“İslami Camianın İktidar Karşısında Şahitlik Görevi”
Özgür-Der Batman Şubesinde ‘’İslami Camianın İktidar Karşısında Şahitlik Görevi’’ konulu seminer gerçekleştirildi.
Batman Özgür-Der şubesinde gerçekleştirilen aylık alternatif eğitim seminerleri kapsamında bu ay, Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer'in sunumuyla ''İslami Camianın İktidar Karşısında Şahitlik Görevi'' konulu seminer gerçekleştirildi. 25 Kasım Cumartesi akşamı saat 19.30'da külliye binası mescit katında gerçekleşen seminere, erkek ve hanım kardeşlerimizin yoğun katılım gösterdiği gözlendi.
Musa Üzer sözlerine, yaratılış gayemizin nedenlerine değinip, mevcut Müslüman tipolojisi ile Rabbimizin bizden istediği tipoloji arasındaki derin uçuruma değinerek başladı. ''İslam'ın ön gördüğü Müslüman tipi; sorumluluk sahibi, gördüğü her toplumsal, sosyal olaya müdahil, aktif, dinamik, mücahit olmalıdır'' dedi. Üzer, Rabbimizin kâinatı yaratarak birçok nimetle donattığını, bu nimetlerin hepsini insanın hizmetine sunduğunu ve bunların tümünü sadece insanın kendisine kulluk etmesi için yaptığını söyledi. Bu kulluk vazifesini de insanın, yeryüzünü imar ederek, bozgunculuk ve ifsattan kaçınarak yerine getirebileceğini, Rabbimizin bunu bize emrettiğini belirtti. Ve bütün bunların akabinde insanın görevini yeryüzü halifesi olmakla taçlandırdığını, bizim bu nedenle iktidar perspektifimizin modern anlamdaki iktidar perspektifinin üstünde olması gerektiğinin altını çizdi.
Üzer, Müslüman bir zihne ve bakış açısına sahip bir insanın aklındaki coğrafi sınırları kaldırması gerektiğini, kendi coğrafyasında gerçekleşmeyen sosyal olaylara karşı duyarsız kalan insan tipinin Rabbimiz tarafından eleştirildiğini, Müslümanlık iddiasında bulunan birinin bütün coğrafyalara karşı kendini sorumlu hissetmesi gerektiğini ifade etti. İnsanoğlunun modern dönemde oluşturduğu ulus-devlet modelinin daha doğar doğmaz insan hayatını ipotek altına aldığını söyledi. Müslümanın kendisine gelip batılı yaşama dair net tavırlar belirleyerek, bu yaşam tarzının bizi Allah'a daha iyi bir kul olmamız için telkinde bulunmadığının, aksine bu yaşamın, hedonist, zevksel, tamahkar, cimri vs. bir insan tipi oluşturma gayesinde olduğunun farkına varmamız gerektiğini belirtti.
Bu modern sistemin kodlarıyla bürünmüş eğitim sisteminin bile amacının yıllarca devlete bağımlı insan yetiştirme misyonunu yüklendiğini ve bu durum böyle devam ederken, ekseriyeti devletten, sistemden zulüm görmüş insanların bir araya gelip oluşturdukları siyasi parti ile mevcut iktidarın görevi devralarak Laik-Kemalistlere karşı birçok İslami kazanım elde edildiğini söyledi. (İmam Hatipler meselesi, başörtüsü yasağı, devlet kadrolarında dindarların önünün açılması vs…)
17-25 Aralık süreci ve 15 Temmuz hain darbe girişimiyle beraber her şeyin toz duman olduğunu belirten Musa Üzer, bütün olguların bir değişim sürecine giremeye başladığını, bu değişimlere karşı Müslümanların gerekli müdahaleleri yapması gerekirken yapmadığını ifade etti. Bugüne kadar iyi yönetilen bir sürecin artık kötü yönetildiğine dair iktidara uyarılarda bulunulması ve atılan adımlarda hükümetin belli bir stratejisinin olup olmadığını araştırma yerine, yaptığımız şeyin suçlu suçsuz demeden önümüze atılan herkesin cezalandırılmasını ister gibi bir tavır olduğunu belirtti.
Darbenin başarılı olması durumunda bize yapılacak olanları tahmin ediyor olsak bile, bu noktada Peygamber örnekliğini de göz önüne alarak, bir tövbe kapısı, bir çıkış noktası bırakılmasının gerekli olduğunu, fakat devlet refleksinin kendisini koruma altına alarak hareket ettiğini, biz Müslümanların da buna sesimizi çıkarmadığımızı belirtti. Darbe işini yapan katillerin kaçtığını, kalan garibanların örgüt üyeliğinden tutuklanmasının ne kadar doğru olduğunu düşünmemiz, ''burada bir yanlışlık var'' dememiz gerektiğinin altını çizdi.
Üzer, Bazılarımızın, ''Bize ne Fethullahçıların başına gelenlerden'' diyebileceğini fakat bizim Müslümanlar olarak kuştan ve ağaçtan sorumlu tutulmuşken nasıl olur da insandan sorumlu olmayacağımızı düşünmemiz gerektiğini söyledi. Ayrıca iktidarın halihazırda milliyetçilik ve Atatürkçüğe yelken açan politik açılımlarını da değerlendiren Musa Üzer, bu dönüşüm süreci ve kimliksel sapmanın tehlikelerine dikkat çekerek uyarıcı, ikaz edici bir tutum ve yaklaşım içerisinde olmak gerektiğini kaydetti.
Musa Üzer, sözlerini şu şekilde tamamladı:
''Bizden saydığımız insanların hata yapmayacağını düşünüyoruz. Halbuki insanın olduğu yerde hata vardır. Biz, 'emri bil maruf nehyi anil münker' prensibi ile hareket etmeliyiz. Bu anlamda gerekli tepkileri ve tavırları maalesef ortaya koyamıyoruz. Bu anlamda biz Müslümanların hayatın her evresi üzerinde sorumluluk sahibi olduğumuzu, inşa bilinci ile hareket etmemiz gerektiğini unutmamalıyız.''
Seminer, soru-cevap kısmının ardından sona erdi.