Tatvan’da ‘İslam Düşüncesi’ Konuşuldu
Özgür-Der Tatvan Şubesi'nin Cuma seminerinde 'İslam Düşüncesi’ konusu işlendi
Semineri Bingöl’den Dr. Mustafa Yılmaz sundu. Cuma seminerine ilgi büyüktü. Slayt eşliğinde yapılan seminere Diyarbakır, Muş ve Mardin’den katılanlar vardı.
Dr. Mustafa Yılmaz’ın konuşmasının özeti:
-İslam
-Düşünce
-İslam Düşüncesi
-Düşünsel Kavramlar
-İslam Düşüncesinin Niteliği
-İslam Düşüncesinin Etkilenimi
-İslam Düşüncesinin Temel Kavramı Olarak Te’vil
-İslam Düşünce Tarihi
İslam, düşünce, İslam düşüncesinin temel kavramları, İslam düşüncesinin temel kavramları, İslam düşüncesinin temel saiki olarak te’vil ve tefsire değindi. Nazar, tedebbür, tedbir, tezekkür-zikr, temaşa, tahayyül, tevehhüm-vehim, taabbür-ibare-ibret, tefekkür gibi İslam düşüncesi kavramlarını açıkladı.
İslam düşüncesinin etkilenme yolları; fetihler, tercüme hareketleri ve tartışma meclisleri olduğunu söyledi.
İslam düşüncesi Kur’an ve sünnetten doğmuştur, farklı kültürlerden de etkilenerek gelişmiştir.
Bu etkilemeler hem olumlu hem de olumsuz olmuştur.
İslam düşünürleri Kitap ve sünnete uygun bulduğu yabancı düşünceleri bünyeye katmakta tereddüt etmediği gibi öze aykırı bulduğu düşüncelere karşı da onları çürütme yönünde düşünce geliştirmek suretiyle olumsuz anlamda etkilenmiştir.
Te’vil kavramını şu şekilde açıkladı; anlam genişletme demek olup, evl, evvel lafzından türetilmiş olup bir lafzın iç yüzünü açıklamak demektir. Evveline ve aslına çevirmeyi ifade eder. Yorumlamak veya bir manaya yormak demek olan te’vil, İslami ilimlerde özellikle tefsir ilminde ayetlerdeki olası manalardan birisini, ayetin bağlamı ve Kur’an bütünlüğü içerisinde tercih etmek demektir.
Te’vil, Tefsir arasındaki farkı belirtmek için şu örneği verdi; Fecr Suresi 14. ayette “İnne rabbeke le bi’l-mirsad” ayeti ‘Rabbin gözetleme yerindedir’ anlamına gelir. Ayette geçen ‘mirsad’ kelimesi, gözetlemek anlamındaki rasd [rasat] kökünden gelir ve mif’al formunda mekan ismidir, ‘gözetleme yapılan yer’ demektir şeklinde bir açıklama tefsirdir.
Allah’ın gözetleme yerinde olduğunun bildirilmesinden maksat; Allah’ın bütün insanların yapıp ettiklerini görmesi, bilmesi, gözetmesi, denetlemesi, böylece Allah’ın emir ve yasaklarına uyması konusunda gevşeklik ve gafletten uyarmasıdır, şeklindeki bir açıklama te’vildir.
Al-i İmran suresi 27. ayette “tuhricul hayye minel meyyiti” ‘Ölüden diriyi çıkarırsın’, ifadesinde ayete; yumurtadan kuş çıkarma anlamı verilirse tefsir, kafirden mümin, cahilden alim çıkarma anlamı verilirse te’vil yapılmış olunur.
Ekol ve anlayışların te’vile yaklaşımını ise şu şekilde sınıflandırdı:
-Selefi anlayış; Teolojik antropomorfik ifadeleri ve eskatolojik, alegorik (sembolik) ifadeleri tevilden kaçınmıştır. Anlam sadece metnin lafzında açık olandır. Kastedilen budur, biz bunun dışında bir şey bilemeyiz.
-Müslüman filozoflar ve Mutezile; Hem Teolojide hem de eskatolojide mecazın bulunduğunu ve tevil edilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Açık anlamın ötesindeki gizli anlam maksattır. Mecazın kullanılması ise yaratılanların acziyetine bir gönderme olması yanında ahlaki duyarlılığın ve yüceliğin arttırılması maksadından kaynaklanır.
-Ehli Sünnet ve özelde Gazali; Teolojideki antropomorfik ifadelerin yorumlanmasının zaruret olduğunu fakat eskatolojik mevzularda böyle bir zaruretin bulunmadığını dolayısıyla tevilin gereksiz ve yanlış olacağını düşünmüşler dedi devamında ise; Te’vil’in zorunluluğunu; Hem gramatik açıdan hem de metafizik açıdan tev’il zorunludur. Vahiy normal yaratılanları ifade eden bir dili kullanarak Yaratıcıyı anlatmaktadır. Yaratılmışın dilinin Yaratıcıyı ve O’nun maksatlarını anlatması tam olarak mümkün değildir dedi.
Daha sonra kronolojik olarak İslam düşüncesi tarihinden bahseden Yılmaz, son olarak islam düşüncesi içerisinde sahih bir çizginin sosyalleştirilmesi için hareket boyutunun önemine değindi, bu bağlamda oluşacak İslami hareketin niteliklerini şu şekilde belirtti;
Peygamber Muhammed [a.s] mü’min kişiyi bir yolcuya benzetir. Bu yolcunun tedirginliği, dikkati, pervasızlığı, bağımsızlığı, eşya ve mekandan istiğnası bir mü’minin en iyi tanımıdır. Hareketin yani dinin devrimci oluşu bu temel sorumlulukta ve bireyi kuşatan koşullarda değildir. Allah’a teslimiyet için bu koşullara galebe çalma azmi ve mücadelesinde yatar.dedi
İslam düşünce tarihini kronolojik olarak şu şekilde özetledi
1.DÖNEM – İLK YÜZYILLAR (H.1.yy / M.7.yy – H.7.yy / M.13.yy)
2.DÖNEM – ŞOK DEVRİ (H.7.yy’ın ortası / M.13.yy – H.8.yy başı / M.14.yy başı)
3.DÖNEM – SON YÜZYILLAR / İKİNCİ UYANIŞ (H.8.yy başı / M.14.yy başı – H.8.yy sonu / M.14.yy sonu)
4.DÖNEM – KARANLIK ÇAĞ / GERİLEME DÖNEMİ (H.12.yy / M.18.yy – H.13.yy / M.19.yy)
5.DÖNEM – MODERN UYANIŞ DÖNEMİ / MODERN RÖNESANS (H.13.yy / M.19.yy / ®)
İslami hareketin üç temel ayak üzerine kurulduğunu söyleyerek bunları şu şekilde formüle etti;
İlim – Bilgi kaynağı – Kur’an
İslam Düşüncesi – Felsefi kaynak – Te’vil
Fıkıh – İçtihad – Salih Amel
İslami Hareketin teorik kuruluşunu ise şu şekilde gruplandırdı;
Fikri - Tevhidi temel - Kitap
Sosyal - Adalet temeli - Mizan
Siyasal- Özgürlük temeli - Demir
İslami hareketin temel özellikleri olarak;
Fikri, sosyal, siyasal alanlara katkıda bulunan her türlü çabanın toplamı İslami hareketi veya hareketliliği oluşturur.
Legal veya illegal bir örgüt değildir, çünkü o sosyal bir akımdır. Açık şahitliği gerektirir.
Siyasal hamlesi ahlaki köklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu bağ onun varlığının zorunlu öncülüdür.
İslami hareket bir yaşam biçimidir. Algılama biçimidir. Uygulama biçimidir.
Sadece eylemler bütünü değildir. Deruni olarak da İslam düşüncesini kapsadığı için hem dışsal hem de içseldir.
İslami hareket tanımının tabiatı gereği, İslami olmayana karşı bir harekettir. Bu yönüyle köktenci bir muhalefet dinamiğidir.
İslami olmayan her sistemin bütün yapısıyla temsil edildiği siyasal otoriteye karşı bir harekettir.
İslam dışı otoritelerle köklü bir kopuşu fikri olarak oturtamayan hareket, temel tezlerinde karşı çıktığı ideolojik sistemlerden tam bir kopuş sağlayamaz.
İslami Hareket İçin Zorunlu Üç Alan olduğunu belirten yılmaz bunları;
İslam Düşüncesi -Te’vil İslam Tarih Felsefesi - Olgular ve Değerler Sistem Öncelikler Fıkhı- Fıkhı’l Evveliyat şeklinde sıralayarak sunumunu tamamladı.
Seminer misafirlere yapılan ikramla sona erdi.
Haksöz Haber / Sinan KIRANŞAL