Rahmet, Bereket, Kur’an ve Oruç Ayı Ramazan
Ramazan’ın gelişi vesilesi ile Özgür-Der Amasya Temsilcisi Mustafa Siel tarafından Temsilcilik Salonunda Bakara Suresi 183’ten 185’e kadar olan ayetlerin tefsiri yapılarak Ramazan, Kur’an ve Oruç ilişkisi üzerinde duruldu.
Mustafa Siel'in tebliği:
Bakara 183- Ey iman etmiş olanlar, sakınmanıza vesile olur diye, tıpkı sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç farz kılındı (ketebe).
Bakara 184- (Ramazan ayındaki) sayılı günlerde (oruç tutmalısınız). (Ama bu günlerde) sizden kim hasta (merid) yada yolculuk (ala seferin) halinde (ve bunlar yada benzeri meşru mazeretler nedeniyle oruç tutmaya güç – takat yetiremeyecek durumda ise, bu günlerde tutmadığı) gün sayısınca (ramazan ayı dışındaki) diğer günlerde tutmalıdır.
(Hasta veya yolculukta iken oruç tutmaya) güç yetirebildiği (ala yutıgunehu) (halde oruç tutmayanlar ise, tutmadığı günleri ileride tutarak tamamlamakla yetinmeyerek, ayrıca tutmadığı her gün için) bir miskini doyurmak suretiyle fidye - bedel vermelidirler. Fidyeyi kim kendi arzusuyla daha fazlasıyla verirse, kendisi için fazladan hayır yapmış olur.
Eğer (orucun hayırlarını ve hikmetlerini) bilirseniz, (hasta veya yolculukta iken oruç tutmaya güç yetirebilecekseniz) oruç tutmanızın sizin için daha hayırlı olduğunu idrak edersiniz.
Bakara 185- (Oruç tutmanız gereken sayılı günler) ramazan ayı (içindeki günlerdir). (Orucun bu ayda tutulmasının hikmeti ise), tüm insanlar için doğru yol rehberi olan (huden linnas) ve (bu rehberliği kabul edip gereğini yerine getirenler – iman edip takvalananlar için izlemeleri gereken) doğru yol ile hakkı batıldan ayırmaya dair açık ve açıklayıcı net bilgiler (beyyinatın minel huda ve furgan) içeren Kur'an'ın bu ayda indirilmiş (indirilmeye başlanmış) olmasıdır.
O halde, sizden kim bu ayın girdiğini görürse, o ayda oruç tutsun. (Bu ay içindeki günlerde) sizden kim hasta ya da yolculuk halinde olursa, (bunlar yada benzeri meşru mazereti nedeniyle tutmadığı) gün sayısınca (ramazan ayı dışındaki) diğer günlerde tutmalıdır.
Allah (oruç tutmanızı emretmek ve meşru mazereti olanların sonra tutmasına ruhsat vermekle) sizin için zorluğu değil kolaylığı irade ediyor (ettiğini gösteriyor). (O halde gücünüz yetiyorsa ramazan ayında orucunuzu tam tutun. Ama hasta yada yolculuk halinde iseniz yada başka meşru ve makul mazeretiniz söz konusu ve özellikle oruç size zarar verecekse, o günlerde tutmayıp, tutmadığınız bu günler sayısınca ramazan çıkınca tutmak suretiyle, o ramazan ayının günü kadar oruç) gününü mutlaka tamamlayın.
(Orucu sadece fiilen tutmak ve sayıyı tamamlamakla orucun ve Ramazan'ın hakkını vermiş olmazsınız, bu ayda ve tuttuğunuz oruçlar esnasında), sizi hidayet ettiği şey üzere (Kur'an mesajlarını tekrar gözden geçirin ve bu mesajlarda öğrettiği esaslar dâhilinde) Allah'ın büyüklüğünü sık sık hatırlayın ki, (ancak bunların tümünü yaparsanız) Allah'a gerçekten şükretmiş olursunuz.
ORUÇ İLK PEYGAMBERDEN İTİBAREN FARZ OLAN BİR İBADETTİR
Bakara Suresi 183. ayet, önceki tüm peygamberlerin tabilerine orucun farz kılındığı gibi Muhammed (as)'ın tabilerine de orucun farz kılındığını net (mubin) olarak ifade etmektedir. Bu ayet oruç ibadetinin tıpkı namaz gibi, ilk peygamberden son peygambere değin kesintisiz devam eden bir ibadet olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu peygamberlerden olan İbrahim (as) ve oğlu İsmail (as)'ın tabileri olan Araplara da orucun farz kılındığı, dolayısıyla kendilerini bu iki peygamberin tabisi – varisi sayan Mekke ve Medine Araplarının oruç ibadetini bildiklerini ve kısmen uyguladıklarını, ayetlerin içeriğinden ve rivayetlerden anlıyoruz.