Direnen Gazze kazanacak!
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Amasya Özgür-Der’e misafir oldu.
Amasya Ovasaray Köyünde katılımcılarla bir araya gelen Rıdvan Kaya, Gazze direnişi üzerinden çıkartılması gereken dersler üzerinde konuşarak şu hususlara değindi;
Gazze’ye Sahip Çıkarken Kendimize Haksızlık Etmeyelim!
Tabloyu netleştirmek gerekiyor çünkü düşmanın gerçek mahiyetiyle kavranması önem arz ediyor. Düşmanın gücünün, kapasitesinin tespiti ve mücadele ruhunun korunması, güçlendirilmesi açısından bu bir zorunluluk. Zaman zaman yaşanılan acıların büyüklüğü karşısında Müslümanlar arasında acziyet ve zaaf halinin vurgulanması bağlamında dile getirilen “İsrail ile baş edememek, İsrail karşısında acze düşmek” söylemlerinin haklı ve gerçekçi olmadığının görülmesi gerekiyor.
Düşmanımız sadece İsrail değil, kendisiyle savaştığımız güç İsrail’den ibaret değil. Doğrudan ABD ve Batı ile savaş halindeyiz. Güç dengesi yok bu savaşta. Şartlar alabildiğine aleyhimizde gözüküyor. Bu yüzden her fırsatta eleştiri oklarını içe çevirip kendimizi aciz ve zavallı konumda algılamak, İslam ümmetini değersizleştirmek, kınamak, aşağılamak tutarlı ve anlamlı bir tutum olmuyor. Bunun hayırlı olmadığı da çok açık.
Askerî, mali, siyasi açıdan çok güçlü bir sömürgeci düzenle, küresel bir sistemle mücadele içindeyiz. Düşmanımız İsrail’den ibaret olmadığı gibi, işgal altındaki coğrafyamız da Filistin’den ibaret değil. Çok boyutlu bir kuşatma altında ve son derece zor şartlarda mücadele ediyoruz. Ve Rabbimize hamd olsun ki direniyoruz, her şeye rağmen, tüm zorluklara, imkânsızlıklara, güç dengesindeki büyük orantısızlığa rağmen, düşmanın vahşiliğine, sınır tanımaz zulmüne rağmen direniyoruz.
Direnişi Küçümsemeyelim!
Tam 10 aydır Gazze’de yaşananlar sadece zulmün büyüklüğünü, sınır tanımazlığını, bu zalimlerin insanlar üzerinde tesis etmeye kalktıkları ilahlık iddialarının reddedilmesi halinde nasıl canavarlaşabildiklerini göstermedi sadece. Gazze aynı zamanda direnişin alt edilemeyeceğini, sindirilemeyeceğini, sadece Rabbu’l-Âlemin’e teslim olanların zalimlere asla boyun eğmeyeceğini de gösterdi. Kana doymamaları, vahşet ve barbarlık çıtasını mütemadiyen yükseltmeleri bu yüzden.
Hedeflerine ulaşamamış olmanın hırsıyla, öfkesiyle delirmişcesine saldırıyor, yakıyor, yıkıyorlar. Mamafih Filistin halkına baş eğdirememiş olmanın ezikliğini yaşıyorlar. Bunca desteğe, bunca silaha, yıkıma, soykırıma rağmen teslim bayrağı çekmeyen Filistin halkına karşı çok öfkeliler. Bu yüzden cezalandırıyorlar! Bir anlamda bu direngen halka “Madem önümüzde eğilmiyorsunuz öyleyse ölümlerden ölüm beğenin!” diyorlar.
Çekilen acıların haddi hesabı yok ama tüm dünya, Müslümanların sabır ehli olduğunu görüyor. Zalimlerin ise belki çok paraları, silahları, orduları var ama sabırları yok. Bir an önce dünya nimetlerini elde etmeyi, rahat ve konforlu hayatlarına geri dönmeyi, korkulardan, kaygılardan azade olmayı düşlüyorlar. 100 yıldır yaşadıkları gerilimin bitmesini arzuluyorlar.
Ama yağma yok! Bu coğrafyada asla huzurlu olmayacaklar, başlarını rahatça yastığa koyamayacaklar. Yaşadığımız büyük acılara, ödediğimiz ve daha da ödeyeceğimiz büyük bedellere rağmen asla onların hayallerindeki statükoya müsaade etmeyeceğiz. Belki biz ölmeye, kitleler halinde katledilmeye devam edeceğiz ama onlar da asla kazanamayacaklar. Ta ki günleri aramızda döndüren Rabbu’l-Âlemin bizim zayıflığımızı giderip onların kuvvetlerini helak edene ve hükmünü hâkim kılana dek! Sabırla direnecek ve o günleri bekleyeceğiz.
Zalimlerin Akıbeti Birbirine Benzeyecek!
Netanyahu, Amerikan Kongresindeki konuşmasında “Sizin için de savaşıyoruz, ortak düşmanla mücadele ediyoruz. Bu, medeniyetin barbarlıkla savaşıdır!” diyordu değil mi? Bu sözler 11 Eylül 2001 ertesinde birebir ABD Başkanının sözlerini hatırlatıyor. George Bush da İslam ümmetine açtığı savaşı böyle savunmuş ve koalisyon ortaklarıyla giriştiği Afganistan işgaline böyle güzellemeler düzmüştü.
20 yıl süren bir işgalden; Tomahawk füzeleriyle, B2 bombardıman uçaklarıyla, 6,5 ton ağırlığa sahip ve atıldığı alanda 600 metre yarıçapında her şeyi yok eden ‘papatya biçen’ adı verilen devasa bombalarla acımasızca işlenen katliamlardan; milyonların tehcirinden; Guantanamo barbarlığından geriye kalan nedir diye bugün dönüp baktığımızda ancak zalimlerin zilletini görüyoruz. Evet, çok acı yaşattılar ama sonunda zelil biçimde defolup gittiler.
Siyonistler de gidecek. Bu coğrafyaya ait değiller. Ne kadar efor sarf etseler, devasa ordular teşkil etseler, büyük yatırımlar yapsalar da iğreti duruyorlar. Nesillerdir Filistin halkına boyun eğdirmeye, onlara Filistin davasını unutturmaya çalıştılar ama başaramadılar. Filistin halkı işgali bitirebilecek bir güce ulaşmadı belki ama 4-5 nesildir dava bilincini korumayı sürdürdü. Şu yaşananlardan sonra kıyamete kadar hiçbir Filistinlinin davasından vazgeçmeyeceği de açıkça anlaşılmış oldu. Şimdilik anlamazlıktan, görmezlikten gelseler de Siyonistler de er geç bunu anlayacak, bu gerçekle yüzleşecekler.
“4000 yıldır Kudüs bizim yurdumuz ve ebediyen burada yaşayacağız!” diyordu Netanyahu. Azgınlaşan atalarının nasıl korkunç cezalara çarptırıldıklarını unutmuş görünüyordu. Ama Allah’ın izniyle hatırlayacaktır. Müslümanlar sabırlıdır, pek çok sorunun çözümünün, pek çok mücadelede zaferin sabırlı olmaktan geçtiğini bilirler. Allah yolunda bedel ödemenin kayıp değil, nimet olduğunu bilenler asla yılgınlığa düşmezler, ümitsiz olmazlar. Biz Allah Teâlâ’nın sabredenlerle beraber olduğuna ve O’nun vaadinin hak olduğuna iman ediyoruz.