Amasya'da “Ahirete İmanın Anlamı” Semineri
Özgür-Der Amasya Temsilciliğinin Yaz Seminerlerinin bu haftaki konusu “Ahirete İmanın Anlamı” idi.
Dernek Temsilciliğinde, Haksöz yazarlarından Mustafa SİEL tarafından verilen seminerde özetle şu hususlar vurgulandı.
1-İmanın temeli Allah’a şirk koşmadan iman ile ahiret gününe iman olup, kitaplara, peygamberlere ve meleklere imanın, bu iki temel iman ilkesini tamamlayıcı iman ilkeleri olduğunu, imanın temel ilkeleri seminerimizde açıklamıştık.
2- İmanın en temel 2 ilkesi olan Allah’a şirk koşmadan iman ile ahirete iman birbirinden ayrılamaz. Yani Allah’a şirk koşmadan iman olmadan, ahirete iman gerçekleşmeyeceği gibi; ahirete iman olmadan, Allah’a şirk koşmadan iman gerçekleşmiş olmaz. Bu nedenle, ben Allah’a şirk koşmadan iman ederim, ancak ahirete inanmıyorum diyen, iman etmiş bir Müslüman değil, açık bir kafirdir. (2.Bakara Suresi 62 ile 18.Kehf Suresi 35’ten 38’e kadar olan ayetlere bakınız)
3- Nasıl ki Allah’a imanın esası Allah’a şirk koşmadan iman etmek olan tevhid ise, ahirete imanın esasıda mutlak adalet olan, her bir insanın dünyada yaptıklarının (amelinin) karşılığını ceza yada mükafat olarak eksiksiz görmesidir. Dolayısıyla imanın temel iki ilkesi tevhid ve adalet olarakta nitelendirilebilir. (99.Zilzal Suresine bakınız)
4- Ahirete iman, kainatın ve insanın hak bir amaçla yaratıldığına ve bu amacın tüm insanlar için ahirette mutlak bir adalet olacağına iman etmektir. Ahireti inkar ise, dünyanın ve insanların amaçsız ve boşa yaratıldığını iddia etmek anlamına gelip; Yüce Allah’ın böyle boş işler yapması mümkün olmadığına göre, ahireti inkar Allah’ı inkar anlamına gelir. (23.Mü’minun Suresi 115. ayete bakınız).
5- Yani ahirete iman demek, kainat ve insanın hak bir gerçekle yaratıldığına ve ahirette her insanın dünyadaki imtihanının karşılığını eksiksiz görüp, mutlak adaletin gerçekleşeceğine iman etmektir. Bu nedenle, Allah’a ve ahirete iman ettiğini iddia eden bir kişi, eğer hayatını ahiret hayatı için bir hazırlık olmak için yaşamıyorsa (amilus salihatı işlemiyor, yani hayatını Allah’ın kitabına ve resulünün sünnetine uygun olarak yaşamıyorsa), bu iman iddiası boş ve geçersizdir. (103.Asr Suresine bakınız)
6- Dünya hayatı sınırlı süreli ve eksik nimetler olan geçici bir imtihan yurdudur. Ahiret hayatı ise, sonsuz ve eksiksiz nimetler yada azabların bulunduğu gerçek hayat yurdudur. (86.Ala Suresi 16 ve 17. ayetlere bakınız)
7- İmanın esası Allah’a şirk koşmadan iman olduğuna göre, Allah’a şirk koşarak iman edenler, velevki salih amel işleyerek yaşamış bile olsalar, ahiret hayatını peşinen kaybetmişlerdir. Çünkü şirk en büyük zulümdür. Bu nedenle, önce “La ilahe illallah” kelimeyi tevhidini tam olarak kavrayıp, içten bir iman gerekir. (4.Nisa Suresi 116 ile 31.Lokman Suresi 13. ayete bakınız)
8- Allah’a şirk koşmadan bir imanın ardından, ahiret hayatı için azık hazırlamak, yani hazırlık yapmak gerekir. Zaten bu dünya ahiret hayatı için bir azık hazırlama yeri, ahiret hasadı için ürün yetiştirme tarlası gibidir.
9- Gerek şirkten arınmış doğru bir iman anlayışına sahip olabilmek, gerekse ahiret için doğru hazırlık yapmak, azık hazırlamak için; mutlaka Kur’anı okuyup anlamak ve peygamberimizin Kur’anı uygulaması olan gerçek sünnetine uymak, yani tabi olmak zaruridir. (4.Nisa Suresi 56’dan 65’e kadar olan ayetlere bakınız)
10- Peygamberimizin içinden çıktığı arap müşrikleri, Allah’a şirk koşarak inanmanın yanı sıra, ahiret hayatı konusunda da kafaları karışıktı. (78.Nebe 1’den 5’e kadar olan ayetlere bakınız)
11- Arap müşrikleri içinde, Allah’ı ve ahireti tamamen inkar eden dehriler (evrimci ateistler) olduğu gibi, ahiret olacak ama dünyada nasıl yaşarsa yaşayalım biz ahirette de cennette ve iyi durumda olacağız diye inananlar vardı. (45.Casiye 24 ile 18.Kehf Suresi 35’ten 38’e kadar olan ayetlere bakınız)
12- Arap müşriklerinin geneli ise ahiret hayatına inanmak istemiyor, fakat eğer ahiret olursa dünyada olduğu gibi fidye vererek, sahte ilahlarının şefaati (aracılığı) yada Allah indinde kıymetli bir takım dostlarının vesilesiyle kurtulabileceklerine inanıyorlardı. (7.Araf 53 ile 40.Mü’min 17 ve 18. ayetlere bakınız)
13- Yani arap müşrikleri asıl hayat olarak bu dünya hayatını görüyor ve sadece bu dünya hayatı için yaşıyorlar; ahiret hayatına pek ihtimal vermemekle beraber, eğer olursa çalışmadan şefaat, fidye yada yakın dostlar aracılığıyla orada da başlarını kurtaracaklarını iddia ediyorlardı.
14- Bu nedenle, Kur’anda arap müşriklerinin hem ahireti inkarları red ediliyor; hemde ahirette iman ve salih amel olmaksızın, dünyada olduğu gibi şefaat (aracılık), fidye (rüşvet), salih insanların yakın dostluğu (kayırma) gibi hileli yollarla kurtulacakları iddiaları red ediliyordu.
15- Günümüzde de ahiret konusunda arap müşrikleri gibi hatalı anlayış ve inanışların olduğunu söyleyebiliriz. Yani Allah’ı ve ahireti tamamen reddeden evrimci ateistler olduğu gibi, ahiretin olacağını lakin herkesin cennete gideceğini iddia edenlerde vardır.
16- Halkımızın çoğunluğunun ahiret inancı ise, ahiretin olacağı, lakin la ilahe illallah diyen herkesin eninde sonunda cennete gideceği yönündedir. Her ne kadar dünya hayatı yalan ahiretin gerçek hayat olduğu söyleniyorsada, uygulamada tam aksini görüyoruz. Yani tüm çabalar dünya hayatı için görülürken, ahiret hayatı sırtların arkasına atılmakta.
17- Yani arap müşrikleri genelde ahiret hayatını inkar edip, ahiret belki olabilir diye inanıp dünya için yaşamakta iken; halkımız sözle ahireti esas hayat kabul ettiğini söylemekte, lakin tıpkı arap müşrikleri gibi esas olarak dünya hayatı için yaşamaktadırlar.
18- Ahirete imanın gereği hazırlık yapıp azık hazırlamak iken, halkımız genelde bu dünya hayatı için çalışıp, emeklilik ve çocukları için hazırlık yapıp azık hazırlamakta. Ahirette ise sadece Müslüman olduğu için, olmazsa Allah katında kıymetli şeyh ve evliya denen kimselerle olan arkadaşlığı, oda olmazsa peygamberimizin şefaati ile kurtulacağına inanmakta. Kurtulamasa bile, cehennemde günahı kadar yanıp çıkacağını ve cennete gireceğine inanmakta.
19- Tüm bu anlayışlar Kur’anda açıklanan ahiret anlayışına zıt olan anlayışlardır. Kur’anda ancak şirk koşmadan iman edip hayatlarını ahiret hazırlığı için yaşayanların kurtuluşa ereceğini ve cennete girip daimi olarak kalacağını; böyle olmayanların ise cehenneme girip daimi kalacağını bildirilmektedir.
20- Peygamberler, melekler ve Allah dostları denen insanların (veli ve şeyh) şefaati (aracılığıyla) cehenneme girmekten kurtulanılabileceği, Müslümanların günahları kadar cehennemde yanıp cennete gireceği inanışları Kur’ana, tevhid ve adalete aykırı inanışlardır.
21- Cennet ve cehennem ebedi (kesintisiz ve Allah’ın izin ve iradesiyle) sonsuz olacak, insanlar bu dünyada olduğu gibi bedene sahip olup, dünyadakilere benzer fakat çok yüksek acı, sevinç gibi duyular ve duygular tadacaklardır.