“Yolumuzu Aydınlatan Kur'ânî Kavramlar”
Tatvan Özgür-Der’in “Yolumuzu Aydınlatan Kur'ânî Kavramlar” üst başlığıyla devam eden Cuma seminerlerinde bu hafta “Kur'ân'da Ayet/Mucize” konusu işlendi.
Her hafta farklı bir Kur'ânî kavramın işlendiği seminerlerin bu haftaki konuğu, Özgür-Der Diyarbakır şubesi üyelerinden Beran IŞIK idi. Sabahattin GÜNAY moderatörlüğünde yapılan seminer, Tatvan Özgür-Der binasında gerçekleştirildi.
Seminer; Habip ECE'nin okuduğu Kur'ân-ı Kerîm ve Türkçe meâliyle başladı.
Beran IŞIK, Kur'ânî Kavramlar dersinin öneminden kısaca bahsettikten sonra seminerin interaktif bir şekilde, fikir paylaşımında bulunularak devam etmesini istediğini, böylece konunun daha iyi anlaşılabileceğini düşündüğünü belirtti. Bunun üzerine konuyla alakalı;
1.)Mucize kimlere hangi şartlarda gelir?
2.)Toplumsal dönüşümde ve toplumların helakında mucizenin rolü hakkında neler söylenebilir? Kendisine mucizeler gösterilen her toplum helak olmuş mudur?
3.)Peygamber efendimize (a.s) mucize verilmiş midir? Bu çerçevede rivayetlerde geçen; Ay'ın yarılması, parmaklarından su fışkırması, azıcık yemekle toplulukları doyurması ve kütüğün kendisiyle konuşması gibi olaylara nasıl yaklaşılmalıdır?
4.)Kur'an-ı Kerim mucize midir?
5.)Keramet nedir? mucize ile arasında bir fark var mıdır? varsa nedir?
soruları sorulduktan sonra dinleyiciler arasında fikir alışverişinde bulunuldu ve farklı görüşler üzerinde tartışıldı.
Soru-cevaplı tartışma faslından sonra Beran IŞIK, şu noktalara değindi;
1- Kelime Anlamı: Çoğulu 'ayat' olan ayet, sözlükte; açık alamet, nişan, belirti, işaret, ibret, acayip iş, emare, iz, delil ve Kur'ân-ın her bir cümlesi anlamlarına gelir.
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalar, üzümler ve bütün meyvalardan bitirir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ayetler(ibret) vardır.(nahl-11)
Allah, gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ayet(ibret-belge) vardır.(nahl-65)
Biz bir âyeti(cümleyi) değiştirip yerine başka bir âyet(cümle) getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber'e, "Sen ancak uyduruyorsun" derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.(nahl-101)
Siz her yüksek yere koca bir ayet (bina-ibret- işaret) kurup boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?(şuara-128)
2- Kavram Anlamı: 'acz' kökünden türemiş olup aceze fiilinden ism-i fail olan Mucize sözlükte; 'aciz bırakan, güçsüz kılan, karşı konulmaz harika olay, kudretsizlik ve takatsizlik veren iş' anlamlarına gelir. Kavram olarak peygamber eliyle gerçekleşen, geldiği toplumu aciz bırakan, onları korkutup uyarmak için gönderilen ve kredilerinin neredeyse son noktası denebilecek olağanüstü olaylardır.
Olanca yeminleriyle, eğer kendilerine bir ayet(olağanüstü olay) gelse, kesin olarak ona inanacaklarına dair Allah'a yemin ettiler. De ki: «ayetler, ancak Allah katındadır»; onlara (mucizeler) gelse de kuşkusuz inanmayacaklarının şuurunda değil misiniz?(enam-109)
Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet(olağanüstü olay) getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (öyle yap!). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.(enam-35)
Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.(isra-59)
Benim üzerimdeki yükümlülük, Allah'a karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir ayet(belge) ile geldim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder. (Firavun) Dedi ki: «Eğer gerçekten bir ayet(belge) getirmişsen ve doğru sözlülerden isen, bu durumda onu getir (bakalım) Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca, anında apaçık bir ejderha oluverdi. (Bir de) Elini sıyırdı, o da anında bakanlara bembeyaz (görünüverdi) . (araf-105,106,107,108)
(Salih A.S): "İşte ayet(belge) bu dişi devedir. Su içme hakkı onun. Bilinen (belirlenen) gün(ler)de de su içme hakkı sizin." dedi. Ve ona kötülükle dokunmayın. (Dokunursanız) o zaman büyük günün azabı sizi alır (yakalar). Buna rağmen onu kestiler. Sonra da pişman oldular. Böylece onları azap aldı (yakaladı). Muhakkak ki bunda mutlaka bir âyet (ibret) vardır. Ve onların çoğu mü'min olmadılar (Allah'a ulaşmayı dilemediler). (şuara-155,156,157,158)
Buradaki önemli noktalardan birisi de mucizeler geldiğinde toplumlar buna şahitlik ederler. Yoksa sadece peygamberlerin haberdar olduğu ve toplumun şahit olmadığı hadiseler kavram anlamıyla mucize sayılmazlar. Bunlar olsa olsa peygamberin eğitimi için gönderilmiş deliller olurlar. Çünkü mucizelerin gönderiliş amacı 'toplumları uyarıp korkutmaktır' dolayısıyla insan şahit olmadığı bir hadiseden korkup ders alamayacağı için bu kendisini bağlayan bir ayet olmamış olur.
Mucizeler kimlere hangi şartlarda gelir?
Andolsun, biz senden önce peygamberler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp anlattık ve onlardan kimini de sana aktarmayıp anlatmadık. Herhangi bir peygambere, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.(mümin-78)
Andolsun, senden önce de biz peygamberler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik.Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir peygambere herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitab (yazı, hüküm, son) vardır.(rad-38)
Ayetlerde görüldüğü üzere mucizeler ancak peygamberlere gelir. Ancak bu durum da tamamen Allah'ın dilemesi ve iznine bağlı bir durumdur. Yani hiçbir peygamber istediği zaman toplumunun kendisinden talep ettiği mucizeyi getirmeye muktedir değildir.
Toplumsal dönüşümde ve toplumların helakında mucizenin rolü hakkında neler söylenebilir? Kendisine mucizeler gösterilen her toplum helak olmuş mudur?
Bazı toplumların kendilerine gelen mucizeleri inkar ettikten sonra helak oldukları ortadadır. Bununla birlikte kendilerine birden fazla mucizenin geldiği Hz Musa kavmi gibi toplulukların da hemen inkarın akabinde helak edilmediklerini biliyoruz. Hatta denizde boğulma hadisesinin gerekçesi bile karşılaştıkları mucizeyi inkardan cezalandırılmalarıdır diyebiliriz. Ayrıca burada Hz Musa'nın getirdiği mucizeleri inkar eden herkesin denizde boğulduğunu da bilmiyoruz. Belki de onların peşinden gelmeyip de evlerinde kalan kadın, yaşlı ve diğer erkeklerden bu mucizeleri inkar eden başka insanlar da vardı - ki bu kuvvetli bir ihtimaldir- ama bunların helak olduğuna dair kur'an'dan bir malumata sahip olamıyoruz. Yine her helak edilmenin tek sebebinin gelen mucizeyi inkar etmek olmadığı da unutulmamalıdır. Örneğin; Hz Lut ve Hz Nuh kavmi... Şunun altını çizmek gerekir ki bir toplumun mucize talebinde bulunması Rabb'imizin asla hoşlandığı bir durum değildir. Çünkü o toplumun iman etmesi için böyle bir sebebe ihtiyacı yoktur. Çünkü onların inkar etmesinin sebebi ayetlerin eksikliği değil azgınlıklarıdır. Rabb'imiz böyle bir mucizeyi göndererek, o toplumu bir kez daha açık bir şekilde uyarıp mazeretlerini ellerinden almış oluyor ki bu da kredilerini biraz daha tükettikleri anlamına geliyor aslında.
Peygamber efendimize (a.s) mucize verilmiş midir? Bu çerçevede rivayetlerde geçen; Ay'ın yarılması, parmaklarından su fışkırması, azıcık yemekle toplulukları doyurması ve kütüğün kendisiyle konuşması gibi olaylara nasıl yaklaşılmalıdır?
Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.(isra-59)
Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet(olağanüstü olay) getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (öyle yap!). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.(enam-35)
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir Peygambere verilen mucize, bu mucizenin niteliği asla Peygamberler arası bir kıymet yarışı aracına dönüştürülmemelidir. Çünkü kendi ellerinde olmayan, sadece Allah'ın dilemesi ve iznine bağlı olan bir durumdan dolayı Peygamberleri kıyaslamak asla kabul edilebilir bir durum değildir. Usul olarak Hz Musa'ya Hz. Salih'e verilen mucizelerin Hz. Muhammed'e verilmesinde sakınca yoktur. Ama hükmü açık ayetlerden çok net anlaşılıyor ki Peygamberimize bu tarz bir mucize verilmemiştir. Hatta ayetin içeriğine bakılırsa talebi olmasına rağmen kendisine verilmemiştir. Çünkü onların bu davaya inanmaları için aslında böyle bir gerekçeye ihtiyaçları yoktur. Onlar azgınlıklarından dolayı Resulullah'ı zor durumda bırakmak için böyle bir talepte bulunmaktadırlar ki böyle bir mucize verilse bile inanmayacaklarını yine Rabb'imiz bizlere ayetin ifadesiyle beyan buyurmaktadır. Dolayısıyla Peygamberin kıymetini kendisine verilen mucizelerle kıyaslayıp bu şekilde Peygamberleri yarıştıran zihniyetin uydurduğu bu tarz rivayetler Kur'an'ın ayetleriyle çelişmekte ve bu açıdan bizim için hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır. Burada ayrı bir parantez açılması gereken Ay'ın Yarılması hadisesi için ise; başta yukarıdaki ayetlerle çeliştiği için olmamıştır diyoruz. Yine gerçek olması durumunda böylesi önemli bir hadiseyi aynı anda yüzlerce kişinin müşahede etmiş olması gerekirdi ki amaç hasıl olsun ve bu olay mucize olmuş olsun. Ama baktığımızda ne İslam tarihinde ne de siyer kitaplarında önemli bir yeri olmadığını görüyoruz. Ayrıca Resulullah'a böyle bir mucize verilmiş olsaydı, düşmanları ondan bir daha bize ayet getir talebinde bulunmazlardı. Yine kendisine böyle bir mucize verilmiş olan Resulullah, velev ki bu mucizeye rağmen kendisinden hala mucize talep eden düşmanlarına en azından bu hadiseden atıfta bulunmaz mıydı? '' İşte ben size bu mucizeyi getirdim. Hala akletmiyor musunuz? Daha ne istiyorsunuz?'' tarzında cevaplar vermiş olması gerekmez miydi? Bu olayın kıyamet sahnelerinden biri olduğu ve diğer bazı konularda olduğu gibi Kur'an'ın kendine has uslubuyla anlatıldığı gayet açıktır.
Kur'an-ı Kerim mucize midir?
Kur'an-ı Kerim mucizedir. ama kelime anlamıyla mucizedir. Yoksa kavram anlamıyla doğaüstü olay, mucize olmasının şartları ortadadır ve buna uymamaktadır.
Keramet nedir? mucize ile arasında bir fark var mıdır? varsa nedir?
Keramet; birine karşı ikramda bulunmak, Allah'ın bir kimseye cömertliği, lütfu , himayesi ve yardımı olarak ele alınır. Yine halk arasında ermiş kimselerin gösterdiklerine inanılan, doğaüstü, şaşkınlık uyandırıcı durum, Allah indinde bir veli kulun Allah'ın lütfu ile gösterdiği büyük bir marifet olarak da tanımlanmaktadır.
Keramet'in ''evliyanın kerameti haktır'' şeklinde ehli sünnetin itikadına girmesi hicri 3. asırdan sonrasına rastlar. Ayetlerden ziyade rivayetlere öncelik veren Eşari kelamı topluma hakim olduktan ve evliya menkıbeleri iyice çığırından çıktıktan sonra keramete iman itikad mevzuu sayılmıştır.
Aslında keramet kültürü tamamen Hristiyan azizlerinden ve Budist rahiplerinden İslam kültürüne geçmiştir. Sahabe ve Tabiun'dan bir tane keramet menkıbesi nakledilmezken sonrakiler keramet denizinde yüzer olmuşlardır.
Halbuki Keramet, Allah'ın ikramıdır ve bu sebeplere sarılıp hak eden bütün müslümanlara verilebilecek bir şeydir. Bu veriliş ise tamamen doğalında olmaktadır. Bunlar bir yerde gaybi yardımlardır. Bir kaç örnek verecek olursak; Hendek savaşında esen rüzgar müslümanlara bir ikramdı. Yine müslümanların kalblerinin tezkiye edilmesi. Yine Firavun'un kalbine Hz. Musa'ya dönük sevgi yerleştirilmesi. Yine Hz. Musa'nın annesinin dışında başka kadınların sütlerinin yasaklanması olayı..
Görüldüğü gibi Mucize anlamında kastedilen bir Keramet'in olması söz konusu değildir. Bu ancak kalplerinde fitne olanların inanıp başvuracakları bir yoldur. Bunu yaptığını iddia edenler de bunun olacağına inanıp bu tarz insanların peşinden gidenler de bu yaptıklarının hesabını vermekte zorlanacaklardır. Böyle bir duruma düşmemek için kesinlikle itikadın kaynağı olan Kur'an'dan beslenip ona göre hayatımızı tanzim etmemiz gerekmektedir. Yoksa diğer durumda Rabb'imize karşı asla bir mazeretimiz olamayacaktır.