Ümmetin Batılı ve Yerli Düşmanları Amasya'da Protesto Edildi
Amasya’da PKK/HDP, IŞİD, Gezici Vandallar, Doğan medyası, paralelciler, ulusalcılar, beyaz Türkler ve küresel işbirlikçileri protesto edildi.
Amasya'daki İslami camiaların ve çeşitli STK'ların oluşturduğu Gönüllü kuruluşlar birliği (Gök-Bir) tarafından 21 Ekim Çarşamba günü saat 17.00'de Yavuz Selim meydanında Ümmet coğrafyasında yaşanan zulümler ve son aylarda ülke içerisinde yaşanan siyasal ve sosyal olaylarla ilgili basın açıklaması gerçekleştirildi.
Yoğun bir katılımın gerçekleştiği basın açıklamasının sunumunu Özgür-Der Amasya temsilciliğinden Özgür Eryiğit gerçekleştirdi. Basın açıklamasının sunumunda İslam coğrafyasında özelikle Filistin, Suriye, Mısır ve Irak'ta yaşanan zulümler gündemleştirerek; bununla birlikte ülke içerisinde özellikle gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi, 6-8 Ekim Kobani olayları, Suruç patlaması bahane edilerek ülkede terör olaylarını yeniden başlatan pkk/hdp, doğan medyası, paralelciler, ulusalcılar, beyaz Türkler ve küresel işbirlikçileri protesto edildi.
Basın açıklamasını Özgür-Der Amasya temsilciliğinden Serdal Benli okurken, Duayı Din görevlileri derneği başkanı Emin Çınarcı okudu. Program esnasında ''Kahrolsun İsrail Kahrolsun ABD, Katil Rusya Katil İran, Mazlumların Kanı Zalimleri Boğacak, Katil Işid Katil PKK, Katil İran Suriye'den defol'' sloganları atıldı.
Basın Açıklamasının Tam Metni:
"Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler. Şunu bilin ki, onlar müfsidlerin (fesat çıkaranların) ta kendileridir, lâkin anlamazlar." (Bakara Suresi, 11-12. Ayetler)
CAMBAZA BAK CAMBAZA / IŞİD'E BAK IŞİD'E
Varsa yoksa "IŞİD tehdidi" ile kafayı bozanlar, ısrarla Suriye'de öncelikli tehdidin Esed vahşeti değil IŞİD olduğuna safça inanmamızı bekliyorlar.
Suriye dramının küresel ölçekteki karşılığının Esed'in vahşetinden çıkıp IŞİD tehdidine dönüşmesi yani Suriye deyince artık akla gelen ilk şeyin IŞİD olması çok büyük bir saptırmaca ve aldatmaca. Ve maalesef Suriye halkının Batılı sözde dostlarının da katkısıyla bu algı oturmuş vaziyette. 4 yıldır Esed'in katliamlarına karşı kılını kıpırdatmayanların hemen tümü bir anda "IŞİD tehdidi" karşısında şahlandılar!
Esed'e müdahale etmek için BM'de mutabakat arayanlar, söz konusu IŞİD olunca mutabakata ve o dillerine doladıkları uluslararası hukuka hiç aldırmadan doğrudan müdahaleye giriştiler.
Suriye halkını Esed canavarının önüne yem olarak atanlar, halkı IŞİD canavarından koruyacak kurtarıcı rolüne soyundular! Esed canavarından kurtulmaya çalışan Suriyelilere adeta onu boş verin, daha büyük tehdit olan IŞİD canavarı ile savaşın dediler!
Önce ABD, ardından Rusya IŞİD'i vuruyoruz diye mazlum Suriye halkını ve onun temsilcisi olan direnişçileri bombaladılar.
SURİYELİ MAZLUMLARI BIRAK, IŞİD'E BAK!
IŞİD canavarı ile kafayı bulup halkı Esed canavarına teslim eden "küresel toplum", Avrupaya göç yolunda denizde boğulan Aylan'ın minik bedeni karşısında bir anda vicdana geldi!
Her Suriye dediğinde söylevinin baş yerinde "vekâlet savaşları" terkibine yer veren Türkünden Kürdüne Arabından ecnebisine bilumum Esed işbirlikçisi sol unsurların maskesi ise bir kez daha düştü. Sözde antiemperyalist olanlar emperyalist Rusya'ya alkış tuttular. "Vekâlet savaşı" derken Suriye direnişi ve direnişin bir şekilde destekçisi olan ülkeleri suçlayanlar bizatihi kendilerinin, Rusya'nın, İran'ın Esed canavarı adına vekâleten Suriye'de bayrağı devraldığını görmezden geldiler.
Gelinen noktada Suriye'deki canavarlık karşısında kimsenin gıkı çıkmıyor. Herkes adeta üçüncü dünya savaşının çıkmasından korkarcasına sus pus. Hâlbuki o savaşı egemenler zaten başlatmışlar da geriye sadece bunun resmen ilanı kalmış
BATININ YENİ İŞBİRLİKÇİSİ HDP/PKK/PYD
PYD ve onun silahlı kanadı YPG'nin baskı ve tehdidinden kaçan yaklaşık 40 bin Türkmen ile Arap, yaklaşık 5 ay önce Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldı. Boşaltılan köy ve şehirlere ise Kürtler yerleştirildi. Haseke, Tel Abyad, Rasulayn bölgesinden ayrılmayan binlerce Türkmen ve Arap cezaevine konuldu. IŞİD'in varlığı PYD'yi emperyal güçler tarafından kullanılacak bir araç haline getirmiş. PYD'nin en büyük düşmanı, Kürt olsun olmasın İslami kimliğini ön planda tutanlar…
PYD'nin silahı tehdit, sürgün, gerekirse katliam. PYD, PKK'nin uzantısı, yöntemde IŞİD'in zıt kardeşi.PYD Başkanı Salih Muslim'in bölgeden sürdüğü ağabeyisi tefsir hocası Mustafa Muslim de 'İslam ümmetinin umudu olduğu için Batı Türkiye'ye saldırıyor.' diye haykırıyor. PYD'ye ABD'nin hava desteği ile 50 tonluk silah verdiği ayan beyan ortada.
TERÖR DESTEKÇİLERİ TERÖRÜ LANETLEYEBİLİR Mİ?
Ankara'da yada başka bir yerde sivilleri hedef alan şiddet eylemleri, siyasi kimliğinden ötürü insanların bombayla parçalanarak katledilmesi türünden zulümler kınanmalıdır elbette ama bunu HDP mensupları ve yanlılarının yapmaları en hafif tabirle ayıptır, fırsatçılıktır, pişkinliktir. Yaklaşık 3 aydır trafik polisinden demiryolu işçisine, belediye otobüsünden ambulansa kadar kör bir şiddet bağımlılığıyla adeta her şeye saldıran, özyönetim saçmalığıyla kentleri yaşanmaz hale getiren bir örgüt ve onun savunucularının konuşmaya hakları olabilir mi? Reyhanlı'yı görmezden gelenlerin, Kobani azgınlığının sorumlusu çakalların bugün güvercin rolüne bürünmeleri ikiyüzlülük değil midir?
Devrimci Halk Savaşı saçmalığıyla tüm ülkeyi yangın yerine çevirenlere, ellerinde silahlarla gövde gösterisi yapan ve hendekler kazıp mahalleleri rehin alanlara yönelik operasyon yapılmasına karşı çıkanlar, yol kesip bomba patlatan PKK'lı militanların cenazelerinde boy gösterenler hiç sıkılmadan neredeyse sadece uzun sakallarına bakıp IŞİD'çi olduğundan şüphelendikleri herkesin derdest edilip zindana tıkılmasını savunabiliyorlar.
Ülkenin koca kentlerinde silahlı elemanlarıyla devletçilik oynayanları, Cizre, Yüksekova, Silvan, Sur vb. pek çok ilçenin adeta örgütsel hakimiyet alanı ilan edilmiş olmasını görmezden gelenler bize hiç utanmadan her gördükleri sakallıyı IŞİD'çi diye yutturmaya çalışıyor, 'teröre karşı duyarlılık' dersleri vermeye kalkışıyorlar. Pişkinliğin, utanmazlığın bu kadarına da pes yani!
ERDOĞAN VE AK PARTİ DÜŞMANLIĞININ GERÇEK NEDENİ
Doğan Medyasından Ulusolculara, Paralelinden HDP ve PKK'sına kadar, ABD ve Rusya'dan İran ve İsrail'e kadar özellikle IŞİD'çi ve diktatör ilan edilerek tam gaz sürdürülen Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı ile, biri öncelikli, diğeri ikincil ama sonuçta birbirleriyle bağlantılı 2 hedef gözetiliyor. AK Parti Hükümetini ve Erdoğan'ı sıkıştırmak, yıpratmak ve Suriye cihadına desteği kesmek!
Hükümetten ve Erdoğan'dan neden hazzedilmediğini, daha doğrusu neden nefret edildiğini biliyoruz. Özellikle Ortadoğu'da İslami hareketlerden yana tavır takınması nedeniyle Hükümete ve Erdoğan'a öfke büyük. Ve son dönemlerde ısrarla IŞİD öne çıkartılıyor olsa da sorun IŞİD'den ibaret değil. Suriye meselesinde IŞİD'in konuşulması ne kadar kandırmacaysa, Türkiye de IŞİD'in konuşulması da o kadar kandırmacadır.
Başından itibaren 'cihadçı' diye aşağılanmaya, suçlanmaya çalışılan Suriyeli mücahitlere yönelik desteğin devam ettirilmesinin şebbihalaşmış bu çevreleri müthiş rahatsız etmekte olduğu biliniyor. Suriyeli muhacirlerin geri gönderilmesini savunanların, "bizim ne işimiz var Suriye meselesinde" diyerek halkı kışkırtmaya kalkanların, "sınırları kapatalım" çağrıları yapanların, mücahitlere verilen desteği savaş suçu kategorisinde ele alıp uluslararası mahkemelerin gündemine taşımaya kalkışanların maskeleri düşmedi mi?
Bu ikiyüzlülerin, mekanikleşmiş propaganda elemanlarının Kobani mevzusu ortaya çıktığında tüm bu tezlerinin tam aksi istikamette söylem ve pratiklere savrulduklarını, bize ne Kobani'den demek bir yana, Kobani düşerse Güneydoğuda Kürt devleti kurulur dediklerini görmedik mi? Bu da bize meselenin doğrudan İslami hareketlere karşı duyulan kin ve düşmanlıktan kaynaklandığını göstermekte değil mi?
EMPERYALİZMİN İKİ ELİ KURUYACAK, İŞBİRLİKÇİLERİNİN DE…