“Ortadoğu ve Müslümanların Geleceği”
Özgür-Der Amasya Temsilciliğinin bu haftaki semineri “Ortadoğu’daki Değişim ve Müslümanların Geleceği” başlığı altında gerçekleştirildi.
Programa konuşmacı olarak Bahadır KURBANOĞLU ve Adem ÖZKÖSE katıldı.
Bahadır KURBANOĞLU, konuşmasında özetle şunları dile getirdi. Tunus’ta başlayıp, Libya, Mısır, Suriye ile devam eden halk ayaklanmalarının “Arap Baharı” olarak tanımlanmasının doğru olmadığı, süreci “İntifada” olarak değerlendirmenin daha anlamlı olduğunu belirterek kouşmasına başladı. Dünyada olduğu gibi, intifadaların gerçekleştiği bu ülkelerde de son on-onbeş yıl içerisinde, çok hızlı bir değişim olmuştur. Tunus’taki bir öğrencinin şehadetiyle olayların başladığı, fakat bunun öncesinde doğru bir değerlendir me yapabilmek için, toplumların yapısını tahlil etmeliyiz.
Sosyolojik olarak, bu ülkelerde çok güçlü bir İslami damar bulunmaktadır. Özellikle Cemalettin AFGANİ, Muhammed ABDUH, Reşid RIZA gibi ihya ve ıslah geleneğinin temsilcilerinin İslami hareketler üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Nahta, Senüsiler, Müslüman Kardeşler bunun önemli örneklerini oluşturmaktadır. Bu çizgi 1960’lı yıllardan sonra sosyalizmin bu coğrafyalarda etkili olmaya başlamasıyla beraber, özellikle 90’lı yıllara kadar inkıtaya uğramıştır. On yıl öncesine gittiğimizde ise bölgedeki emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin mevzi kaybettiklerini, zayıfladıklarını görüyoruz. İslami hareketler bu güçlü damarı kullanarak, bölgede yine en güçlü aktör haline gelmişlerdir. Hala yaşanan bu değişmeler, halkları da önemli ölçüde etkilemiştir. Bugün gençler her türlü yasağa rağmen teknolojik imkânları kullanarak, hem bilgileniyorlar, hem de kendi yaşadıkları zulümleri dünya kamuoyuna ulaştırabiliyorlar. İnternet üzerinden paylaşılan görüntülerin halkın intifadaya katılmasında önemli bir payı olduğunu ifade etti.
KURBANOĞLU; konuşmasının buraya kadar olan kısmında bölgenin geçirmiş olduğu tarihi gelişimin iyi değerlendirilip, toplumların dinamiklerinin iyi okunması gerektiğini belirtti.
Konuşmasının devamında özelde Suriye’deki intifada hareketinin genelde ise Tunus, Libya, Mısır’daki intifadanın çok acımasızca birtakım komplocu bakış açılarıyla değerlendirildiğini belirtti. Aylarca sokaklarda, meydanlarda canlarını ortaya koyan evlatları şehit edilen işkence, zulüm, tecavüz, baskılar altında direnişe devam eden kardeşlerimize haksızlık yapıldığını ifade etti. Bu coğrafyalardaki intifada hareketlerini anlamaya çalışırken irade ve sünnetullah kavramları çerçevesinde değerlendirmeler yapmamız gerekmektedir. Halklar iradesini özgürlükten yana koymuşlar, Allah’ında yardımını umarak intifadayı başlatmışlardır. Yüzbinlerce insanın, örgütlü bir şekilde, aylarca meydanlarda tutmanın başka bir izahı olmadığını belirtti.
Bahadır KURBANOĞLU, şu önemli tespitleri yaparak konuşmasını tamamladı; bölgedeki halkların intifadasını desteklemek gerekmektedir. Emperyalistlerin bir takım çıkar hesapları gibi tehlikeler her zaman olabilir. Fakat yaşanan tüm gelişmeleri ABD’nin, İsrail’in yönlendirdiğini söylemek, halkın iradesini görmezden gelmek haksızlıktır. Özgürlükleri için kıyamda olan bu kardeşlerimize güvenmemiz gerekmekte onların yaşadıkları süreçlerden elde ettikleri tecrübeler ileride tüm İslam topluluklarına örneklik oluşturabileceğini ifade etti.
Adem ÖZKÖSE, konuşmasında Suriye’de yaşanan olayları şu şekilde değerlendirdi. Suriye’de intifada hareketinin başlayacağına kimse imkân vermiyordu. Bu ülkedeki baskı ve zulmün boyutlarını anlatmanın imkânsız olduğu baas rejimini eleştirmenin yasak olduğu, çok güçlü bir muhaberat sisteminin varlığını dile getirdi. Suriye’deki olayların Dera şehrinde iki bayan doktorun, aralarında gerçekleştirdikleri telefon konuşmasında rejimi eleştirdikleri için gözaltına alınmalarıyla başlayıp, onlara destek için yapılan gösterilerde, haksız yere küçük yaştaki çocukların alınıp işkence edilmesi, protestoların artarak devam etmesine neden olmuştur. Protestolara katılan insanlar hep bir ağızdan “ Eş-Şab Yurid İskaten Nizam / Halk rejimin düşmesini istiyor” cümlesini sloganlaştırarak intifadanın Duma, Laskiye gibi şehirlere sıçradığını belirtti. Suriye’deki intifada şehitlerin kanı üzerine şekillendiği, yıllardır yaşanan zulüm ve baskının biriktirmiş olduğu kinin halkı sokaklara sürüklemiş olduğunu ifade etti.
ÖZKÖSE, Suriye’de yaşadığı yıllarda ve intifadanın ilk başladığı zamanlarda karşılaştığı olaylardan hareketle, Suriye’deki toplumsal yaşam hakkında ve baas diktasının zulümlerinden örnekler verdi. Suriye’deki intifadanın diğerlerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini, insanların sokaklarda “ALAHU EKBER” diyerek özgürlük ateşini yaktığını sonuna kadar da devam ettireceklerini ifade etti. Komplocu bakışların ahlaki olmadığını, Müslümanlar olarak kardeşlerimize dua etmemiz gerektiğini belirtti. Konuşmasının son bölümünde, yakın geçmişte ziyaret ettiği Moro ve Nepal’deki toplumsal ve dini yaşamdan bahsederek, konuşmasını tamamladı. Soru cevap bölümünden sonra program sona erdi.