İbadetlerimizdeki Sembol Değerler

İbadetlerimizdeki Sembol Değerler

Batman Özgür-Der'de bu hafta “İbadetlerimizdeki Sembol Değerler” konusu işlendi.

Konu M. Şirin Oruç tarafından gündüz bayanlara, akşam erkeklere sunuldu.

Kur'an'i bir kavram olan İbadet kavramını anlayabilmemiz için ve İbadetin neleri kapsadığını anlayabilmemiz için yüce Allah'ın insanları yaratmadaki amacı bilmemiz gerektiğini ifade eden M. Şirin Oruç konuya özetle şunlara değindi.

Yüce Allah "Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet (kulluk) etsinler diye yarattım." (Zariyat 56) diye buyurmaktadır. Bu ayet Allahın insanların yaratılma amacını belirtmektedir. Yaratılma amacı İbadet etmektir. İbadet kavramı kulluğu ifade etmektir. Kulluk hayatın bütün alanlarını Allah'ın buyruklarına göre tanzim etmektir. Hayatın bütün alanlarını kapsaması gereken ibadet o zaman sadece sayılı birkaç uygulanabilir davranışlar ya da ritüeller olamaz. Ayette belirtilen ibadet insanların ve cinlerin bütün hayat alanlarında, Allah'tan başkasına tapmamalarını, itaat etmemelerini öğütlemektedir. Bunun yanında sadece Allah'ın karşısında boyun eğmelerini, sadece Allah'ın emirlerine itaat etmelerini, ancak O'ndan korkup sakınmalarını emretmektedir. İnsanların Allah'ın dininin hükümlerine, ölçülerine ve kurallarına uymalarını, O'nun dışında hiç kimseden medet ummalarını ve hiç kimsenin önünde dua etmek için el açıp yalvarmamalarını kapsamaktadır. Bir Müslüman, düşünce ve davranışlarının Allah'ın iradesine uygun olmasına itina gösterdiği ve bu şuuru muhafaza ettiği sürece, yaptığı en basit ve tabi şeyler bile ibadet olacaktır. Geleneksel anlayışın ötesinde bir anlam zenginliği olan ibadetin iki boyutu vardır. Birincisi ibadetlerin şekilsel boyutu, ikinci ise deruni (öz) yönüdür. bu iki yön bir arada olduğu müddetçe anlam kazanacaktır.

İlk Kur'an neslinde bu iki yönünün birlikte yaşandığı zaman insanda nasıl bir arınmaya ve dönüşüme dönüştüğünü görmekteyiz. İbadetlerin bu ilk neslin hayatlarında nasıl bir inkılaba dönüştüğünü görebiliyoruz. Ama zamanlara iman ve amelin bir bütün olarak canlı bir şekilde yaşanabilirliği zayıflamaya başladı. Müslümanların zaafları hayatlarını kuşatınca ibadetlerde bundan etkilendi. Kulun yapıp ettikleri, amelleri inandıklarıyla örtüşmemeye başladı. İnanmak ile yapmak yani iman etmek ile amel etmek arasında ki bağ zayıfladı. Yapıp ettiklerimiz artık ya Kurandan beslenemez oldu ya da az beslenir oldu. İbadetler Kur'an ürünü olmaktan çıktığı andan Salih Amel vasfını kaybeder. Ama ne yazık ki, şekil ve öz olarak bir bütünlük arz etmesi gereken ibadetler şekil ve öz olarak ayrışmaya başladı. Artık ibadetler sınırlandırılmış şekilsel olarak uygulanan birkaç hareketlerden ibaret olamaya başladı. İşin derunu yönü ayrıştırıldı ve imanın ilkeleri olarak sadece bilmekle yetebileceği anlayışı hakim olamaya başladı. İbadet kavramında yaşanan bu daralma ve değişim yetişen nesiller üzerinde etkisi oldu. Artık ibadetler şirkten ve haramdan arındırmaz oldu. Oysa ibadetler hayatın her alanına hükmetmesi, insanı sosyal hayata karşı şahit kılması ve insanı eylemselliğe sürüklemesi lazımdır. Bu konuda Allah rahmet eylesin Aliya İzzetbegoviç bir makalesinde şöyle demektedir. "Din söz konusu olduğunda insanları genel olarak, inananlar ve inanmayanlar olarak ayırırız. Dikkat edelim ki bu ayırım çok basitçedir. Bunun içinde en kalabalık olan üçüncü topluluk eksiktir. O topluluk kendini inanan sayan ve ifade edn fakat hakikatte öyle olmayan kimseler topluluğudur. Onlar az yada çok Allah'a ibadet eden, bayramları kutlayan, dinin bazı adet ve sembolleri yerine getiren, fakat korkudan savaş meydanlarından kaçan, ticarette son derece soğuk kanlı olarak aldatan, vicdan azabı duymadan başkasının sırtından geçinen, mallarını ve makamlarını korkuyla veya kendinden güçlü olanlara esirmişçesine yalakalık eden kimselerdir. Bunların hepsinde bir korku vardır. Ama bütün bu korkuların arasında eksik olan bir korku vardır o da Allah korkusudur. Ancak bu üçüncü kitlenin varlığını dikkate aldığımızda dünyada bir çok şeyi daha iyi anlayabiliriz. Bu günkü İslam dünyasında gerçek dinin az fakat sözel, şekil dinin çok olduğu tipik bir örneğidir." Bütün bu gerçekler bize toplumumuzun gerçeğini gözler önüne sermektedir. Namaz kılan, oruç tutan, hacca giden…. çok ama bunun yanında başka hayatın hiçbir alanında Allah hesaba katılmamaktadır. Kur'an'a göre ibadetlerimiz nasıl olmalı sorusuna cevap olarak belli başlı bazı ibadetleri Kur'an ayetleri ile açıklayalım.

OKUMAK

Kur'an'ı okumak bir ibadettir. Ancak gereği gibi ve arınıp sakınmak için okunduğu zaman anlam kazanmaktadır ve ibadet olmaktadır. İnsanı dönüştürüp arındırmadıkça, anlaşılmadan okunması ibadet değildir.

"Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte onlar ona inananlardır. Onu inkâr edenler ise hüsrana uğrayanlardır." (2/121)

""O kitap (Kur'ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir" (2/ 2).

Bu ayetler okumanın nasıl ibadet olacağını göstermektedir.

NAMAZ

İmandan sonra farz kılınan ibadettir. Etrafında olup bitene karşı kulu yaptırıma teşvik etmesi lazım. Namaz her işte Allah'ı hesaba katmaktır. Namaz ilahi bir gündem olması lazım.

"Mü'min kullarıma de ki; "Namazı kılsınlar ve ne alışverişin ne de dostluğun geçerli olmadığı gün gelmeden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık biçimde bağışta bulunsunlar." (14/31) buna benzer ayetlerde namaz sosyal hayatın bir alanıyla birlikte zikredilmekte ve kulu yaptırıma teşvik etmekte. Namazda Rüku ve Secde edenleri ayrı bir topluluk gibi gösterilmekte, ancak kutsal şahitliğini yapanlar hakkiyle rüku ve secde edecekleri belirtilmektedir. Ey iman edenler, ruküya varınız, secde ediniz, Rabb'inize kulluk ediniz ve iyi işler yapınız ki, kurtuluşa ve mutlu sona eresiniz. (Hac 77)

KIBLE

İstikamet olarak vahyin seçilmesidir. Yönlerin en güzeline yüzün ve gönlün dönüldüğünü ifade etmektedir. Eğer hayatta yönümüz vahye yönelik değilse, yüzümüz Allahın mesajına yönelik değilse şekilsel olarak yüzümüzü kıbleye dönsek ne fayda verecektir. Kıbleye yönelmek rotayı vahye sabitlemektir.

Yüce Allah İlk Kur'an Neslini kıble konusunda öyle bir terbiye ve eğitimden geçiriyor ki bunun bu asırda hepimize örnek olması lazım. Bakara süresi 142, 143,144,150 ayetlerinde kıblenin Mescidi Haramdan Mescidi Aksaya sonradan tekrar kıble olarak Mescidi Haramın seçilmesindeki büyük hikmetleri görmemiz lazım. Mekkeli müşrikler için kutsal olan ulusal olarak kendilerine has bir değer olarak gördükleri kabenin Müslümanlar tarafından ayrı algılanması gerektiğini göstermek için yönler Mescidi Aksaya çevrildi Yahudilerin Muhammed ve Dostları bize yöneldi bizim kıbleye yöneldi diye fitne çıkarınca hem Müslümanlara bir terbiye hem de Yahudilere bir ders verilerek tekrar Allah tarafından istikamet olarak kıble Mescidi Haram oldu. Bu kıble değişiminde Müslümanları bütün şirk kirliliklerinden arındıran bir terbiye, yahudi ve müşriklere de Müslümanlarla hiçbir ortak değeriniz yoktur ve olamaz mesajı veriliyor. "Bütün bunların yanında yinede asıl iyiliğin şekilsel olarak bir yönelme olamayacağını şu ayet ifade etmektedir. Yüzlerinizi Doğu ya da Batı tarafına çevirmeniz iyilik demek değildir. Asıl iyilik Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yarı yolda kalanlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara (kölelere, tutsaklara) mallarını sevmelerine rağmen yardım edenlerin; namazı kılanların, zekâtı verenlerin, antlaşma yaptıklarında yapmış oldukları antlaşmaları yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaş zamanında sabredenlerin tutumudur. İşte doğrular (sözlerinin erleri) onlardır, takva sahipleri de onlardır." (Bakara 177)

ABDEST

Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın...(Maide 6) Namaz ibadetine hem görünen hem de görünmez kirliliklerinden temizlenerek yaklaşmayı farz kılan bir ibadet. Namazı arınanlar ancak arınmak için kılabilir.

HACC

Orada apaçık nişaneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Ali İmran 96-97) Diğer tüm ibadetler gibi hacc ibadeti de arınmak için ve Allahın apaçık nişanelerini görerek Allaha kulluğun sosyal boyutunu kısada olsa yaşamak için yapılan bir ibadettir.

KURBAN

Bu kurbanlık hayvanları, ilahi sembollerden biri yaptık ki, bunda sizin için yararlar vardır. O halde, sıra sıra dizildiklerinde, onları boğazlarken Allah'ın adını anın; yan üstü devrilip can verdiklerinde de, onların etinden hem kendiniz yiyin hem gerek başkalarına el açmaktan çekinen, gerekse istemek zorunda kalan yoksullara yedirin. İşte böylece, bu sizin yararınıza sunuyoruz ki, şükredesiniz.( Hac 36) ibadetlerin bir sembol olduğu asıl amacın takva olduğunu gösteren bir ayet

ORUÇ

Ey iman edenler, sizden önceki ümmetlere olduğu gibi, günahlardan arınasınız diye, sayılı günler ola-rak oruç tutmak size de farz kılındı. (Bakara 183) . Kur'an da farz kılınan oruç dışında arındıran temizleyen kefaret oruçlarından da bahsedilmektedir.

Örnek olarak verdiğimiz bu birkaç ibadet dışında şuurlu bir imanla yoğrulmuş hayatın içindeki bütün ameller Salih Amel olarak İbadet sayılacaktır. Geleneksel dini anlayışta hayattan soyut, inşa edici hiçbir yönü olmayan ve arındırmayan bazı uygulamalara da mahzun bakılamaz. Belli bazı rütüellerin dışına çıkmayan ve ya arınmayı belli başlı bazı gün ve gecelere bırakan bir zihniyeti de sorgulamamız gerekir.

Önceki ve Sonraki Haberler