Hadislerin Yazılış Süreci ve Sıhhat Kriterleri
Adana’da "Hadislerin Yazılış Süreci ve Sıhhat Kriterleri" semineri yapıldı.
Adana Özgür-Der aylık seminerlerini bu ay; "Hadislerin Yazılış Süreci ve Sıhhat Kriterleri" başlığı altında Haksöz Dergisi yazarı Abdulhakim BEYAZYÜZ sunum yaptı.
Kur'an tilaveti ile başlayan program, devamında Salih EŞİYOK'un açılış ve tanıtım konuşması yer aldı. Sonrasında sözü yazarımız Abdulhakim Beyazyüz'e bıraktı.
Beyazyüz konuya hadis ve sünneti birbirinden ayırt etmemiz gerektiğini söyleyerek başladı.
Sünnet; sözlük anlamı itibariyle yol, gidişat vs. mânâlarına gelmekte olup, "Rasulullah'ın günlük yaşayışında takip ettiği yol şeklinde tanımlanmıştır. Nitekim bazı muhaddislerin de bu kavramları birbirinden farklı anlamlarda kullandıklarını görmekteyiz.
Hadis ise, "haber" anlamındadır. Sünnet ve hadis kavramları sonraki asırlarda muhaddisler tarafından aynı anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Onların bu kelimeleri aynı anlamda kullanmaları ise, bunların eş anlamlı olduğunu göstermez. Bugün kısır döngü şeklinde devam eden sünnet tartışmaları bu ayrımın yapamamasından kaynaklanmaktadır. Sünnet bir bütünü ifade ederken, hadisler ise bu bütünün parçalarını ifade ederler. Tek başına bir hadis sünnet değildir. Dolayısıyla bizim tartışmamız gereken; sünnet değil, hadisler olmalıdır. Çünkü sünnet, aslında katiliği ifade eden bir kavramdır. Kur'an'ın, Hz. Peygamber'in hayatına yansımış şeklidir. Yani O'nun Kur'an'ı yaşayış tarzıdır. Şüphesiz ki, o Kur'an'ı en iyi anlayan ve hayatına en doğru şekilde tatbik edendir.
Devamında Beyazyüz, hadislerin yazılış sürecinden bahsederek tedvin hareketinin hicri 80 veya 100. Yıllara denk geldiğini söyledi. Peygamber hadislerin yazımını yasakladı. Yazanların yakmasını istedi. Çünkü Peygamber hadislerin aktarımında yanlışlar olacağını düşünüyordu. Bu yüzden hadislerin yazılışını yasakladı. Çünkü biliyordu ki her konuşulan, takrir, olay ve davranış not alınacaktı. Dolayısıyla zamanla bunların vahy ile karıştırılmasıda söz konusu idi. Kuranı Kerim böyle değil aralıklı iniyor ve inen ayetler vahiy katiplerince yazılıyordu. Yazar kendi konuşmasından örnek vererek mesela benim konuşmamı başka bir yere aktarmaya çalışırsanız, aklınızda bu konuşmayı yada maksatlarımı olduğu gibi karşıya aktarabilecekmisiniz. Ne kadarını aktarabilirsiniz üzerinden örnek vererek konuyu değerlendirdi.
Dolyısı ile Halifeler döneminde de hadis yazılımına izin verilmemiştir. Ta ki Hicri 99 yılına kadar devam eden bir süreçte Ömer Bin Abdülaziz tarafından hadislerin yazılımına izin verildi ve imamın Zuhuri de bu konuda takibini yapmakla görevlendirildi.
Ayrıca yazar hadis konusunda yazılmış elimizdeki en eski nüshanın Hamman bin Münebbih'in sahibesi olduğunu söyledi Eser Ahmed bin Hanbel'in müsnedi nde yer aldığını da belirtti.
Yazar hadisi 3 başlık altında tasnif edebileceğimizi söyledi :
1. Metnin kaynağına göre hadisler.
2. Ravilerine göre hadisler.
3. Sıhhat derecesine göre hadisler.
Hadis tahlil ve tetkikleri daha sonraki bir süreci kapsar. İlk dönem sadece hadislerin toplanması sürecidir. Hicri 210 yılından sonra hadisler tahlil ve tetkik edilerek yazılmışlardır.
Hadisin iki boyutu vardır.
Senet ve Metin açısından incelenilebilir hadisler.
Sened, "biri diğerinden almak ve nakletmek şartıyla hadisi rivayet eden kişilerin –Rasûlullah'a kadar- sıralandığı kısım"dır. Yani bir nevi Peygamberin bu sözü söylediğini söyleyenlerin adlarının yer aldığı kısımdır.
Metin ise, "hadisin asıl kısmı, senedin kendisinde son bulduğu sözlü kısım"dır. Yani peygamberin söylediği söylenen söz, yaptığı söylenen fiil ve takrirlerdir.
Kaynakları açısından Hadisler ise 4 kısma ayrılacağını söyleyerek onları da tanımladı.
1. Kudsi hadisler: Hz. Peygamberin bazı hadislerinin "Allah teala şöyle buyuruyor" diyerek rivayet edilmesi üzerine, bu sözlerin manasının, onun gönlüne Allah tarafından ilham edildiği iddia edilmiş ve bu hadislere kudsi hadis denmiştir. Başka bir ifadeyle Kur'an ayetleri hem lafız hem anlam itibariyle Allah'a ait iken kudsi hadisler anlam itibariyle Allah'a, lafız itibariyle Hz. Peygamber'e ait olduğu iddia edilen hadislerdir.
2. Merfu' Hadis: Sözlükte yükseltilmiş, kaldırılmış şey anlamına gelen merfu' kelimesi, hadis terimi olarak; Hz. Peygambere nisbet edilen söz fiil ve takrirleri ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle, sahabeden itibaren günümüze kadar herhangi bir kimsenin senetli veya senetsiz olarak. "Hz. Peygamber şöyle buyurdu" veya "şöyle yaptı" deyip doğrudan resul-i ekrem'e isnad ettiği, sahih, zayıf hatta uydurma söze, fiile veya takrire merfu' hadis (peygamber'e ulaşan hadis)adı verilmiştir.
3. Mevkuf Hadis; Mevkuf kelimesi sözlükte; durmak, durdurmak, ayakta durmak, bir malı Allah rızası için vakfetmek anlamlarına gelen ve-ke-fe kök fiilinin ism-i mef'ülüdür. Hadis terimi olarak ise sahabenin söz, fiil ve takrirlerine dair rivayet edilen haberlere denmektedir. Başka bir ifadeyle mevkuf hadis denildiğinde sözün hz. peygamberle hiçbir ilgisi yoktur. Bunlar tamamen sahabeye ait sözlerdir.
4. Maktu Hadis: Hadis terimi olarak maktu:tabiinin söz ve fillerine dair rivayet edilen haberlere denmektedir. Tabiin âlimlerinden Mücahid'in ( "utangaç ve kibirli insan ilim elde edemez" ve Muhammed b. Sirin'in "Bu ilim (hadis) dindir. Öyleyse dininizi kimden aldığınıza dikkat edin" sözleri, kaynaklarda bu tür hadislere misal olarak verilmektedir.
Yazar haber değeri açısından hadisleri ikiye ayırabileceğimizi söyleyerek Mütevatir ve Ahad hadisi tanımladı.
1. Mütevatir hadis, aklın ve adedin yalan üzere birleşmelerini imkânsız gördüğü bir topluluğun, senedin başından sonuna kadar yine kendileri gibi bir topluluktan rivayet ettiği sahih hadistir.
2. Ahad Hadis, tevatür derecesine ulaşmayan veya mütevatir olmayan hadisi ifade eder. Başka bir ifadeyle " Her tabakadaki ravi sayısı itibariyle, mütevatir hadis özelliği taşımayan tüm rivayetlere ahad hadis denir.
Yazar Senedin sahihliği açısından da hadislerin dört kısma ayrıldığını söyleyip tanımlayıp örnekler verdi. Sahih hadis, Hasen hadis, Zayıf hadis, Mevzu hadis. Ardından soru cevap kısmı ile seminer son buldu.
Haber : Recai Aguş