Birey Cemaat İlişkisi ve İslami Şahsiyet
Adana Özgür-Der temsilciliğinde “Birey Cemaat İlişkisi ve İslami Şahsiyet” konulu seminer düzenlendi.
Her ay düzenli olarak gerçekleştirilmesi planlanan seminerlerin ilki aralık ayı itibariyle başlamış oldu. Konuk olarak davet edilen yazar/şair Ali Değirmenci sunumu gerçekleştirdi.
Ali Değirmenci kendi geçmişinden örnekler vererek günümüz Müslümanlarının ulaştığı seviyeye vurgular yaptı. Solcu geçmişten geldiğini anlatan Değirmenci o zamanlarda Müslüman gençlerin bilgi birikiminden dolayı onlarla tartışmaktan çekindiklerini, sol kesimin aşırılıklarına rağmen Müslümanların vakarlarını koruduğunu anlattı. Müslümanlar arasında ki ülfetin samimiyet ve fedakarlığa dayanan bir boyutunun olduğunu ve kendisinde dönüşüme neden olan şeylerin başında bu geldiğini paylaştı. Bu samimiyet ve gayret nice genci islamla buluşturdu.Oysa 50 yıl boyunca bu toprakların Müslümanlarının hiçbir zaman mısırdaki ihvan ya da Pakistan'daki veya diğer coğrafyalardaki İslami hareketler gibi olamayacağını söyleyip durdular. Yıllarca bunu diyerek Müslümanlara haksızlıkta bulunduklarına değinen değirmenci; ancak bunun tersine, bu topraklarda her zaman İslamın dipten gelen bir akımının bulunduğunu ve bunun gün be gün büyüyerek devam ettiğini söyledi. Bu ülkede müslümanlar, kardeşlerinin dertleriyle dertlenebildi, bireyselleşme tuzağına düşmeyip ümmetin maslahatını gözettiler. Bugün Birleşmiş Milletler dahi itiraf etmektedir ki dünya genelinde mazlumlara en çok yardımı Türkiye halkı gerçekleştirmektedir. Ben biliyorum benim hanımımın bir küpesi Bosna'dayken bir küpesi doğu Türkistan'da, bir bileziği Kobani'de, bir bileziği Afganistan'da. Sivas'ta evinde doğru dürüst bir çorba pişmeyen insanlar bugün Somali'ye gidip orada bir kuyu açmanın derdini edinebiliyor. Bunların hepsinde yıllardır mücadele veren islami şahsiyet ,dernek ve cemaatlerin payının olduğunu vurgulayan Değirmenci ,50 yıldır anlatılan dinin, verilen mücadelenin heba olmadığını, bugün bunun karşılığının alındığını söyledi. İslami şahsiyetimizi koruyup hep beraber Allah'ın ipine sımsıkı sarıldığımızda Allah'ın izniyle bu yürüyüşümüzün kimse tarafından engellenemeyeceğini belirtti.
Erkamın evinde bir araya gelen Müslümanların ilk cemaatimizi oluşturduğunu söyleyerek sözlerine devam eden Değirmenci, Peygamber döneminde hz.Haticenin ilk öğretmenlerden olduğunu ve Hz. Ali gibi tevhit erlerinin onun evinde yetiştiğini vurguladı. İlk cemaatin oluşmasında bunun önemli bir rolü bulunmaktaydı. Bu evlerin oluşmasında temeller sağlam atıldı. Kişiler bireysel isteklerini bir tarafa bırakarak dönemin en geri toplumundan üstün bir toplum yarattı ve bu toplumun sonraki nesli dahi Çin sınırlarına dayandı Endülüs'ü kurdu. Bu medeniyetin sadece kılıçla kurulamayacağı aşikardır. Öyle olsaydı Moğollar kalıcı olurdu. Oysa bugün hiçbir izleri kalmamıştır. Bu medeniyetin temelinde kişisel özveriler ve ümmet olma bilinci yatmaktadır. Bu evlerin bereketi gitti Kafkasya'da şamili buldu Amerika'da malcomu, Bosna'da aliya'yı buldu. Bunun bereketiyle İslam ümmeti filizlenip meyvelerini verdi.
Bakara süresinde de Hadid süresinde de Allah siz nerede olursanız olun sizleri bir araya getireceğini söylüyor. Bugün kalbimiz bir tarafta Bangladeş'te Abdulkadir mollanın idamı için atarken diğer yandan Mısır için Filistin için ve ümmet coğrafyasının her bir karışı için atmaktadır. Cemaat olmak, ümmet olmak işte budur.
Cemaat olmaya dair olan bu vurgularından sonra Değirmenci islami şahsiyeti bireysel hayattan kurtaranın enam süresi 160-163'cü ayetlerde geçen "De ki: Benim namazım da, her türlü ibadetlerim de, hayatım da ölümüm de hep Rabbül alemin olan Allah'a aittir. Eşi ortağı yoktur O'nun. Bana verilen emir budur. O'na ilk teslim olan da benim." Düsturu olduğunu belirtip, kişinin bu ülkü üzerine yaşadığında bireysellikten kul olmaya yani cemaat olmaya evrileceğini vurguladı. Müslümanın andının bu olması gerektiğini söyleyen Değirmenci ne mutlu ki Müslümanım diyenin ancak kurtuluşa ereceğini hatırlattı.
Değirmenci sunumunun son bölümünü Fetih süresi 29'cu ayete vurgu yaparak bitirdi. Fetih süresinde geçen filiz örneğini okuyan yazar islami camialarında bu sünnetullaha tabi olduğunu belirtti. Fetih 29 da geçen "Onlar filiz vermiş, git gide güçlenmiş, kalınlaşmış, nihayet gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Onlarla Allah kâfirleri böylece öfkelendirir." ayetinde cemaatin ilk oluşumu esnasında az sayıda ki Müslümanların cabalarıyla filizlenen hareket git gide güçlenir, imtihanlara karşı sabırlı olundukça da Allah bu hareketi olgunlaştırıp gövdesi üzerinde duran ve dallanıp budaklanan güçlü bir yapıya dönüştüreceğini belirten Değirmenci son olarak dua ile konuşmasını sonlandırdı.
Haber : Mehmet Salih Eşiyok