Hac İbadeti ve Şirk ZItlığı
Haksöz Dergisi Yazarlarından Mustafa SİEL, Hac Suresi Tefsiri Işığında HAC İBADETİ VE ŞİRK ZITLIĞI Konusunda Şunları Söyledi.
SEMBOLLERE TAZİM İLE KULLUK, TEVHİT VE ŞİRK İLİŞKİSİ
Hac Suresi 30. Ayet Meali; “İşte böyledir haccın mahiyeti, sözün özü şudur ki, kim Allah’ın sembolik sınırlarını büyükler, gerekli tazimi - saygıyı gösterirse, bu durum Rabbi katında o kişi için hayırlı olur.
Daha önce okunanlar (leş, kan, domuz eti, dikili taşlar üzerine kesilenler) dışında olan enam (yenmesi helal olan hayvanlar) size helal kılındı. O halde uzak durun (civarına bile yaklaşmayın) şirke konu olacak nesne ve tasvirlerin (put, bayrak, heykel, dikili taş gibi) görünmeyen – soyut - manevi pisliklerinden, uzak durun ucu şirke kadar varan boş ve faydasız – batıl iddialardan - sözlerden.”
Hacla ilgili her türlü emir ve yasak, Allah’ın saygı gösterilmesi gereken sınırları olup, bunlara gösterilen saygının dünyevi bir faydası değil ama, Allah katında (manevi anlamda) Allah’a yakınlaşmaya faydası olması söz konusudur.
HURUMAT VE HUDUDULLAH FARKI
Hurumat terimi, engellenme, mahrum olma anlamındaki harama kökünden gelip; Allah’ın dikey boyutla alakalı sembolleri (Kabe gibi) ve sınırlarını (ihramlı avlanmamak gibi) ifade eden bir terim olup, şeair (semboller) terimi ile eş anlamlıdır. Yatay boyutta (insanlar arası ilişkilerde) ise hududullah denen (haksız yere insan öldürmeme, zina ve hırsızlık yapmama gibi) sınırlar söz konusudur.
İnsanlar arasındaki ilişkiler deki her türlü sınır (hududullah) nasıl önemli ise; Yüce Allah’ın kendisine sembolik ibadetlerle ilgili olarak koyduğu her türlü sınırda (hurumat) o kadar önemlidir ve her iki alandaki sınırlarla ilgili olarak hassas olmak takvanın mutlak bir gereğidir.
SADECE ALLAH’IN SEMBOLLERİNE TAZİM GÖSTERİLEBİLİR
Yuazzimi kelimesi, tazim etmek, hürmet – saygı göstermek manalarına gelip, Türkçeye de tazim etmek (saygı duruşu gibi) göstermek olarak geçmiştir. Kabe gibi Allah’ın şearini (sembollerine) tazim etmek (saygı göstermek), Allah’a tazim etmek anlamına gelir.
Bir Müslüman Allah’ın şearinden başka hiçbir şeye (bayrak, mezar, anıtmezar, yatır, türbe, taş, ağaç, heykel) tazim edemez (saygı gösteremez), çünkü şirk söz konusudur.
HAYVAN KESİLMESİNDE KAÇINILMASI GEREKEN ŞİRK UYGULAMALARI
Yenmesi helal olanlar sadece enam cinsi olan hayvanlar olup, Kur’anda koyun, keçi, sığır ve deve olarak 4 çeşit olarak bildirilmiştir. Kurban sadece bu hayvanlardan kesilebilmekte olup, kurbanlık, adaklık yada etlik hayvan kesimlerinin her türlü şirk unsurundan (mesela günümüzdeki evliya mezarı yada yatırların yanında kesilmek gibi) uzak tutulması gerekir.
Yine, Allahın hacla ilgili sınırlamalarını ihlal etmek haram olduğu gibi, açık şirke konu olmasa da, Allahın koymadığı sınırlar koymakta (boş – batıl sözler, gavlez zur), bazen şirke kadar varan haramlar olup, kaçınılması gerekir.
Zaten ayette Kur’an’da açıklananlar dışında enamın helal kılındığının hatırlatılması, müşriklerin ihramlı iken et yemeyi, kurbanlık ve nezir hayvanların sütünü ve binek olarak yararlanmayı haram kabul etmeleri nedeniyledir.
Adak etini adayan ve ailesi yiyemez, ihramlı et yenmez, kurban etini kesen yiyemez gibi, Allah indinden olmayan, bilakis Allah’a iftira olarak Allah adına hurumat (dikey) boyutta tazim edilecek yasaklar koymak yönüyle, şirke yol açan veya şirke kadar varan boş sözlerden (gavlez zur) uzak durmak gerekir.
PUT VAR PUTTAN İÇERİ
Evsan terimi, put manasındaki vesen kökünden gelir. 29.Ankebut Suresi 17 ve 25. ayetlerde, İbrahim (as)’ın kavminin vesenlere (evsen) ibadet ettiği, 21.Enbiya Suresi 52. ayette ise, bu kavmin putlarının temasil (temsili suretler - heykeller) olduğu anlatılmaktadır.
Yani gerek İbrahim (as)’ın kavmi, gerekse Mekke müşrikleri, putları ğaybi – ilahi varlıkların temsilleri (sembolleri, şeairi) olarak görüyor, asıl ibadeti ve tazimi putlara değil, putların temsil ettiği ğaybi – ilahi varlıklara yapıyorlardı. Nitekim bir devletin bayrağına yapılan tazim de, o bez parçasına değil, o devletin kendisine yapılır.
Nitekim günümüz Hristiyanları da kilisedeki resim ve temsili suretlere (ikon, put) değil, onların temsil ettikleri ğaybi – ilahi güçlere tazim ve ibadet ettiklerini iddia etmektedirler.
Bu durumda bayrak, ulusal marş, devlet büyüğü gibi bir takım sembollere (temasil, heykel, vesen, put, bayrak, sancak, flama vs.) tazim, o sembollerin arkasındaki dünyevi ve belli belirsizde olsa ğaybi güçlere tazim ve ibadet anlamına gelmektedir. Yine bir takım ağaçlara, taşlara, yatırlara, mezarlara tazimde, o nesnelerin arkasındaki ğaybi güce tazim ve ibadet anlamına gelmektedir.
Hac Suresi 31. Ayet Meali; “Allah için, şirk koşmayan ve boş ve anlamsız - batıl olan her şeyden uzak duran ve bütün benliğiyle Allah’a yönelen kullar – hanifler olunuz.
Şunu da bilin ki, sizin şirk koşmanızın Allah’a bir zararı olmaz, zararı sadece kendinize olur, üstelik bu zarar ahirette cehenneme girmeden önce, bu dünyada da olur, şöyle ki; Kim Allah’a şirk koşarsa, sanki o yüksekten düşüp parça parça olmuş, sonra kuşlar onun cesedinin parçalarından kapışıyorlar gibi olur.
Yada yüksekten düşmekte olan birisini, rüzgar geri gelmesi mümkün olmayan uzak bir ıssız adaya sürüklemiş ve kişi ıssızlarda kaybolup helak olmuş biri gibi olur.
ŞİRKİN DÜNYEVİ ZARARLARI
Şirk (Allah’a direkt yada dolaylı ortak yada ortaklar koşmak) tevhidin zıttı olup, ahiretteki cezası sonsuz cehennem azabıdır. Lakin şirkin dünyada da zararları söz konusudur. Önceki ayette geçen put ve yatırların (evsen) pisliğinden (rics) kasıt, maddi değil şirk pisliği anlamında manevi olup, şirk kirliliği insanın kişiliğini kirletir, hastalandırır, fıtratını tahrip eder.
Ayette geçen misallerdeki sema (gök) insanın tevhidi fıtratını temsil eder. Tevhidi bir iman ve İslam’a sahip olan kişi, (mecazen) bu gökte yükselir, yücelir ve Allah katına yükselir.
Şirk koşan kişi, adeta gökten yere düşüp parçalanır ve her parçasını birileri kapar. Şeytan, putlar, devletler, şeyhler, hocalar kişinin bu parçalarını kapar ve beslenirler. Yani tevhit kişiyi manevi yönden beslerken; şirk, kişinin maddi ve manevi varlığının şirk koşulan unsurlarca talan edilmesidir.
Kişi Allah’ın dinini yaşamayı bırakıp hevasının (kibir, gurur, fuhuş gibi hakka aykırı çirkin arzularının) peşine düşmek suretiyle kafasına göre hayatını yaşamak suretiyhle (mecazi anlamda) şirk koşarsa, heva rüzgarı onu bir daha hakka dönemeyecek ve sonu cehennem olan çok uzak bir mesafeye sürükler.
25.Furkan Suresi 43. ayette bu durum, hevasını ilah edineni gördün mü, şimdi onun hidayet bulması için sen mi vekil olacak, onu sen mi doğru yola getireceksin diye ifade edilmiştir. Buradaki hevasını ilah edinmekten kasıt, Allah’ın rızasını arayarak O’nun dinine değil, nefsinin hevasının hakka aykırı çirkin arzularını tatmin için Allah’ın dinine aykırı şeylerin peşine takılmak anlamında mecazi anlamda şirktir.
Hac Suresi 32. Ayet Meali; “İşte böyle, sözün özü şudur ki kim Allah’ın (Kabe gibi) sembollerini büyükler, saygı gösterirse, bu tazim kalplerin takvasından kaynaklanır.”
KABE KUTSAL DEĞİL, ALLAH’IN ŞEARİDİR (SEMBOLÜDÜR)
Gerek Kabe gibi maddi şeair (semboller) olsun, gerekse hac yasakları gibi soyut şeair olsun, Allah’ın hurumatına tazimde, o sembol ve yasaklara değil, bizzat Allah’ın kendisine yapılan tazim manasına gelir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, bu sembollerin (şeair, hurumat) gaybi bir güç odağı olarak algılanmamasıdır. Kabenin taşları normal taşlar olduğu gibi, Kabe diğer binalar gibi normal bir binadır. Kabe’yi ayrıcalıklı kılan tek şey, Yüce Allah’ın Kabe’yi kendisinin ve tevhidin bir sembolü (şeairi) kılmış olmasıdır. Tıpkı bir devletin sıradan bir bezden olan bayrağı gibi.
Bu nedenle, eğer Kabe’de de (yatırlar gibi) ğaybi bir güç (kutsallık) vehmederek tazim yapılırsa, şirk söz konusu olur. Yani, nasıl ki bir bez olan bayrağa gösterilen saygı, bezden korkarak değil, devletten korkarak söz konusu oluyorsa; Kabe’ye gösterilen saygıda, Kabe’de gaybi bir güç (kutsallık) vehmederek değil, Allah’ı temsil ettiğinden olmalıdır.
KABE’NİN ŞİRKE VESİLE EDİLMESİ MÜMKÜN MÜ?
Yani, nasıl ki bir puta yada bayrağa tazim eden, o put yada bayrağın arkasındaki ğaybi yada dünyevi güç odağının gazabından sakındığından (takva) tazim ediyorsa; Allah’ın sembollerine tazim edende, Kabe yada ihramlı avlanmamak gibi sembollerden değil, Allah’ın azabından sakınmaktadır kalben.
Yani gerçek tazim kalpte, düşünce ve duygu boyutunda olur, fiil ve tavır olarak yansıtılması yeterli değildir. Nitekim, insanlardan çekinerek namaz kılan veya oruç tutan bir münafığın takvasından söz edilemez, düşünce ve duygu boyutların dada namaz ve oruç niyeti ve şuuru olması gerekir.
Aklı başında olan hiç kimse, bir bez parçası olan bayraktan korkarak tazim göstermez, o bayrağı sembol kabul edip tazim göstermeyene cezai müeyyideler uygulayan devletten korkarak tazim gösterir. Eğer biz Kabe’nin bizzat kendisinde ğaybi bir güç ve kutsallık vehmedersek, farkında olmaksızın Kabe’yi bir vesen (put) haline getirmiş ve şirk koşmuş oluruz.
Hac Suresi 33. Ayet Meal “Allah’ın sembollerinden olan kurbanlık hayvanlardan belli bir süreye değin faydalanmanız sizin helaldir;
Faydalanacağız süre, onların haccın bitiminde Kurban bayramı denen sayılı günlerde Kurban edilmelerine değindir.
ALLAH ADINA HARAM - HELAL TESBİT ETMEK HARAMDIR
Müşrikler, kurbanlık (nezir, kurban için tesbit edilip adanmış) hayvanlardan binmek yada sütünden içmek gibi her türlü faydalanmayı haram sayıyorlardı. Ayette kurban için tespit edilen (adanan, işaretlenen, gerdanlık bağlanan, nezir) hayvanların, Kurban bayramının ilk üç günü kurban edilmelerine değin her türlü faydalanmanın helal olduğunu; haram demenin batıl ve boş bir söz (gavlez zur) olduğunu ifade ediyor.
Ayetteki ifade, Kurbanların Kabe’nin yanında kurban edilmesini değil, Mescidi haram’ın kurban kesilmeye uygun bir yerinde kurban edilmesini ifade ediyor. Çünkü, beytil atig ifadesi sadece Kabe’yi değil, hac merasiminin ifa edildiği tüm alanı ifade eder.
KURBAN ADAMAK CAİZ MİDİR?
Meşru dünyevi bir amaç için (evlilik, ev ve araba sahibi olmak gibi), şartlı adak kurbanı adamak (nezir), haram ve şirk olmadığı sürece, en hafif ifade ile mekruh (hoş olmayan bir şey) olarak görülmüştür. Bu tür adaklardan kaçınmak gerekirse de, eğer adanmışsa yerine getirilmesi gerekir.
Haram bir işin olması için adanan adaklar ile şirk karışık (Allah’a ve falan yatıra adamak gibi) bir adak kurbanı eti ile, yatırlar ve türbeler yanında kesilen adak kurban yada etlik hayvan etleri leş hükmünde olup yenmez.
Uhrevi – imani bir amaçla, şartlı yada şartsız adakta bulunmakta ise (adak kurbanı yada adak oruç gibi) bir mahsur olmayıp, 29 ayetteki adaklarını yerine getirsinler ayeti muhtemelen bu durumu ifade etmektedir.
Adak kurbanı etinden adayan ile birinci dereceden yakınlarının yiyemeyeceği iddiası, ayetlerde geçen boş – batıl sözlerden (gavlezzur) olup, kesinlikle itibar edilmemelidir. Adak adayan ve yakınları, kestiği meşru adak kurbanı etinden yiyebilir. Nitekim, işlediğimiz ayetlerde hac kurbanlarından hem kurban sahibinin yemesi, hem de muhtaçlara yedirmesi ifadesi buna işaret etmektedir.