Batman'da "Popüler Kültür" semineri
Özgür-Der Batman Şubesi'nin eğitim seminerleri kapsamında Bünyamin Sevim “Seküler Bir Tehdit: Popüler Kültür” konulu bir seminer verdi.
Seminer 16 Mayıs Cumartesi günü gündüz bayanlara, akşam da erkeklere yönelik yapıldı. Bünyamin Sevim popüler kültür başlıklı seminerini tanımı, tarihçesi, özellikleri, Türkiye'de popüler kültür, müslümanlar ve popüler kültür, popüler kültürün sonuçları, çözüm önerileri şeklinde alt başlıklarla sundu. Konuşmasında ise genel olarak şu ifadelere yer verdi:
"Popüler Kültür kavramı ilk olarak Amerikan akademik çevrelerince kitle/yığın kültürü olarak tartışılmıştır. İlkin iletişim bilimlerinin konusu iken sonrasında küreselleşmeyle beraber sosyolojinin konusu olmuştur. Toplumdaki sosyal tabakalaşma içinde yer alan elit kesimin kültürüne karşı sosyologlar tarafından daha geniş kesimi oluşturan halk kültürünü karşılamak için üretilmiştir. Kullanıldığı anlam ise kitle iletişim araçlarıyla üretilen ve yayılan, sadece kitlesel pazar için imal edilmiş, standart yaygın kültürel ürünlerin toplamını ifade eder.
19. yy. sonlarından itibaren ilerleyen sanayileşmeyle beraber kitle iletişim araçları ve sektörü de görünür olmaya başlamış ve kapitalizm ciddi bir ivme kazanmıştı. Bir çok sömürgeci Batı ülkesi hızlı bir şekilde kapitalist sistemin şu anki devleri olma yolunda büyük değişimler yaşıyorlardı. O dönemde de Amerika en hızlı kapitalist değişimi yaşayan ülkelerin başında olduğu ve kitle iletişim araçlarının da kapitalizme hizmet eden bir sektörü orda eğlenceden müziğe, giyimden sanata her alanda oluşturmaya başlaması nedeniyle "Popüler Kültür" kavramı da ilk orda kullanılma ihtiyacını doğurdu.
Bu gelişmeleri en iyi ve etkili biçimde okuyup ciddi eleştiriler yöneltenler Almanya'da Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü'nde (1923) bir araya gelen Max Horkheimer, Theodor Adorno gibi marksist düşünürler olmuştur. Frankfurt'taki bu enstitüde ortaya konan araştırma ve eleştiriler bu düşünürlerin Frankfurt Okulu olarak anılmasını sağlamıştır.
Özellikleri:
Popüler kültür bir çabuk kullanım ve hızlı tüketim kültürüdür. Sürekli değişimle sermayenin sürdürülebilirliği gerçekleştirilir.
Halk kültürü dendiği halde halkın iradesi yoktur. Tüketici konumundaki halk denen kitle aslında serbest kölelerdir.
Tüketici eğer popüler olana katılmazsa veya popüleri yakalayamazsa popüler bir şekilde kendini tedirgin hisseder. (Örn: Aaa falan diziyi izlemiyor musun?...vb.)
Popüler pazar, tüketiciyi özgürlük mitleri, sloganlarıyla sürekli tüketime davet eder. Örn: "Hayatın tadı…", "…kullan özgürleş", "…şampuanını kullan saçların buna değer" vb.
Popüler kültürde kıymetsiz olan şey mal almayan ve mal almayarak popüler tüketime katılmayandır.
Popüler kültür niceliksel fazlalık ve niteliksel yoksulluğun kültürüdür. Yani toplumda standartlaştırılmış tek tip giyimler, tek tip müzikler tek tip yiyecekler vb görülür.
Kapitalist çok uluslu şirketlerin egemenliklerinin devamlılık nedenidir. Bu zalim sermayedarların sermayeleri bizim tüketime olan katılımımız sayesindedir.
Popüler müzikler veya pop müzik parçaları dikkat edilecek olursa hemen hiç birinin bir klasik parça olamadığı görülür.
Popüler kitapların niteliğinde bilgiden yoksunluk, sürükleyicilik gözlenir. Bu bağlamda Türkiye'de son yıllarda artan okuma oranlarının maalesef bu tarz kitaplar üzerinden olduğunu yapılan araştırmalar göstermiştir.
Popüler ürünün pazardaki sunumu yemlerle takviye edilir. Örneğin 3 alana 1 bedava anlayışı insanların temel ihtiyaç ile gereksiz tüketim arasında sağlıklı karar vermesini engelliyor.
Popüler ürünler ve tarzlar kişinin bireysel ifadesi ve tercihiymiş gibi sunulur halbuki tüm tüketicileri birbirine benzer kılan sürüsel bir baskıyı ifade eder.
Popüler kültürde ciddi bir kuşatılmışlık söz konusudur. Popüler ürünün alternatifi gibi sunulan da aslında yine popüler bir ürün olur. Örneğin Coca Cola-Cola Turka, "Yemekteyiz yarışması-Diğer kanalların benzerleri…" vb.
Popüler tv sinema bilgisayar dünyayı görünür yapar. Böylece bütün gerçekleri görünür statüsüne indirger ve gerçeğin elde edilebilirliği yanılsamasını verir.
Popüler kültürün içeriği (neyin nerede ve nasıl üretileceği) üretim ve kültür endüstrileri tarafından belirlenir.
Türkiye'de Popüler Kültür
Türkiye henüz Tanzimat'la başladığı batılılaşma sürecini tamamlayabilmiş değildir. Bu süreç çok partili siyasal hayata geçişle önemli ölçüde ivme kazanmıştır. Özellikle de Türkiye siyasal tarihinde toplumu dönüştüren 3 dönemden söz edilebilir. Menderes, Özal ve AKP hükümeti dönemleri toplumun liberal politikalarla küreselleşmeye eklemlenmesi sağlanarak popüler kültürle irtibatın kurulmasına ciddi bir zemin hazırlanmış oldu. Dikkat etmemiz gereken nokta, hükümetlerin üçünün de muhafazakar/sağ partiler olması nedeniyle yaptıkları liberal politikalardan da haliyle tabanları olan muhafazakar müslüman kesimin daha çok etkilenmeye açık olduğu vakıasıdır. Çok partili siyasal hayata geçişle iktidar olan Demokrat Parti'nin liberal politikaları Türkiye'yi küresel kapitalizme açmıştır. Türkiye'yi "Küçük Amerika" yapma vaadini dile getiren Menderes aslında toplumu özgürlük ve refah idealleriyle küresel kapitalizme eklemlemiş ve toplumu kapitalist sistemin bağımlı tüketicisi kılmanın önemli adımlarını atmış.
Aynı dönemlerde dışa bağımlı bir sanayi toplumuna dönüşme sürecine girilmiştir. Gazetelerin baskı teknikleri, dağıtım şebekesi, tirajları, reklamcılık teknikleri gelişmiştir. Öncelikle radyo ardından televizyon gelişmeye ve yaygınlaşmaya başlamıştır. Eğlence sanayii etkinlik kazanmış, toplumdaki sapkın görüşlerin medyanın etkisiyle meşruiyet kazanmasıyla yeni bir kültürel yapı ortaya çıkmıştır.
Türkiye'de popüler kültürün kendine toplum içinde yer bulması Türkiye'nin şehirleşme süreciyle çok yakın bir ilişki içinde olmuştur. 1950'den sonra şehirleşme hızlı bir ivme kazanmıştır.
1980'lerde Özal hükümetinin politikaları ve ihtilal ortamının oluşturduğu depolitize zeminde "bireysel refaha" daha çok önem verilmiş. Kitle iletişim araçlarının evlerde yaygınlaşması, sonrasında özel kanalların açılması, şehirlerde dev hipermarketlerin çok sayıda açılması toplumun, empoze edilen Amerikan tipi yaşam tarzına hızlı bir geçiş yaşadığını göstermesi açısından önemlidir.
Tüm bunları sağlayan önemli gelişmelerden biri de 80'lerde serbest piyasa ekonomisinin uygulanmaya başlanması böylece vatandaşların da ekonomiye dahil olarak borsa, bono, faiz gibi yatırım araçlarıyla kısa sürede zenginleşmeleri olmuştur. Bu da gelir dağılımının adaletsizce olmasını sağlamıştır.
2002'de 28 Şubat sonrası gibi müslümanların savrulduğu, sindirildiği bir ortamda siyaset sahnesine çıkan Ak Parti, eski düşüncelerinden vazgeçip, daha uzlaşmacı, muhafazakar aynı zaman da demokrat bir kimliği benimsediklerini ifade etmeleriyle popülerleşen bu liberal söylem "moda" bir söylem ve düşünce oldu. Tabi moda-kitle ilişkisinde görülen dönüşüm burada da kendini göstermiş, Müslümanlar artık İslami bir kimlikle kendilerini tanımlamaktan çekinip, moda olan hem muhafazakar hem demokrat olmaya çalışmışlardır. Aynı zamanda bu dönemde de daha önce vasat bir geliri varken elde edilen makam, ihale gibi imkanlarla kısa yoldan yeni zenginler oluştu. Bu da beraberinde o insanların, daha önceki vasat tüketimlerinin kaybolup, yerini popüler kültürün istediği üretim-tüketim ilişkisine dahil olmaya bıraktığı görülmektedir.
Müslümanlar ve Popüler Kültür İlişkisi
Özellikle AKP hükümeti dönemi Müslümanlar için tam bir imtihan oldu. İmkanların önceliği Müslümanlara verildi. Müslümanlar psikolojik olarak da 28 Şubat sonrasının tüm travmasını üzerlerinde taşımaktaydılar bu imkanlarla karşılaştıklarında. Doğal olarak sağlıklı bir muhasebe yapılamadan ve artık bireyselleşmiş olan bu Müslümanlar bu bürokratik imkanlara tabiri caizse balıklama atladılar. Bunların çoğu cemaatten kopmuş, bireyselleşmeye başlamış artık örgütlü çabalarla bir yere varılamayacağı inancında olan Müslümanlardı. Ama zaman gösterdi ki sadece kendi elleriyle imtihanlarını zorlaştırdılar. Bilerek veya bilmeyerek bürokrasiye giren bu Müslümanlar kendi çevrelerini de beraberlerinde sisteme entegre ettiler. Bunu en çok da AKP'den öğrendikleri sisteme pürüz çıkarmama, uzlaşma sağlayarak her sorunu halletme inancı ile gerçekleştirdiler. Çünkü Müslümanların umudunu, ideallerini, azimlerini bu hükümet kadar gerileten başka bir dönem belki de yaşanmamıştır. En çarpıcı örnek ise nerdeyse unutulmaya yüz tutmuş olan "Başörtüsü Sorunu"dur. Sorunu ifade eden az bir kesim ise müslümanlar tarafından bile marjinallikle itham edilebilmektedir.
Müslüman kesimin sisteme entegrasyonu beraberinde "İslamcı burjuvazi"yi de doğurmuştur. Sorun asla zengin olmak değildir, hele de helal kazançla olduğunda. Çünkü bizlere Kur'an'da verilen Süleyman (a) örneği, zenginlik ve takvanın bir arada yaşanabileceğine işaret eder. Sorun, zengin iken Rabblerini gereğince tesbih ve zikretmemeleridir.
Böyle bir vasatta, müslümanların üretim-tüketim ilişkisine dahil olmaları doğaldır ki çok kolay gerçekleşti. Bireyselleşmiş, refah düzeyi yükselmiş, kaybetmek istemeyeceği makam ve sermayesi oluşmuş müslümanlar İslam'ı ideallerinden soyutlayarak sadece vicdanlara hapsetmeye meyilli olurlar. İslami çaba ve hadefleri yaşamlarından çıkınca yerini haliyle tüketim merkezli bir hayatın alması kolaylaşmaktadır. Nitekim bugün müslümanlar müslümanca yaşama çabasında değil, müslüman olarak daha rahat yaşamanın hesabındadırlar.
Bu tüketim öyle bir şekilde kuşatıyor ki, özne olması gereken Müslümanları toplumun diğer bilinçsiz insanları ile yarışacak kadar tüketimin nesnesi haline getirebiliyor. Böylece popüler endüstrinin istediği hayatı tüketime dönük anlamsızlaştıran kitlelere dahil olunuyor.
Popüler Kültürün Sonuçları:
a) Dünyevileşme
Müslümanların popüler kültür ile ilişkisinin önemi, tüketimi hayatlarının merkezine alıp Allah'a kulluktan, madde ve hazza dayalı bir kulluğa Müslümanları mahkum etmesinden kaynaklanır. Kur'an dünyevileşmeyi; insanı, insanlığı tehdit eden bir sapkınlık olarak nitelemekte; heva ve hevesi ilah edinen bir hayat tarzı bir kulluk şekli olarak resmetmektedir.
b) Popülist İslam
İslami popülizm, bütün anlamlarıyla İslam'dan talep edilen, müslümanlara bulaştırılmaya çalışılan popüler kültürdür. Bu siyasaldan soyutlanmış, günübirlik, vicdanlara hapsedilmiş, uçları açık din algılı bir yaşam tarzıdır. Görüleceği üzere bu tanım, çoğulculuğun, her hali hoşgörüyle karşılama isteğine cevap veren, taleplerini karşılayan bir algının adıdır da.
Popüler İslam tamamen duygulara hitap ettiği için sadece duygusal ve içeriği zayıf, popüler hocaların programları izlenir, gözyaşı dökmek için anlamından yoksun olan Kur'an tilavetlerinin yapıldığı stadyum şölenlerine yoğun ilgi duyulur.
Aynı şekilde moda haline getirilen ve popülerin bir parçası olan Kutlu Doğum Haftası için yapılan içeriği neye hizmet ettiği sorgulanması gereken programlar, kandillerdeki mesajlaşmalar hep popülist islamın ögeleridirler.
Çözüm Önerileri:
Dünyevileşmeye giden sebeplerin başında tüketim toplumunun cazibesi gelir. Müslümanların önlerine sağlıklı hedefler koyamaması bu hedeflere beraber ulaşacağı kuşatıcı bir cemaatten mahrum olması onu yapay ihtiyaçlarla oluşturulan tüketimin kucağına iter. Günümüz Müslümanları olarak bizlerin yapabileceği bazı şeyleri şöyle sıralayabiliriz:
- Bu modern tehditler karşısında sağlıklı bir bilgilenme, okuma ve öğrenme yoluna gidilmeli. Çünkü bilgisi olan tavır alır ve teyakkuzda olur.
- Müslümanlar öncelikle bireyselliği en büyük tehdit olarak kabul etmeli.
- Bunun gereği olarak mutlaka ama mutlaka bir cemaat olma pratiğini gerçekleştirebilmeli.
- Eş ve çocuklarından başlamak üzere tüketim konusunda ihtiyaç ve hak olan süsün ölçüsü iyi denetlenmeli.
- Cemaat olduğu diğer Müslüman kardeşleriyle bu konuda detaylara varacak kadar istişareler yapılmalı.
- Modern zamana uygun bir "tüketim ilmihali"ni alimlerimiz, yazarlarımız daha çok gündem etmeli ve bir harcama usulünun temelleri atılmalı.
- Alternatiflerimiz asla aşırılıklarla olmamalı. Makul, yaygınlaşabilecek örneklikler olmalı… (Tepki adına evine buzdolabı almamanın yanlışlığı…)
- Gençlerimizin evlilik noktasında nerdeyse Müslümanlıklarını unutup tamamen moda olanı/popüleri talep etmeleri sorgulanarak ıslah edilmeli. Çünkü kurulacak yuvaya, tüketime bilinçli bir tavır ile adım atılması o aileyi tüketim ahlaksızlığına karşı daha idealist ve uyanık kılar.
- Çocuklarımızı TV ve internet üzerinden popüler kültürle direkt buluşturarak onların saflıklarını yitirmelerine sebep oluyoruz. Üstelik çocuklarımızın kendilerine ait olmayan tavır ve sözlerini de akıllılıklarına yoruyoruz. Halbuki onların saf dimağlarını popüler tavır, sözler, müzik ve oyunlarla tahrip ediyoruz. Bu konuda duygusallıklardan uzak, ölçülü bir tavırla ailelerin çocuklarıyla popülerin ilişkisini denetlemeleri gerekir."
Haksöz-Haber / Batman