Ahlakımızı Adaletli Kılmak
Batman Özgür Der’de bu hafta “Adaleti Nasıl Ahlaklaştırabiliriz” konulu seminer düzenlendi.
Semineri Şefik Sevim sundu. Konuşmacının seminerinde öne çıkan hususlar ile konuyla ilgili tespitleri;
Adalet: Düzenli ve dengeli davranma, her şeyin ve herkesin hakkını verme, haksızlıklardan uzaklaşarak orta yolu tutma, bir şeyi yerli yerine koyma, insaf ve eşitlik anlamlarındadır. Geniş kapsamlı bir kavram olan adâletin zıttı zulüm, hıyanet ve insafsızlıktır.
Genel kullanımlarda tanımlanması; Hakka göre hüküm vermek, yol, düzen, denge, doğru yolu izleme, takvaya yönelme ve dürüstlük şeklindedir.
Bütün ilahi öğretilerin hedefi insanlar arası ilişkilerde adaleti gerçekleştirmektir.
Adaleti nasıl tanımlamışlar;
İmam Şafi: Allah’ın emrine uygun şekilde amelde bulunmaktır.
İbn-i Haldun: Adalet varsa ahlaki erdemler kemal bulur.
Kınalızade: Adaletten üstün başka bir fazilet yoktur.
Eflatun: Herkese layık olduğu verilince adalet tahakkuk eder.
Ragıp El İsfahani: Adaleti ihsan mefhumu ile mukayeseyi de ihtiva eden bir yaklaşım olarak görür ve ayrıca adaleti; genellikle verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi tanımlar.
Adil kişi takvaya en yakın olandır.
Adalet ve ahlak kavramlarıyla en yakın ilişkisi olan bir kavram da Meşru örf’tür. Tecrübe ile süzülen örf en zorlu süreçlerde veya ortamlarda belirleyici bir disiplin olarak kabul edilebilir.
Adalet: Birbirimizin keyfi istek ve telkinlerinden etkilenmeyen istikrarlı bir doğruluk üzerine yakalanan ahlaki kemaldir. Yani bir nevi adalet, keyfi davranışların zıddıdır.
İnsanların daha doğru olanı bulma arayışı/mücadelesi adaletten tecelli etmesine katkı sağlayacaktır.
Adalete ruh katan nesafettir. Nesafet (İnsaf) vicdanın sesine uygun hareket etme, merhamette bulunma, vicdanın sesine kulak verme ve bu çerçevede bilgece karar verebilmedir. İnsanın şartlanmışlıklardan sıyrılıp adaleti hedefleyen bir zemini mündemiçtir. İnsaf ve ahlak adaletin kaynağıdır.
Ahlakın da, Adaletin de kökeni vicdandır
İslam’ın hakim olmadığı toplumlarda müzminleşen zaaflar, bireysel- kollektif (toplumsal) ilişkilerde adaletin tesisini zorlaştırmaktadır. İlişkilerimizde adaletin incinmesi, uhuvvetle ünsiyeti ciddi anlamda etkiler.
Ahlak ve adalet inceliğini pekiştiren hakkaniyet duygusunun Türkiye İslamcılığında çok zedelendiğini düşünüyorum. Hakkaniyet zedelenmesinin müsebbib unsurları;
Kendini beğenmişlik,
Duygusal öbekleşmeler,
Kişi merkezli aidiyetler,
Zaaflarımızı meşrulaştırma hedefli kurnazlıklarımız.
Güven sorununun olduğu zeminlerde adalete ve ahlaka anlam katan erdem ve dinamikler zayıflar.
Modern yaşamla beraber yakaladığımız sosyalite bizi zorlaşan, kaldırılması güç insanlar haline getirmiştir. Belirleyici unsurlar, Adalet ve Takva yerine İmkan ve yetenek olarak değişmiştir. Modernizim, Modern yaşam, Modern algı’da Ahlakın adaletliliğini veya adaletin ahlakiliğini önemli derecede etkileyen unsurların başında “Sosyal Medya” gelmektedir.
Kollektif çabalardaki müzminleşen zaaflar başka zaafları tetikleyerek Ahlak’ın şekillendirmesi gereken Adalet gibi disiplinleri anlamsızlaştırabilmektedir. Bu zemini rahatlatmanın yolu, mütevazilik, Genel kabul gören içtihatları sindirebilme, ortaya çıkan ihtilaflarda Kur’an’ın hakemliğini tek şart olarak görme.
Asabiye ve hizipçilik ve keskin sınıfsal ayrışmalar adaleti zedeleyen ve ahlaki sorunları üreten bir sürecin müsebbip unsurlarıdır. Dünya savaşlarının/hesaplaşmalarının çoğu bu realiteden besleniyor.
Kur’an Adalet olgusunu, Tevhid, Takva ve Salih amel çerçevesinde ele alır. Tevhid ve Adalet arasında kopmaz bir bağ vardır. Tıpkı iman ile Salih amelde olduğu gibi. Tevhid: Mümince duruşun akidedeki karşılığıdır, Adalet; Mümince duruşun ameldeki karşılığıdır.
Adalet; İnsanın fıtratının Allah’ın sünnetine uygunluk arz etmesidir.