“Pandemi sonrası sorumluluklarımız”
Batman Özgür-Der Külliyesi Konferans Salonu’nda, Şefik SEVİM, Ramazan ÇELİKAL ve Felek PARLAR’ın sunumu ile ‘’Pandemi Sonrası Sorumluluklarımız’’ konulu seminer gerçekleşti.
Seminer muhacir kardeşimiz Aziz Sevim’in Kur’an tilaveti ile başladı.
Daha sonra ilk söz alan Şefik Sevim oldu. Şefik Sevim sözlerine; geçirdiğimiz iki yıllık pandemi sürecinde bir araya gelemememizin yarattığı üzüntüyü dile getirerek başladı. Pandemi ile beraber başlayan sürecin aramıza koyduğu mesafelerin, aramızdaki kardeşlik hukukunda bir tahribata yol açmaması gerektiğine, bu hassasiyetle kardeşlik hukukumuzu birbirimize hatırlatma amacıyla bu gündemin belirlendiğini ifade etti.
Kardeşliğimizi ve kimliğimizi tehdit eden unsurların her daim karşımıza çıkacağını/çıkabileceğini, bizim bu tehditlere karşı alternatif çözümleri hızlı bir şekilde bulup, hayata geçirmemiz gerektiğini, konjonktürel süreçlere karşı Müslümanın teslimiyetçi bir anlayış sergilemesinin doğru olmadığının altını çizdi.
İfsat süreçlerinin yakıcılığı arttıkça bu oranda sorumluluklarımızın arttığını, kendi mahallemizde yaşadığımız yahut kendi aramızdaki şahsi sorunlarımızın kesinlikle çağımızın ifsat dalgasına karşı bizi sessiz/duyarsız/tepkisiz bırakmaması gerektiğini, kendi dinamiklerimizle bu konuda bir direniş içerisinde olmamızın çok önemli olduğunu söyledi.
‘’Fitnelere karşı galip gelmemizin yolu değerlerimizle ilgili sorumluluklarımızı yüklenmemizdir’’ diyen Şefik Sevim, sorumluluğun şahitliği gerektirdiğini, geçmiş tecrübelerin gözden geçirildiğinde bir halin kanıksanması durumunda o kanıksanan halin aynen devam ettiği, bu anlamda pandemi ile beraber rehavetin bizleri etkisi altına aldığını, zaten modern yaşamın yok edici ikliminde ilişkilerimiz noktasında sıkıntı yaşarken pandeminin yaratmış olduğu rehavet ilişkilerimizi iyice zedelediğini söyledi.
‘’Pandemi sürecinde aramızda oluşan mesafenin, Müslümanın kardeşlerine dair özlemlerini arttırması ve ünsiyeti ile ilgili bir sorun oluşturmaması gerekirdi. Bu mesafe eğer bu anlamda bir soruna neden olduysa Müslümanda, o Müslümanın kendini gözden geçirmesi gerekir. Bu rehavetin bir yaşam tarzına dönüşmemesi, bazı süreçler zorlu ve sıkıntılı olabilir fakat bu süreçlerin asla aramızdaki kardeşliğe helal getirmemesi gerekir.’’ dedi
Fetö’nün gerçekleştirmeye çalıştığı darbe girişiminin akabinde toplumda cemaatlere karşı bir aidiyet sorunu yaşandığını, insanların bir yerlerle anılmaktan imtina ettiğini, bu aidiyet sorununun pandemi ile beraber had safhaya çıktığının altını çizdi.
Biz Müslümanların hep eksikliklerimiz üzerinden konuşmamamız gerektiğini, var olan güzelliklerimiz üzerinden geleceğe yönelik çabaların içerisine girebilmenin çok önemli olduğunu, ayrıca Müslümanlarında insan olduğunu, birçok zaaflarının/eksikliklerinin olabileceğini fakat yüce bir davanın maslahatı ve hürmeti gereği kardeşimizden gelebilecek bir zaafı yutkunabilmeli/duymazlıktan gelebilmenin çok önemli olduğunu söyleyip, pandemi sonrası kardeşliğimizin/ birbirimize karşı hassasiyetlerimizin devamına dair dualar ederek sözlerini tamamladı.
Daha sonra sözü Ramazan Çelikal aldı ve pandemi döneminin iyi değerlendirilemediğini, bu nedenle zaten gevşemekte olan ilişkilerin salgın döneminde daha da kötü bir duruma girdiği kanaatine sahip olduğunu, bundan sonra yeni bir başlangıç yapmak gerektiğini, bunun da külliyemizin imarı döneminde gösterilen ruh halinin tekrar yakalanmasıyla krizin fırsata dönüştürülebileceğini söyleyerek sözlerine başladı.
Kriz dönemlerinin fırsata dönüştürülmesine dair rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in hayatından örnek verdi, Begoviç cezaevine girdiğinde ilk zamanlarda artık kendisi açısından her şeyin bittiği kanısına kapıldığını ancak daha sonra bu süreci kabullenerek cezaevindeki geçireceği zamanı bir fırsata dönüştürülebileceği inancına sahip olduktan sonra birçok açıdan hayatında yeni kazanımlar elde ettiğini söyledi.
Ramazan Çelikal ikinci olarak bu ruh halini tekrar yakalayabilmemiz için bir ve beraber olmamız gerektiğini, bununla birlikte cemaat bilincinin önemli bir kazanım olduğunu, fakat bu kıymetin değerini iyi anlamadığımız ile ilgili vurgular yaptıktan sonra konuyla ilgili örnekler verdi. Özellikle 15 Temmuz’dan sonra cemaat olgusunun anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı, birçok kişinin kendisini herhangi bir dernek STK veya cemaat ile anmak istemediği ve dolayısıyla bu birlikteliğin vermiş olduğu bereketten mahrum kaldığı konusunda birçok örnekle karşılaştıklarını ifade etti. Cemaat olmakla birbirimizi motive ettiğimizi ve birbirimizi koruduğumuzu bilmemiz gerektiğinin altını çizdi.
Daha sonra sorumluluklarımızı yerine getirememenin bazı nedenlerden kaynaklandığını söyleyerek şunları ekledi. ‘’Önceliklerimizin değiştiğini ön sıralara dünya ile ilgili hedefler koyduğumuzu, kulluk merkezli yaşamın yerine güvenlik ve konfor merkezli bir yaşamın tercih edildiğini, ölümün bir Müslüman açısından nimetlerden mahrum kalmak şeklinde anlaşılmaması gerektiğini, ancak özellikle salgın sürecinde ölüm ile ilgili ciddi kaygıların oluştuğu tespitinde bulundu. Ayrıca virüs endişesinin Hesap günü endişesinin önüne geçtiğini ve korkunun da pratikleri etkilediğini ifade etti.
Son olarak canlı ve diri bir ruh ruhun tekrardan kazanılabilmesi için, sohbetlerimizin kıymetini bilmemiz ve sohbetlerimize ciddiyetle devam etmemiz gerektiğini, kitapla ve onun sahibi olan Rabb’ül Alemin ile irtibatınızı bu tür kriz dönemlerinde daha fazla arttırmamız gerektiğini, kişisel sorunlarımızın birlikteliğimizin önünde bir engel kılınmaması gerektiğini, etkinliklere, seminerlere ve cumalara katılımda daha istekli olunması gerektiğini ve ortaya koyacağımız pratikleri ailemizle çocuklarımızla ve gençlerimizle beraber yapmamız gerektiğini vurgulayarak sözlerini tamamladı.
En son söz alan Felek Parlar, pandemi sonrası sorumluklardan ziyade pandemi öncesi ve pandemi sırasında yaşadıklarımıza değinmek istediğini ifade ederek sözlerine başladı. Bir Müslümanın iman ettiği andan itibaren sorumluluk sahasının içerisine girdiğini, Müslüman olmanın zor olduğunu, her gün, her şartta, her zaman Müslüman kalmamanın daha zor olduğu ve bu zorluğu şu günlerde iliklerimize kadar hissettiğimizi söyledi.
Bir Müslümanın, bireye karşı, topluma karşı ve Rabbine karşı sorumlulukları olduğunu belirten Parlar, insanın kendine karşı sorumluluğunu kendisini vahiyle terbiye etmesiyle yerine getirileceğini, topluma karşı sorumluluğunun ise Allah’ın yasasını yer yüzünde hakim kılıp, hakkı ayakta tutma gibi sorumluluklarını yerine getirme noktasında mücadele ettiğinde ancak yerine getirebileceğinin altını çizdi. Topluma karşı sorumluluklarımızın en önemlilerinden birinin özellikle aileye karşı sorumluluklarımız olduğunu, pandemiden önce çok yoğun hayatlarımızın olduğunu, bundan dolayı ailemize yeterince vakit ayıramadığımızı, pandemi süreci ile beraber ailemizle baş başa kaldığımızı, bu sayede birbirimize yüzümüzü dönme, birbirimizi anlama fırsatını yakaladığımızı, eksikliklerimizi fark ettiğimizi ve bazı sorunlarımızın tahmin ettiğimizden daha büyük olduğunu keşfettiğini söyledi. Diğer konuşmacılar tarafından ifade edilen bütün sorunların önemli olduğunu, fakat ilk önce ailemiz içerisindeki sorunlardan başlamamız gerektiği kanaatini taşıdığını, ‘’çünkü kendi sorunlarımızla başa çıkıp onları çözmezsek çevremizdeki sorunlara el uzatamayız. Bu anlamda pandemi süreci bir çok eksiğimizi değerlendirme kendimiz ve ailemiz içerisindeki birçok konuyu masaya yatırma konusunda bir fırsat yarattı bizlere.’’ dedi.
Felek Parlar ‘’Bu süreci Müslümanca nasıl atlatabiliriz?’’ sorusuna, ailecek ve çevremizdeki arkadaşlarımızla, endişe ile cevap aradıklarını, pandemi sürecinden önce başlayan kopuklukların bu süreçte iyice belirgin hale geldiğini ifade etti. Ayrıca ‘’Müslüman bir anne olarak çocuklarımıza gereken değeri vermemiz gerektiğini, düşünüyorum. Neslimiz elimizden kayıyor. İsteklerini karşılamakta zorlanıyoruz. Kendi gençliğimizde yaşadığımız endişeleri gençlerde göremiyoruz. Bu bizi endişeye sevk ediyor. Sorunlarımız karşısında birbirimizden destek almamız gerektiğini, bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.’’ dedi.
Artık çocukların eğitimine annenin tek başına güç yetiremediğini, anne-baba arasındaki uyumun ve eşgüdümün çok önemli olduğunun altını çizdi. Bu süreçte dernek ortamında yaptıkları sohbetleri ailecek yapmaya devam ettiklerini, bu sohbetlerin aile içi bağlarını daha da güçlendirdiğini, çocukların kafalarında ki, daha önce kendilerine sormadıkları ve onlarında haberdar olmadığı sorulara bire bir yanıt vermeye çalışıp, kafalarındaki muğlaklıkları giderdiklerini söyledi.
‘’En önemli sorunumuzun, birlikteliğimizin gerekliliğine karşı inancımızın zayıflamış olması olduğunu düşünüyorum.’’ diyen Parlar, bireysel yaşamın, özgürlük ortamının tadını keşfettiğimizi, yaptığımız davranışlardan ötürü toplulukta alacağımız uyarılardan çekindiğimiz için birlikteliklerimizin zayıfladığını ve bir araya gelişlerimizi azalttığını ve insanın yaşadığı savrulmaları yalnızken fark edemediğini ancak bir topluluk halinde iken buna karşı koyabileceğini, yahut bu anlamda yanlış bir yönelimi olursa topluluk içerisinde bunu savuşturabileceğini ifade etti.
Elimizdeki nimetlerin kıymetini bilmek gerektiğini, birlikte olmanın, bir aile olmanın büyük nimet olduğunu ve bunun önemini birbirimize her zaman hatırlatmamız gerektiğini belirtti. Ayrıca birbirimizin hatalarına, eksikliklerine odaklanıp devamlı başkalarını eleştirmek, kendimizdeki sıkıntıları görmemenin/görmezlikten gelmenin gerçekten büyük sorunlara yol açtığının altını çizdi.
Son olarak; Enfal suresi 29. Ayeti okuyarak ‘’ Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.’’ Rabbimizin kendisine karşı sorumluluk bilinci ile hareket ettiğimizde hakkı-batıldan ayıracak olan bir anlayışı bize vereceğini, sorumluluklarımızın belli olduğunu bu sorumlulukları yerine getirme noktasında hassas davranmamız gerektiğini, Müslüman topluluklar olarak birbirimize hakkı ve sabrı sürekli tavsiye etmemizin çok önemli olduğunu, Herhangi bir Müslümanın başka bir Müslümana bir tavsiyede bulunduğunda hemen savunma psikolojisi ile saldırıya geçmeden bunu bir kendini gözden geçirme vesilesi sayması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.
Seminer soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.