Kur’an'ı Niçin ve Nasıl Okumalıyız?
Amasya Özgür-Der'de bu hafta Mustafa Siel, “Kur’an'ı Niçin ve Nasıl Okumalıyız?” konusunu anlattı.
Haksöz Dergisi ve sitemiz yazarlarındanMustafa Siel tarafından Amasya Özgür-Der'de verilen seminerde özetle şu hususlar vurgulandı:
GERÇEK HAYAT REHBERİMİZ KUR’AN
Daha önce vermiş olduğumuz “Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?” konulu seminerimizde ayrıntılı olarak açıkladığımız üzere, Kur’an bizim için dünyada nasıl yaşamamız gerektiğini açıklayan tek doğru hayat rehberi, tek hayat kitabı olup; bu nedenle Kur’an’ı, hayatımızı nasıl yaşamımız gerektiğine rehber kılmak amacıyla en doğru şekilde anlamak için okumalıyız.
Kur’anın hayat rehberliği sadece Müslümanın bireysel hayatını nasıl yaşaması gerektiğini değil, aile, toplum, devlet ve tüm dünya bazında nasıl yaşaması gerektiğini ortaya koyduğu gibi; aynı zamanda aile, toplum, devlet, devletlerarası ilişkilerin nasıl olması gerektiğini de ortaya koymuştur.
HAYATIMIZI KULLANMA KILAVUZUMUZ KUR’AN
Kur’an’ı evlerimizde kullandığımız eşyaların kullanma kılavuzlarına benzetebiliriz. Mesele bir buzdolabının kullanma kılavuzunda, bu buzdolabının yapısı, özellikleri, nasıl kullanılacağı ve arızalanması halinde nasıl tamir edileceğine dair temel bilgiler ve tamir konusunda uzman yetkili servislerin adresleri vardır.
Kur’an’da insanların hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiğini açıklayan kullanma kılavuzu gibidir. Bir insanın yapısı, özellikleri, nasıl yaşaması gerektiği ve yaşantısında ortaya çıkan sorunların nasıl üstesinden geleceği, üstesinden gelemediği sorunlarda kimlere müracaat edeceğine dair temel bilgiler mevcuttur. Kur’an aynı zamanda İslam aileleri, toplumları ve devletleri içinde kılıvuzdur.
KUR’AN TÜRKLER ANLAMASIN DİYE DEĞİL, MEKKELİ ARAPLAR ANLASIN DİYE ARAPÇA İNDİRİLMİŞTİR
Eğer evimizdeki buzdolabının kullanma kılavuzu Türkçe ise onu okuyup anlayarak rahatlıkla kullanabiliriz. Fakat Türkçe olmayan bir dilden ise, öncelikle bu kılavuzun Türkçe çevirisini bulmak ya da çevirttirmek zorundayız ki, okuyup anlayabilelim.
12.Yusuf Suresi 1 ve 2. ayetler ile muhtelif ayetlerde açıklandığı üzere, Kur’an indirildiği Mekkeli Arapların anlaması için, onların dili açık (mubin) bir Arapça ile ve onların kolayca anlayacağı ifadelerle indirilmiştir. Kur’an’ın indirildiği Mekkeli Araplar, inmekte olan Kur’an ayetlerini, bizim buzdolabımızın kullanma kılavuzunu anladığımız gibi kolayca ve rahatça anlıyor ve uyguluyorlardı.
Anlayamadıkları ve çözemedikleri şeyleri yetkili servis/usta konumunda olan peygamberimize soruyorlar, peygamberimizde Kur’an’a göre sorunlarını çözüyordu.
41.Fussilet Suresi 44. ayette ifade edildiği üzere, Kur’an eğer Mekkeli Araplara, Arapça olmayan bir dilde indirilse idi, anlayamadıklarından dolayı itiraz ederler ve Kur’an’ın Arapça olmasını isterlerdi.
KUR’ANI NASIL ANLAYABİLİRİZ?
Bizlerin dili Arapça olmadığından, Arapça olan Kur’an’ı okuyup anlayamıyoruz. Bu nedenle öncelikle Kur’an’ın anadilimize çevrilmiş olan mealini edinmemiz ve bu meali okuyarak Kur’an’ı anlamaya çalışmamız gerekiyor.
Anadilimize çevrilmiş Kur’an meallerini okumakla Kur’an’ı temel ilkeler bazında anlayabiliriz. Lakin Kur’an’ın indirilişinden bu yana yaklaşık 1400 sene geçmiş olup, geçen bu uzun sürede değişen hayat anlayış ve şartları gibi nedenlerle sadece meal okumakla Kur’an’ı hayatımıza uygulayacak seviyede anlayabilmemizde mümkün değildir.
Bu nedenle açıklamalı mealler ve tefsirler okuyarak Kur’anı daha iyi anlamaya gayret etmeliyiz. Mesela Mustafa İSLAMOĞLU’nun “Hayat Kitabı Kur’an” isimli açıklamalı meali ile, Muhammed ESED’in “Kur’an Mesajı” isimli açıklamalı meali, Kur’anı anlayarak okumaya yeni başlayanlar için çok uygundur.
Kur’anı daha iyi anlamak isteyenler ise, bu açıklamalı mealleri okuyup anladıktan sonra, Şehid Seyyid KUTUB’un “Fizilalil Kur’an”, Mevdudi’nin “Tefhimul Kur’an” ve Muhammed ABDUH’un “Tefsirul Menar” isimli tefsirlerini okumaları çok faydalı olur.
KUR’ANI ANLAMAK İÇİN OKUSAK BİLE, HAYATIMIZA UYGULAMIYORSAK HİÇ BİR FAYDASI YOKTUR
Bilindiği gibi, buzdolabı kullanma kılavuzunu okumaktan maksat, kılavuzu en iyi şekilde anlamak ve bu anladıklarını eksiksiz ve en doğru şekilde uygulamak suretiyle, evimizdeki buzdolabını en verimli şekilde ve arıza yaptırmadan kullanmaktır.
Bunun gibi Kur’an’ı okumaktan maksatta, onu en doğru şekilde anlamak ve anladıklarını kendi hayatında uygulamaktır. Yani tabiri caizse, insanın kendisini en doğru ve ev verimli bir şekilde kullanması ve neticesinde dünya ve ahiret kurtuluşuna erişmesidir.
Evimizdeki buzdolabının kullanma kılavuzu Türkçe değilse anlamadan okumanın hiçbir faydası olmadığı gibi, Arapçayı anlamayanların Kur’an’ın Arapçasını anlamadan okumalarının da hiçbir faydası yoktur.
Zaten Kur’an anlamadan ya da anlaşılarak okunup ta sevap kazanılsın diye değil, okunup anlaşılsın ve hayatta uygulansın diye indirilmiştir. Sevap kazanmak için Kur’an’ın Arapçasını okumanın hiçbir faydası ve sevabı yoktur.
Değil anlamadan okumak, okuyup anlasa bile, hayatında uygulamıyorsa, yine hiçbir faydası yoktur. Nasıl ki doktorun reçetesini okuyup anlayan bir hasta, ilaçları alıp kullanmadığı takdirde fayda göremezse, Kur’an’ı okuyup anlayan kişide hayatında uygulamazsa bir fayda göremez.
103.Asr Suresi ve muhtelif ayetlerde, insanın ahirette hüsrandan kurtulmak için iman edip salih amel işlemesi gerektiği açıkça bildirilmiş olup, sadece iman etmekle kurtulacağına dair tek bir ayet bile yoktur.
KUR’AN ÖLÜLER İÇİN DEĞİL, DİRİLER İÇİN İNDİRİLMİŞTİR
Kur’an hayatta uygulanmak için indirildiği için, okuyup anlamak ve hayatına uygulamak suretiyle dirilere fayda verebilir. Yani Kur’an’ın insana faydası ancak hayatta iken, oda anlayıp hayatında uygularsa söz konusu olabilir.
Cenazenin başında, gömerken, mezarın başında ya da evlerimizde, ölülerin ruhu için Kur’an okumanın, ölüye en ufak bir faydası olmaz. Lakin eğer Arapça ile beraber meali de okunursa, okuyarak ya da dinleyerek anlayanlar için, öğrenme ve bildiklerini hatırlama (zikir) açısından faydası olabilir.
Kur’an makamlarla okuyarak zevk almak için okunamaz. Anlamak için Kur’an’ın Arapça ve mealini okurken ya da dinlerken zevk almakta bir mahsur yoksa da, okumada aşırılığa gitmemek ve tecvid kaidelerine uymak gerekir.
KUR’AN TIP YA DA FİZİK KİTABI DEĞİLDİR
10.Yunus Suresi 57. ayette açıklandığı üzere, Kur’an kalplerdeki şirk, nankörlük, haset ve kibir gibi manevi hastalıklar için, okuyup anlamak ve uygulamak suretiyle şifa vesilesi olabilir.
Kur’an değil kanser ya da verem gibi maddi hastalıklar, sara gibi psikolojik, felç gibi biyolojik hastalıklar için kesinlikle şifa vesilesi olmayıp, bu hastalıklardan kurtulmak için okunması faydasız olduğu gibi; bir nevi sihir ve büyü mahiyetinde olduğu için, kesinlikle hatalıdır ve vazgeçilmesi gerekir.
Kur’an biyoloji gibi bilimlere ait bir kitap değil, bir hayat kılavuzudur. Biyoloji ve gibi bilimlere ait bilgilerin keşfi insanların görevidir, Kur’an’ın değil. Bu nedenle Kur’an’da biyoloji gibi bilimlere ait bilgiler bulunduğunu, bu bilgilerin henüz keşfedilmediği 1400 sene önce bildirildiğini ve birer mucize olduğunu iddia etmek yanlış ve boş bir uğraşıdır.
Kur’an’ın tümünü ya da bir parçasını muska şeklinde üzerinde taşımanın bir bereketi olmadığı gibi; faydası ya da nazar ya da başka maddi ve manevi tehlike yada belalardan koruması da söz konusu değildir. Kur’an ancak, okunup anlaşılıp uygulanırsa, bu takdirde insanları yanlış yaşamaktan ve hatalı işler yapmaktan korur. Kur’an’ın tümünü ya da bir parçasını muska yapıp taşımak bir nevi sihir ve büyü gibi olup, vazgeçilmelidir.
KUR’ANIN ANLAŞILMAYACAĞINI İDDİA ETMEK, ALLAH’A İFTİRA ETMEKTİR
Sayısız ayette açıkça ifade edildiği gibi, Kur’an açıkça anlaşılan (mubin) bir kitaptır. İçinde gizli bir takım bilgiler, ebced ve cifir gibi harflerin sayısal değerleriyle alakalı gizli bilimler yoktur. O nedenle Kur’an’da geleceğe yönelik ğaybi haberler, gizli bilgi ve bilimler aramak, çoğu zaman şirke kapı açan ve bazen şirke sebebiyet veren, en azından boş ve faydasız bir uğraşıdır.
Kur’an peygamberimize ve ashabına değil, tüm insanların okuyup anlaması için indirildi. Bu nedenle Kur’an’ı sadece din adamları değil, bütün Müslümanlar okuyup anlamak ve yaşamakla sorumludur.
Zaten İslam’da din adamları diye bir sınıf ve grup olmayıp, Hristiyanlık ve Yahudilikten, peygamberimizden çok sonraları kopya edilmiş ve İslam’a sokulmuştur. Nasıl ki peygamberimiz ve bütün ashabı dinlerinin adamı idi ise, tüm Müslümanlarda dinlerinin adamı olmak zorundadırlar.
Kur’an’ı niçin ve nasıl okumamız gerektiğini daha iyi anlamak için, Şehid Seyyid KUTUB’un “YOLDAKİ İŞARETLER” isimli kitabı mutlaka okunmalıdır.