Türk Müslümanlığının Oluşumu ve Bugünkü Din Algısına Etkisi
Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde “Türk Müslümanlığının Oluşumu ve Bugünkü Din Algısına Etkisi” konulu seminer yapıldı. Konuyu Faruk Sildir sundu.
11 Ocak 2014 Cumartesi gecesi Amasya Özgür-Der’de gerçekleştirilen “Türk Müslümanlığının Oluşumu ve Bugünkü Din Algısına Etkisi” konulu seminerde Faruk Sildir konu ile ilgili olarak özetle şunları söyledi:
TÜRKLERİN ORTA ASYA’DAKİ DİNİ ANLAYIŞLARI
Türkler İslam’la tanışmadan evvel kendilerine has din anlayışları mevcuttu. Türklerin Orta Asya’daki din anlayışlarının oluşumunda, Uzakdoğu dinleri olan Budizm ve Hinduizm ile İran dinleri olan Zerdüştlük ve Manihaizm gibi inançların etkisi baskındı. Bu etki savaşlar ve ticaret gibi ilişkiler neticesi oluştu.
Orta Asya Türk dini anlayışları heteredoks (tevhidi inanışlardan uzak) ve senkretik (birbirinden çok farklı dini anlayışlarının harmanlaması ile oluşan) anlayışlardan oluşmuş idi.
Orta Asya Türk dini anlayışlarında dağ, taş, kaya, ağaç gibi tabiat varlıklarına sinmiş olan gizemli güçlerin o varlıkları kutsallaştırdığı, bu tabiat varlıklarının kutsallığının içlerine sinmiş olan o gizemli ruhi güçlerden kaynaklandığı temel ve baskın anlayış idi.
Bu inanış biçimi Allah’tan gelen bir vahiy – kitap merkezli bir olmadığı için, halkın yaşam biçimine karışmıyor ve bu nedenle kolayca insanlar tarafından benimsenebiliyordu.
Bu inanış biçiminde kötü ruhlar, iyi ruhlar ve bunlarla mücadele eden şamanlardan oluşan mistik ve mitolojik (gizemli ve olağanüstü) bir din anlayışı oluşmuştur.
TÜRK MÜSLÜMANLIĞININ OLUŞUMU
Türklerin Orta Asya da oluşturdukları bu din anlayışı İslam’ı kabul etmelerinin ardından kaybolmamış, İslami kılıflar altına gizlenerek varlığını bu günlere kadar bir şekilde sürdürmüştür.
Türklerin Orta Asya dini anlayışları, Moğol baskısı sonucunda Anadolu’ya gelen, aslında birer şaman olmakla beraber, İslam’ı kabul edince şamanlıklarını veli, derviş ve baba gibi isimlerle sürdüren din önderleri eliyle İslami kılıflar altında, Anadolu’nun Türk ya da başka kavimlerinden olan halklarına benimsetilmiş ve Anadolu’da kendine özel Türk Müslümanlığı oluşturulmuştur.
Anadolu’da oluşan Türk Müslümanlığını daha ziyade, şehirlerden ve iktidardan uzakta geniş bozkırlarda ve köylerde yaşayan ve Türkmen denen konar-göçer topluluklar benimsemiştir. Bu Türkmen toplulukları namaz kılmama ve içki içmeyi helal görme gibi hususlardan dolayı eleştirilmişlerdir.
Anadolu Türk Müslümanlığının temel kaynakları Kur’an ve Sünnet değil, keşf vecd, ilham ve aşk olup, bu İslam anlayışına sahip Türkmenler Selçuklu döneminde iktidarla sıkıntılar yaşamışlardır. 1300’lerde Amasya İlyas köyünde yaşayan Baba İlyas isyanı patlak vermişse de, dönemin iktidarı tarafından uzun uğraşılar sonucu zorla bastırılabilmiştir.
ALEVİLİĞİN OLUŞUMU
Türkmenlerin önemli bir kısmı 1500’lerdeki Yavuz Selim ile Şah İsmail kavgasında Şah İsmail’in tarafını tuttular ve bunun neticesi Şiiliğin etkisinde kalarak Anadolu Şiiliği diyebileceğimiz Alevilik – Kızılbaşlık inanışına dönüştüler. Bu döneme kadar Türkmenlerde Ehlibeyt muhabbeti var idi ise de Şiilik ya da Alevilik söz konusu değildi.
Türkmenlerin Aleviliği oluşturmasında, din anlayışlarında zaten mevcut bulunan mistik ve mitolojik (gizemli) din anlayışları etkin olduğu gibi, mevcut iktidarla olan sosyal ve ekonomik anlaşmazlık ve sıkıntıları da etkin olmuştur.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK İSLAMI OLUŞTURMA GAYRETLERİ
Cumhuriyet dönemi ile, ümmetçilikten Türk ulusçuluğuna dönülmesi çalışmaları neticesi, Orta Asya Türk din anlayışlarının hakim olduğu Türk Müslümanlığı anlayışı ön plana çıkarılmaya çalışıldı ve bu nedenle Türkçe ezan ve ibadete geçilmek istendi.
Cumhuriyeti kuranların istediği İslam, dini hayatı sosyal ve siyasal alandan tamamen dışlayarak sadece kişilerin iç dünyasına hapseden bir anlayıştı. Bu anlayışın insanları bağlayıcılığı olmayan kuralları, dinin gereklerini yerine getirse de getirmese de kendini sürekli bağışlayacak bir Allah anlayışı hakim kılınmak istendi ve bu çabalar halen devam ediyor.
TÜRK YA DA KÜRT İSLAMI OLMAZ, SADECE ALLAH’IN İSLAMI VARDIR
Evrensel olan ve ırkçı bir din anlayışına karşı olan İslam, ne hazindir ki bizzat Müslümanım diyenler tarafından Arapçılık, Türkçülük, Kürtçülük, İranilik gibi söylemlerle millileştirilmeye, milli din anlayışları oluşturulmaya çalışılıyor.
İslam, Allah’ın evrensel dininin ismidir ve bu dine, insanların kendi heva ve heveslerini ve atalarının kültürlerini sokarak oluşturdukları Türk yada Kürt İslamı anlayışlarını gerçek din bu diye dayatmaları, hem Allah katında kabul görmez, hem de sosyal anlamda ümmetin birliğini ve dirliğini bozup, kafir ve zalimlerin Müslümanlara egemen olmasına sebep olur.
Ali İmran suresi 85.ayette buyrulduğu gibi, kim İslam’dan başka bir din ararsa bu ondan kesinlikle kabul edilmeyecektir. Türk İslamı, Kürt İslamı, Arap İslamı gibi kendi heva ve hevesleri ile atalarının kültürlerini İslami kılıflar altında gizleyerek Allah’a ve insanlara din dayatanlar, dünyada ve ahirette bunun çok acı neticelerine katlanmak zorunda kalacaklardır.
CAHİLİ TÜRK MÜSLÜMANLIĞI ANLAYIŞLARINDAN MUTLAKA SIYRILMALIYIZ
Orta Asya Türk dini inanışları sadece Aleviler üzerinde değil, hiç azımsanamayacak derecede Sünniler üzerinde de derin izler ve etkiler bırakmıştır ve halen bu etkiler tüm halkımızın din anlayışları üzerinde etkilerini sürdürmektedir.
Halkımızın genelinin din anlayışının oluşmasında etkin olan, vahiy – Kur’an ile Orta Asya din inanışları ve diğer din ve kültürlerin karışmış olduğu bu cahili din anlayışlarından, ancak Kur’ana ve Peygamberimizin gerçek sünnetine dönerek ve bunları hayatımıza aktararak kurtulabiliriz.