Amasya’da “Kelime-i Tevhid’in Gerçek Anlamı” Konuşuldu
Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde, “Kelime-i Tevhid’in Gerçek Anlamı Nedir?” konusu işlendi.
Özgür-Der Amasya Temsilcisi Mustafa Siel tarafından Temsilcilik Salonunda Cuma günü Kur'an ayetleri ışığında, İslam'a girişin anahtarı olan la ilahe illallah'ın gerçek anlamı konusu işlendi.
İSLAM'A GİRİŞİN ANAHTARI KELİME-İ TEVHİT
Bir insanın iman edebilmesi için, kelimeyi tevhit olarakta isimlendirilen "La ilahe illallah Muhamemmedun rasulullah" sözüne, anlamını bilerek iman etmesi (samimi olarak inanması) gerektiği herkesin bildiği bir husustur.
İmanın ve İslam'ın ilk basamağı olan bu önemli konunun, yani "La ilahe illallah" kelimeyi tevhidin anlamının halkımızca gereğince bilindiğini söylemek maalesef mümkün değildir.
LA İLAHE İLLALLAH'IN GERÇEK ANLAMI
Halkımızca kelimeyi tevhit sözü genelde "Allahtan başka Allah yoktur" diye anlaşılmaktadır. Oysa Türkçeye tam çevirisi – meali olan "Allah'tan başka ilah (tanrı) yoktur" diye anlaşılması gerekir.
Kelimeyi tevhid, Arapça olumsuzluk edatı olan "la – hayır, yoktur" ile başlamakta olup; La ilahe "ilah (tanrı) yoktur" anlamına gelmekte; peşinden gelen arapça istisna edatı olan illa, bu yokluktan Allah'ı istisna tutmaktadır (illa Allah = illallah, tek ilah olarak Allah vardır).
Kelimeyi tevhidin Arapça olumsuzluk edatı olan "la – hayır, yoktur" ile başlamasının hikmeti şudur. Bir Müslüman, Allah'a iman etmeden önce, tüm sahte ilahları reddetmeli, bilahare sadece tek (vahid – ehad) olan Allah'ın ilahlığını tanıdığını ilan etmelidir.
ARAP MÜŞRİKLERİ ALLAH'I İNKAR ETMİYORLARDI – ATEİST DEĞİLLERDİ
Bilinenin aksine, Kur'an'ın indiği Mekkeli Arap müşrikleri, Allah'ın varlığını ve O'nu en büyük (baş) ilah (tanrı) olarak tanımayı inkar etmiyorlardı. Müşrikler, Allah'ı gerçek ve en büyük baş ilah (tanrı) olarak tanımakla beraber, Allah'tan başka, yine O'nun tarafından ilahlık yetkisi verilmiş ve O'nun yardımcısı olan yardımcı – aracı (şefaatçi) ilahlarda (tanrılarda) olduğuna inanıyorlardı. (10.Yunus Suresi 18. Ayet)
Nitekim Kur'an'daki pek çok ayette, Müşriklerin Allah'ın yaratıcı, rızık verici, hayat veren ve öldüren, mutlak kudret sahibi olduğuna inandıklarını ortaya koyan açık ifadeler vardır. (29.Ankebut Suresi 61'den 66'ya kadar olan ayetlere bakınız)
Müşrikler, Allah'ın tek gerçek ilah olduğunu, lakin sonradan meleklerden ve ölmüş bazı salih insanlardan kendisine yardımcılar (veli, evliya) edindiğini, bu yardımcı ilahlarında Allah ile kullar arasında aracılık (şefaatçilik) yaptıklarına inanıyorlardı. (39.Zümer Suresi 3 ve 4. ayete bakınız).
PEYGAMBERLER ATEİZMLE DEĞİL, ATAİZM VE ŞİRKLE MÜCADELE ETMİŞLERDİR
Bu nedenle, İslam'a giriş Allah vardır diyerek değil, Allah'tan başka ilah (tanrı) yoktur diyerek gerçekleşir. Çünkü tarih boyunca peygamberlerin esas mücadelesi, Allah'ın varlığını inkar edenlerle (evrimci ateistler) değil, Allah'ı en büyük baş ilah kabul etmekle beraber, O'na aracı yardımcı şefaatçi ilahları ortak koşanlarla (müşriklerle) ve bu ortak koşmayla (şirkle) olmuştur.
Yani ilk çağlardan itibaren, asıl mücadele; Allah'ı tek ilah tanıyan gerçek müslümanların tevhid anlayışı ile, Allah'a ortaklar koşarak tanıyan müşrik kafirlerin şirk anlayışı arasında gerçekleşmiştir.
Peygamberler halklarını tağutu red edip sadece Allah'a kulluk – ibadet etmeye çağırırken, halkları ısrarla atalarından gelen şirk inanışlarına sarılmak ve tağutları olan ulu önderlerine kul – köle olmak konusunda ısrar etmişlerdir.
HALKIMIZIN İSLAMI İNKARI ATEİZM SANIP, ŞİRKİ UNUTMASI
Bu gerçek, bizim iman ve küfür anlayışımızı yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılmaktadır. Çünkü bu güne değin bizler, Allah'ın varlığına inanmanın iman ve kurtuluş için yeterli olduğunu sanıyorduk.
Oysa yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı üzere, Allah'ın varlığına inanmak iman ve kurtuluş için yetmez. Tağuti ulu önderleri ve Allah gibi ilahi kudrete sahip olduğu sanılan sahte ilahları tamamen ret edip, Allah'a şirk koşmadan iman etmek, iman ve kurtuluşun temelidir. Bu temel atılmadıkça, hangi amel işlenirse işlesin Allah indinde fayda vermez. (39.Zümer Suresi 64'ten 66'ya kadar olan ayetler)
Maalesef genelde halkımız, imanı geçersiz kılan ve tüm amelleri işe yaramaz hale getiren şirk konusunda bilgisiz ve duyarsızdır. Öyle ki, şirk terimi yeni yeni halkımızın gündemine girmekte, şirkin anlamı bile halkımızın çoğunluğunca bilinmemektedir. Halkımız inkar ve küfür deyince, Allah'ın varlığını inkar etmeyi, yani ateizmi anlamaktadır.
ŞİRK ANLAŞILMADAN TEVHİT ANLAŞILAMAZ
Görüldüğü gibi kelimeyi tevhidin asıl konusu insanların şirki reddetmesi olup, 4.Nisa Suresi 116. ayette Yüce Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamayacağını, bunun dışındaki suçları bağışlayabileceğini, şirk koşanın uzak bir sapıklığa düştüğünü bildirmiştir.
Bu nedenle tüm Müslümanlar tevhid ve şirki öğrenmek, inanç, düşünce ve yaşantılarında şirk unsurları varsa bunları temizleyip tevbe ederek yeniden iman etmek durumundadırlar. İnanç, düşünce ve yaşantılarında şirk bulunupta bunları temizleyip tevbe etmeden ölenlerin akibeti, yukarıdaki ayete göre cehennem olacaktır.
BİLMEDEN ŞİRKE DÜŞMEK
Türkçeye tanrı olarak çevrilen Arapça ilah terimi, "her şeyin üzerindeki mutlak kudret ve güç, her şeyi kuşatan ve koruyup gözeten, her şeye hakim olup hüküm koyan ve yol gösteren, ilahlığından dolayı insanların kendisine ibadet etmek ihtiyacını hissettikleri gizemli ve görülemeyen varlık" anlamlarına gelmektedir.
Bu anlamlar dikkate alındığında, bu anlamları içeren özelliklerin hayali yada gerçek varlıklara tanınması halinde, o varlıkların ilah (tanrı) tanınmış olacağını; bu durumda da La ilahe illallah sözümüzün boşa çıkacağını anlayabiliriz.
Yani kişinin bilerek ve kasıtlı şirk koşması gerekmez, bilmeyerek te olsa Allah'a ait özellikleri gerçek yada hayali varlıklara tanımakla şirk koşmuş olur. Nitekim 6.Enam Suresi 22'den 24'e kadar olan ayetlerde bu husus vurgulanmaktadır.
TEVHİT VE ŞİRKİ ANCAK KUR'ANDAN ÖĞRENEBİLİRİZ
Bu nedenle, Kur'anı okuyup anlayarak, ilah kavramının neleri kapsadığını ve Yüce Allah'ın ilahlık özelliklerinin neler olduğunu anlamak ve bu özellikleri O'ndan başkası için tanımamak, imanın mutlak bir şartı ve olmazsa olmazıdır.
La ilahe illallah'ın gerçek anlamına ve gerçek bir iman anlayışına ancak Kur'anı okuyup anlayarak ulaşabiliriz. Kur'anı gereğince ve yeterince anlamadan, ne kelimeyi tevhidin, ne tevhid ve şirkin, nede Allah indinde geçerli gerçek bir imanın nasıl olduğunu anlamak mümkün değildir.
GÜNÜMÜZDE BİLMEDEN DÜŞÜLEN ŞİRK MİSALLERİ
Maalesef tarih boyunca ve günümüzde bilmeden ve farkına varılmadan şirke düşülmesi çok yaygın olarak gerçekleşmiş acı bir vakıadır.
Nitekim tarih boyunca olduğu gibi günümüzde halkımızın farkında olmadan gerçek yada hayali varlıklarda, Yüce Allah'ın onlara vermediği güçler vehmederek şirke düştükleri görülmektedir.
Mesela, evliya ve yatır denen kabir ve türbelerde insanüstü - olağanüstü güçler vehmetmek, günümüzde bilinen düşülen bu tür şirklerin en açık misallerindendir. (16.Nahl Suresi 20'den 22'ye kadar olan ayetlere bakınız).
Yine, mutlak gerçeği bilmek ve insanlara yol gösterip hüküm koymak sadece tek ilah olan Allah'a ait bir özelliktir. Allah'tan başka hocaları, alimleri, fikir ve ideolojileri, liderleri, ulu önderleri, din ve devlet adamlarını, meclisleri; mutlak gerçeği bilen, insanlara doğru yolu gösteren ve insanlar üzerine hüküm koymaya yetkili saymakta, günümüzde bilinmeden en sık düşülen şirk örneklerindendir. (5.Maide Suresi 43'ten 50'ye kadar olan ayetler ile 9.Tevbe Suresi 31. ayete bakınız.)
Şeyh yada evliya denen birtakım din adamlarının kullarla Allah arasında aracı olacaklarına, insanların düşünce ve duygularını bileceklerine, ahirette şefaatçi olacaklarına, onların eteğin tutunmadan kurtuluşun olmayacağına inanmakta günümüzdeki bilinmeden düşülen şirk örneklerindendir.
ŞİRKTEN KURTULMANIN VE KORUNMAMIN TEK YOLU
Hayatımıza bu kadar girmiş olduğu halde çoğunu bilmediğimiz ve çoğu zaman iman ve İslam adına, iyi kulluk adına düşülen tüm şirklerden kurtulmak için mutlaka Kur'anı anlayarak okumalı; imanımızı ve İslam'ımızı Kur'an'dan ve Kur'an'a uygun peygamberimizin gerçek sünnetinden almalıyız. (2.Bakara Suresi 1'den 5'e kadar olan ayetlere bakınız). Şirkten kurtulmanın ve korunmanın başka bir yolu yoktur.