Adana Özgür-Der'de “İslami Mücadele Fıkhı” İşlendi
Özgür-Der Adana temsilciliğinin düzenlediği program kapsamında Serdar Bülent YILMAZ ’ın sunumunu gerçekleştirdiği “İslami Mücadele Fıkhı” konusu dernek salonunda konuşuldu.
Sunuculuğunu Metin EFE'nin gerçekleştirdiği program Muhammed YILDIRIM 'ın Kur'an-ı Kerim tilaveti ve Caner YAMAN 'ın meal okumasıyla başladı.
Konuşmacı olarak katılan Serdar Bülent YILMAZ, vahyin yüklediği sorumluluk gereğince İslami mücadele fıkhının önemli olduğu ile söze başladı. Konuşmasına, fıkhın; en temelde İslam'ın hayata taşınması ile ilgili olduğunu, teorinin pratize edilmesi, ayetin yaşama aktarılması ile ilgili belirlenen zamana ve zemine göre değişen uygulamaya müteallik kılavuz olduğunu vurgulayarak devam etti.
Hareket fıkhının ise, İslami mücadelenin belirli döneminde, belirli şartlarda, belirli aşamalarda nasıl bir yöntem ve hangi araçlarla yürütüleceğini gösterdiğini ve İslami hareketin mücadeleyi üzerine bina ettiği, hareketin çerçevesini, ilkelerini ve araçlarını belirlediğini, yöntemini ve epistemolojisini, ortaya koyduğu çerçeve olduğunu belirtti.
YILMAZ konuşmasına devamla, İslam'ın tedricen inmiş bir din olması hasebiyle her zaman ve her zemine hitap ettiğini, bu özelliğinin onun ibadet ve akaîd ile ilgili olmayan hüküm ve buyruklarının illet-hikmet-hüküm bağlantısından dolayı her toplumsal ve tarihsel şarta göre yorumlanabilmesi özelliğinden aldığını, Müslümanların koşullara göre nasıl pozisyon değiştirdiklerini Kur'an ve onun resulünün siresinde görüldüğünü belirtti.
Kur'an'ın evrenselliğini ve tarihüstülüğünü vurgulayan Müslümanların, bu özelliğin nasıl Müslümanların elinde hayat bulacağı konusunda pek kafa yormadığını belirten YILMAZ, böylece yeni şartlara göre yeni fıkıhlar geliştirmek yerine fıkhı sabitleyerek bu özelliği kullanılamaz hale getirdiklerini ve Müslümanların gerilemesinde bu yanlış tutumun etkisinin çok büyük olduğunu vurguladı. Zaman içinde tecdid hareketlerinin çıkmasını da buna bağlayan YILMAZ, imam Hanife 'nin reye verdiği değerin de bundan olduğunu ancak yüzlerce yıl İslam toplumuna hakim olan tecdid ekolünün değil, fıkhı sabitleştiren zihniyet olduğunu söyledi.
19. yy Müslümanlarının bu yönüyle kendilerini sorgulamaya başladıklarını ve tecdid hareketlerinin yeniden ortaya çıktığı bir dönem olduğunu söyleyen YILMAZ, devamında Afgani, Abduh, Reşid Rıza, Seyyid Kutub, Malik Bin Nebi, Ali Şeriati, Mehmet Akif, Sait Halimlerin geliştirdiği yaklaşımın fıkhı yenilenmesine dayandığını aktardı.
YILMAZ devamında, fıkhın ontolojik olarak dinamik olduğunu zaman ve zemine göre değiştiğini, bu nedenle zaman ve zemine göre şeraiti değerlendirip fıkhı yer yer yenilemek gerektiği ve yenilememenin ilk olarak fıkhın anakronik bir harekete dönüşeceğini, ikinci olarak da işlevsizleşen fıkıh sonucu fıkıhsızlaşma ve bunun sonucu olarak laçkalaşma gibi iki olumsuz sonucunun olduğunu belirtti.
Hareket fıkhının dayandığı iki temelin nass (ilkesel çerçeve için) ve içtihad (araçlar, söylem ve yöntem için) olduğunu belirten YILMAZ, fıkhın özelliklerini; değişken, ilkesel çerçevesi dışında zamanla ve şartlarla mukayyed, içtihada dayanan ve içtihad durduğunda donan olarak sıraladı.
"Değişken şartlar üzerine kurulu fıkhı değişmez kılarsanız değişkenleri sabitlemiş olursunuz."
YILMAZ,
Fıkhı donduran saikleri;
- Yorumun akideleşmesi
- Hareket metodunun rabbaniliği düşüncesi, sabite ve değişkenlerin tespitinde hata
- Dinin dinamik ve esnek boyutlarının gözden kaçırılması
- Yenilik ve değişim korkusu, bir diğer deyişle sapma saplantısı
- Özeleştiri eksikliği
- Sistem ve toplum değerlendirmesinin yenilenmemesi
- Araçların yeniden değerlendirilmemesi
- Hedef ve perspektifin yenilenmemesi
Fıkhın yenilenmesinin hangi alanlarda ve nasıl olması gerektiğini;
- Mahallelere kadar inen toplum analizinde
- Sistem analizinde
- Araçların analizinde
- Aşamanın analizinde
- Hedeflerin ve perspektifin analizinde
- Çevrenin analizinde
- Cephenin analizinde
- Diğer kesimlerin tecrübe ve birikimlerinden faydalanma..
Fıkhı yenilerken nelere dikkat edilmesi gerektiğini;
- "Usulsüzlüğün vusulsüzlüktür" bağlamında bir usule dayanmalı
- Öncelikle nasslara uygun olmalı
- Aşamamıza uygun olmalı
- Sisteme veya diğer karşıtlarımıza (onların tecrübelerinden faydalansa da veya onların açtıkları alanları kullansa da) eğilim göstermemeli
- Mevcut sosyalite içindeki şahitlik sorumluluğumuzu dikkate almalı
- Dar ve indirgemeci yorumlara dayanmamalı
- Öncelikler hiyerarşisi kurulmalı
- Mevcut imkânları kullanmaya dönük olmalı, imkânları heba eden çok ileri hedefler ile çok geri hedefler seçilmemeli
Şeklinde sıraladı.
Son olarak YILMAZ, kolaylaştırmamalı ve zorlaştırmamalı, hayatın her alanını dar bir akaîd yorumuna mahkûm ederek çalışma sahasını daraltmamalı, kolaylaştırma adına da dini laçkalaştırmamalı ve müdahaneden kaçınılması gerektiğini söyledi.