Kur’an’ın Temel Hedefi
Özgür-Der Batman Şubesinin düzenlemiş olduğu ve Prof. Dr. Şehmus DEMİR tarafından sunulan "Kur’an’ın Temel Hedefi" konulu seminer gerçekleştirildi.
Özgür-Der Batman Şubesinin düzenlemiş olduğu alternatif eğitim faaliyetleri kapsamında bu ay Gaziantep İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şehmus DEMİR tarafından "Kur'an'ın Temel Hedefi" konulu seminer gerçekleştirildi. Cumartesi saat 19.30'da külliye binasının mescit katında yapılan seminere bay-bayan yoğun katılımın olduğu gözlendi.
Şehmus Demir, ''Neden temel hedef Kur'an?'' sorusuna, ''Hepimizin zihninde Kur'an'a dair bir algı var. Fakat Kur'an ile ilgili herhangi bir soru sorulduğunda çok farklı cevaplar ortaya çıkabilmektedir. Demek ki biz Müslümanların Kur'an'a dair zihinsel bir bulanıklığımızın olduğunu kabul etmek gerekir. Bizim de gayemiz bu bulanıklığı gidermek.'' yanıtını vererek sunumuna başladı.
Kur'an'ın ana konusunun Allah olduğunu, muhatabının ise insan olduğunu belirten Şehmus Demir, bu nedenle Kur'an'daki bütün anlatıların ana ekseninin Allah olduğunu söyledi. Allah'ın neden özellikle bu konu üzerinde durduğuna dikkat çeken hocamız, cahiliye dönemi müşriklerin inançsız olmadığını, bir inançlarının olduğunu, fakat bozulmuş bir inanca sahip olduklarını, inandıkları Allah'ın davranışlarına müdahale etmeyen, dünya hayatı içerisinde onları serbest bırakan bir Allah olduğunu, müşrikler ile peygamber arasındaki asıl çatışma noktasının bu olduğunu ifade etti. ''Müşrikler atalarından gelen davranışların aynı kalmasını istiyordu. Peygamberimiz bunu değiştirdi. Allah'ı merkeze alan, hayata müdahil bir Allah tasavvuru inşa etti.'' dedi.
Bu anlamda ''Kur'an'ın Temel Hedefi''nin hayatın merkezine Allah'ı yerleştirmek olduğunu, en büyük mucizesinin ise insanları sıfırdan alıp yirmi üç yılda, uygulamasını da göstererek en yüksek noktaya getirdiğini belirtti. Bu konuda bir öz eleştiri yapmamız gerektiğini söyleyen Şehmus Demir, tebliğ faaliyetleri yaparken sıralamamızın çoğu zaman doğru olmadığını, en başta Kur'an'i bir Allah tasavvuru inşaya yönelik hareket etmemiz gerektiğinin altını çizdi.
Kur'an'da insanın yaradılış gayesinin ibadet olduğunu fakat biz Müslümanların ibadeti ritüellere hapsettiğimizi, ibadetleri şekilci bir yaklaşımla algıladığımızı, asıl olan bireysel ibadetlerimizin hayatımıza ne derece yansıdığı, hayatımızdaki davranışlarımızı ne derece etkileyip ibadileştirdiği olduğunu belirtti. ''Bütün ibadetlerin ilk hedefi, insanı terbiye etmesi açısından dünyaya yöneliktir, ahret ise bir sonuçtur. Biz ise ibadetlerimizi yerine getiriyoruz ama toplumsal sorumluluklarımızı göz ardı ediyoruz. İbadetlerimizin yaptığımız yanlışları sileceğini düşünüyoruz. Ama ibadetlerin bizi kötülükten alıkoyması gerçeğini görmezden geliyoruz. Örneğin namaz, namaz dışı alanlara katkısı oranında ibadettir, faydalıdır.'' dedi.
Bizim hep ''iyi insan'' tanımlaması yaptığımızı, fakat bizim en başta ''iyi insan'' olmak için çaba harcamamız gerektiğini söyledi. Bu minvalde ''bizim Ku'an ile aramız nasıl?'' sorusunu kendimize sormamız gektiğini, Kur'an'ı sevap kazanmak için mi, yahut anlaşılması, hayatın tümüne aktarmak için mi okuduğumuz noktasında kendimizle yüzleşmemizin elzem olduğunu ifade etti.
Son olarak; şuan İslam dünyasının en büyük problemlerinden birinin din-hayat ilişkisi olduğunu, dini hayattan ayırdığımızı ibadete indirgediğimizi, Müslümanlar olarak kendimizi hayattan izole etmek gibi bir lüksümüzün olmadığını, Kur'an'ın ifade ettiği ''istikamet üzere'' olmanın, hem ayakta durmak hem de doğru olmayı ifade ettiğini belirterek sözlerini tamamladı.
Seminer soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.