ve nankördür. Eğer Rabbi ile irtibatı zayıflarsa rüzgârlara kapılmak zor olmaz. Savrulmaya yol açan faktörler mevcuttur. Teslimiyet noktasındaki zayıflık ve inanmayla ilgili şüpheler insanı savrulmaya itebilir. Bu çok temel bir zaaf halidir. Münafıkların durumunu düşünelim... İmtihanın ağırlığını kaldıramamak da ciddi bir savrulma nedenidir. Kişi münafık değildir ama pazarlıklı bir imana sahiptir, zorluklara gelemez. Kolay olanı tercih herkesin harcıdır ama Ensar’ın Bedir’deki davranışındaki gibi zor olana da rıza göstermek herkesin harcı değildir. Teslimiyet, samimiyet, fedakârlık gerektirir. En büyük sapma-savrulma nedenlerinden biri şüphesiz dünyaya tamahtır. Dünya sevgisinin ahiret bilincini gölgede bırakması, örtmesi neticesinde istikametten uzaklaşma, sapma yaşanır.”
Kaya; “Bu tür sapmalardan korunmak için Rabbimiz ile irtibatımız güçlü olmalıdır. Maide, 35’te ‘Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakının ve sizi O'na yaklaştıracak vesileler arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.’ diye buyurulur. Nedir vesile? Ayette belirtildiği üzere Allah yolunda cihattır, namazdır, sabırdır. Yani topyekûn salih amellerdir. Şirkin ve küfrün cazip hale getirildiği bir ortamda yalnız kalmak zordur, imtihan yükünü taşırken güçlü dayanaklara ihtiyaç var. Hem zihnî manada hem yardımlaşma, dayanışma anlamında mü’minlerin desteği bizi saptırıcı rüzgârlar karşısında sağlam durmaya sevk eder, daha direngen kılar, itminan duygularımızın artmasına yol açar.” dedi.
Kaya son olarak; “Ama ne yazık ki kimi zaman haddimizi aşıyoruz. Yaptıklarımızı çok görüyoruz, üzerimize düşeni bihakkın ifa ettiğimizi zannediyoruz, daha fazla bir şeyin yapılamayacağını düşünüyoruz. Yetinme duygusuna kapılmak nefsimizin bir tuzağıdır. Bu tutum Müslümana yakışmaz. Bizi Rabbimizin rızasına, cennetine yakınlaştırmaz. Bizi daha ileriye taşımaz. Diğer taraftan sürekli biçimde eksiklere odaklanmak, kendimizi ve yapıp ettiklerimizi hor ve hakir görmek de başka bir uca savrulmaktır. Bu tutum her şeyi değersizleştirir. Bizden bir şey olmaz, biz bir şey yapamayız, zaten iman etmiş sayılmayız türünden yaklaşımları çoğaltır. Eksikleri görmek ve daha iyisine yönelmek ile her şeyi menfi görüp, beis duygularını yaygınlaştırmak ayrı şeylerdir. Kendimizi eleştirelim, eksiklerimize odaklanalım ama müminlere güvensizliği beslemeyelim. Bunu yaparken de dünden bugüne ortaya konan pek çok hayırlı çabayı, samimi niyeti görmezden gelmeyelim. Birtakım esneklikler, gevşeklikler üzerinden toptancı bir yaklaşımla silip atıyoruz. Ne var ki bu tutum bizi ilerletmiyor, daha hayırlı çabalara yöneltmiyor, bilakis moral bozukluğunu ve müminlere karşı güvensizlik duygularını besliyor. Oysa biliyoruz ki müminler bu toplumda, dünyanın da vicdanıdırlar. Tüm eksik, zayıf ve yetersizliklerimize rağmen müminlerin hali kıyas kabul etmeyecek kadar iyidir, merhamet ve adalet vasfına yakındır. Eleştirirken, uyarırken dengeli davranmak durumundayız. Hem kendi motivasyonumuzu korumak hem de kardeşlerimizi atalete değil, harekete sevk edecek tavırlar sergilemeliyiz. Eksikleri ancak tashih etme, tamir etme cihetiyle gündemleştirmeli, kardeşlerimizi daima daha iyiye teşvik edecek bir üslup geliştirmeliyiz.” diyerek sözlerini dua ile noktaladı.
Program katılımcıların soru ve katkılarıyla nihayete erdirildi.
Seminer sonrası mescitte Gazze'deki son gelişmeler ve “Aksa Tufanı” değerlendirildi.
HABER: NURULLAH HEKİMOĞLU