“Modernizmin Dayattığı Kadın ve Erkek Modeli”
Özgür-Der Batman Şubesinde ‘’Modernizmin Dayattığı Kadın ve Erkek Modeli’’ konulu seminer gerçekleştirildi.
Özgür-Der Batman şubesinin düzenlemiş olduğu aylık alternatif eğitim faaliyet seminerlerinin bu yılki ilk programı 29 Eylül Cuma akşamı saat 20.00'da, Asiye Türkan'ın ''Modernizmin Dayattığı Kadın ve Erkek Modeli'' konulu sunumu ile külliye binasının mescit katında gerçekleştirildi.
Asiye Türkan sunumuna; Tevbe Suresi 71. Ayeti ''Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma'ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O'nun Resûl'üne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Aziz'dir, Hakim'dir.'' okuyarak başladı. Modernizmin gelenekle çatışma halinde olduğunu, Sekülerizmin dünya ve ahiret dengesini bozduğunu, kadın ve erkeği birbirine düşman ettiğini belirtti.
Mevcut modern akımla beraber; eşi, toplumu ya da dini tarafından ezilen kadının, ezilmemek için ekonomik özgür olmaya ve kariyer sahibi olmaya özendirildiğini, bununla beraber bedeni reklam aracı olarak kullanıldığını, kadınlık onuru ve kişiliği zedelenerek dişiliği ön plana çıkarıldığını ve bu anlamda kadını mutsuz olan ne ailenin ne de toplumun mutlu olamayacağının altını çizdi.
Seküler hayatın etkilerine de değinen konuşmacı; insanların seküler yaşamla beraber bireyselleştiğini, evin otel olarak kullanılmaya başlandığını, evliliğin değerinin kalmadığını yani nikahsız yaşamın yaygınlaştığını, yaşam şartlarının ve beklentilerin artmasıyla evlilik yaşının yükseldiğini ve bunlarla beraber fazla çocuk istemeyen, rahat yaşamak isteyen kişiliklerin oluştuğunu söyledi.
Modern düşüncede hakikatin kaynağının değiştiğini, hakikatin kaynağı vahiy iken bugün yerine aklın yerleştirildiğini, vahiy perspektifinden ayrılan modern insanın da mutluluğu hazza indirgemeye başlayıp, maddi sıkıntı çekmeden istediği her şeye kolay yoldan ulaşmanın derdine düştüğünü ifade etti. Ve özellikle mutluluğun; her şeyin yolunda gitmesiyle veya birçok şeye sahip olmakla doğrudan alakalı olmadığını, bazı felaketlere maruz kalan müminlerin, bu zorluklara rağmen sabır edip teslim olarak ancak huzur bulabileceğini belirtti.
Asiye Türkan; "Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (NisaSuresi:4/1) ayetini okuyarak, Cenab-ı Hakkın, tek nefisten yarattığını beyan ettiği insanların kimine erkek, kimine de kadın kıyafetini giydirdiğini, hiçbir insanın seçimini kendisi yapmadığını, seçimini yapmadığı, gayreti ve emeği olmadığı bir konu üzerine de insanların ne övünebileceğini ne de yerilebileceğini ifade etti.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel özelliklerin; '' sevilebilmek, inanabilmek, güvenebilmek'' olduğunu belirten Türkan, Allah'a güvenen insanın ise; güvenilir olması gerektiğini söyledi.
Güvenilir olan insanında; Cenab-ı Hakk'ın sınırlarını gözetecek ve adil bir toplum oluşumuna katkı sağlayacağını, bu anlamda sorumluluklarının farkında olan insanın; ailesi için mutluluk kaynağı olacağının altını çizdi. Ayrıca, ''Müslümanın temel hedefi güvenli alanları tanımak ve o güvenli alana yerleşmek olmalıdır. Bu hedef ise insanı, toplumu huzura götürür. Peki güvenli alan nedir? Diye soracak olursak. Cevabımız sahih bir Allah tasavvuru ile beraber teslimiyet ve güven, sonra nebi-resul örneklikleri ve ahirete, hesap vereceğimize dair kesin, sarsılmaz inancımız.'' Dedi.
Kadın ve erkek olarak yaratılmamızdaki hikmet nedir? Sorusuna; '' Yaratılan her şeyin bir gaye uğruna yaratıldığı bir hakikattir. İnsanın erkek ve kadın olarak yaratılması da bu hakikatin bir parçasıdır.
Erkeğin ve kadının, sükunete ermesi ve huzur bulması hedeflenmiştir. Bunun için Allah Teala, evleri huzur ve sükûn yeri kılmıştır. Evlerde huzur ve sükunun olması için merhameti ve sevgiyi şart koşmuştur.'' şeklinde yanıtlayan yazarımız, huzuru bulmamız için de zikrin şart olduğunu, kalplerin ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olacağını ve Rabbimizin de Kur'an'da belirttiği gibi, en büyük zikrin Namaz olduğunu belirtti. Ayrıca zikirden kastının sadece şekilsel bir ritüel olarak değil, hayatımıza, ömrümüze istikamet veren, davranışlarımızı vahiy ölçeğinde değiştiren bir namazın vurgusunu yaptığının altını çizdi.
Asiye Türkan sunumunun sonunda; ''Aile nedir? Ve İnsan neden evlenir?'' sorularının cevaplarını verdi. Aile ile ilgili; ''İç huzurunu yakalamış bireylerin birbirlerinden her konuda destek alması,
birbirlerinin örtüsü olması, hayırda birbirleriyle yarışıp, birbirlerine dayanması, biri gidince diğerinin ayakta duramaması, biri olmayınca öbürünün de yarım kalmasıdır.'' tanımlamasını yaptı.
İnsan neden evlenir sorusuna da kısaca;'' Ey gençler topluluğu! Evlenme imkânınız olanınız evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, o kimse için şehveti kesici özelliği vardır.'' (Buhari, Nikah,3) hadisiyle yanıt verdi.
Cenab-ı Hakk'ın kadın ve erkeği birbirine emanet ettiğini, ne kadar birbirlerinden ''EMİN'' olurlarsa o kadar huzurlu olacaklarını, birbirlerinden gizli saklı bir şeylerinin olmaması gerektiğini, birbirlerine karşı dürüst davranmalarını, birbirlerine güven vermelerini, şüpheli sözlerden ve davranışlardan uzak durmalarını, karşılıklı iyi niyetli olmalarını ve birbirlerine iyi davranışlar sergilemelerini emrettiğini belirtti. "... Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi. Kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler bu haklarda kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir. Hakimdir." (Bakara 2/228) ve ''Erkekler, kadınların başlarında gözetleyici (KAVVAM) bulunurlar. Bu, Allah'ın onlardan birine diğerinden fazlasını vermesi ve mallarından harcama yapmaları sebebiyledir. İyi kadınlar, Allah'a itaat edenler ve Allah'ın korumasına karşılık kendilerini ve aile mahremini koruyanlardır. Kalkıp gideceğinden bir bilgiye dayalı olarak şüphe ettiğiniz kadınlara gelince; (önce) onlara öğüt verin, (sonra) yataklarında yalnız bırakın ve (en sonunda) bir süreliğine ayrılın. Eğer sizinle aralarını düzetmek isterlerse onlara karşı (bunlardan) başka bir yol aramayın. Allah yücedir, büyüktür. (Nisa 4/34) ayetlerini okuyarak; ayette de belirttiği gibi erkeğin kadının üzerinde kavvamlık (Kavvam kelimesi Arapça " م - و - ق " harflerinden türetilmiş ismi mübalağadır. Bir şeyin veya bir kimsenin başında bulunmak, onu korumak, idare etmek, geçimini üstlenmek, sorumluluğunu taşımak anlamlarına gelen bu kelime, ismi mübalağa kalıbından olması hasebiyle bu işi sürekli olarak yapan kişinin vasfıdır. Kitapta bu kelime iki yerde daha geçmekte ve her iki yerde de genel olarak "hukuku koruma" anlamında kullanılmaktadır.) görevinin olduğunu, erkeğin bunu yerine getirmesi için gerekli liyakat, ehliyete sahip olması gerektiğini belirtti.
Seminer soru cevap bölümünden sonra, yazarımızın ''Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve nesiller ver ve bizi muttakilere önder eyle!'' (Furkan: 25/74) ayetini okumasıyla sona erdi.