Aksa Tufanı ve kazanımları

Aksa Tufanı ve kazanımları

Özgür-Der Bingöl Şubesinin gerçekleştirdiği 2024-25 dönemi aylık seminerler dizisinin ilkinde, Musa Üzer’in sunumuyla “Aksa Tufanı ve Kazanımları” konulu seminer gerçekleştirildi.

Özgür-Der Bingöl Şubesi Konferans Salonunda yapılan program Erhan Ozan’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Seminere yoğun ilgi ve katılımın yüksek olduğu programda Musa Üzer sözlerine Aksa Tufanı’nın Müslüman şahsiyete hayat ve zaman mefhumunu yeniden sorgulatarak onun içine düşülmüş olan cendereden çıkma imkânı sunduğunu belirtti. Aksa Tufanı’nın niçin yapıldığının bir kere daha hatırlanmasının önemli olduğunu belirten Üzer, Gazze’nin tamamen abluka altına alındığı, Batı Şeria’nın ise yeni yerleşim yerleri ile adım adım işgal edildiği, Kudüs’ün işgalinin derinleştirildiği, Mescid-i Aksa’nın artık Müslümanların elinden alınmaya başlandığı, bölge ülkelerinin birer birer İsrail’i tanımaya başladığı bir evrede Aksa Tufanı Operasyonu’nun gerçekleştirildiğini belirtti.

Musa Üzer, Hamas’ın süreci ne kadar mükemmel yürüttüğünün, Siyonistlerin istihbarat güçlerinin gafil avlanmasının bugünlerde yaşanan Hizbullah faciasında çok daha net bir şekilde ortaya çıktığını belirtti. Operasyonun hemen ilk günlerinde İran ve uydusu çevrelerin hiçbir ahlaki ilkeye gerek duymadan bu operasyonun kendileri tarafından yapıldığı, desteklendiği iddiasının İzzettin Kassam tarafından yalanlandığını, yine aynı şekilde İran istihbaratına sızdığı bugün net bir şekilde görülen Mossad’ın eylemi akamete uğratacağını ifade etti.

bingol-musauzer-20240929-01.jpg

Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu’nun tarihin en önemli operasyonlarından biri olduğunu, güçlü bir birime karşı, yüzlerce gerilla ile yapılan operasyonun hedeflenen bütün amaçlarına o gün ulaşmasının siyasi-askeri tarih açısından büyük bir olay olduğunu belirten Üzer Siyonistlerin tarihlerinde hiç bu kadar rezil duruma düşmediklerinin altını çizdi.

Musa Üzer, Siyonistlerin klasik ajitasyon ve propaganda aygıtları üzerinden Hamas’a yönelik karşı saldırıyı başlattığını ama ikinci bir şokun da bundan sonra gerçekleştiğini söyledi. Özellikle bütün dünyanın Mücahidlerin rehinelere nasıl davranıldığını takas operasyonları sırasında görüldüğünü vurgulayan Üzer, dünyada arayış içindeki nice vicdan sahibi, onurlu insanın bu görüntülerden etkilenerek Müslüman olduğunu hatırlattı. Siyonistler açısından diğer bir şokun ise Gazze’de halkıyla, Mücahidiyle topyekûn gösterilen direnişle yaşandığını belirten Üzer, sınırlı bir alanın devasa bir ordu ile kuşatılmasına rağmen rehine hedefine ulaşamadığını, İzzettin Kassam yönetim kadrolarına Rabbimizin yardımıyla ulaşamadığını vurguladı.

Siyonistlerin ve Amerika’nın dünyayı tıpkı 11 Eylül ve Irak Işid örneklerinde olduğu gibi iki kutuba getirme stratejisinin ise Tayyip Erdoğan’ın çıkışı ve Hakan Fidan’ın diplomatik hareketliliği ile akamete uğramasının önemli olduğunu vurgulayan Üzer, Hamas önderlik kadrolarının Türkiye’deki bu anlamda değerli olduğunu belirtti. Musa Üzer bununla birlikte İslami kurumlar olarak yapılanları asla yeterli görmediklerini ilk günden itibaren taleplerini ifade ettiklerini, sürecin başında limanlardan ticaretin yasaklanması için eylemler yaptıklarını hatırlattı. Ama Gazze’deki işgal ve katliamların sürmesinden dolayı Müslümanların haklı olarak tepki gösterdiğini ama bunun hikmet adaletten kopuk olmaması gerektiğini özellikle siyaset çakalı bazı grupların kitleleri manipüle ettiğini örneklerle aktardı. Sol, sosyalist, Kemalist, ulusalcı, Kürtçü, Alevici, İrancı, Saadetçi unsurların sistematik bir şekilde ilk günden itibaren Müslümanların hassasiyetlerini kışkırtarak söylem ve eylem içerisine girerek siyasi ajandalarını merkeze koyduklarını belirtti.

bingol-musauzer-20240929-02.jpg

Özellikle bu çevrelerin Aksa Tufanı sonrasında siyasal kültürde ve toplumsal alanda Filistin merkezi yer etmesinin ve bunun örgütlü gücünün Müslümanlar olmasından dolayı kin ve nefret içerisinde olduklarına dikkat çeken Musa Üzer, bu bağlamda Müslümanların Aksa Tufanı, Gazze katliamı, eylemlilik süreçleri ile önemli bir ivme kazandığını, Boykot gibi pratikler üzerinden de bu toplumsal kültürün derinleşmesi gerektiğini vurguladı. Ebu Ubeyde’ye benzemeye çalışan ve anne babasını boykot ürünleri almaması gerektiği konusunda uyaran yurdum insanı aile çocukları gerçekliğinin önemli bir kazanım olduğunu vurgulayan Üzer, laik, Kemalist sistem ve ona uygun iktidarlar tablosunda bunun aksinin olacağını hatırlattı.

Türkiye’deki İslami camiaların kazanımların derinleşmesi ve ilerlemesi için gerçekçi ve adil olmak şartıyla iktidar üzerinde baskı oluşturmalarının da zaruri olduğunu belirten Üzer bu konudaki taleplerin neler olabileceğine örnekler verdi.

Son olarak Hizbullah ve Lübnan’daki gelişmelere değinen Üzer, örgütünün çöküşünün nedenleri üzerindeki değişik ihtimallere yer verdi.

Program katılımcıların katılımı ve sorularıyla sona erdi.

Fotoğraf: Nurullah HEKİMOĞLU

Önceki ve Sonraki Haberler