Tatvan’da "Hulefâ-yi Râşidîn" Semineri
Özgür-Der Tatvan Şubesinde bu hafta "Hulefâ-yi Râşidîn" konuşuldu. Semineri Şerif Gümüş sundu.
Şerif GÜMÜŞ ‘ün konuşmasının özeti:
GÜMÜŞ, İslâm tarihinde Resûl-i Ekrem'in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir'e biat edilmesiyle başlayan, daha sonra Hz. Ömer ve Osman'ın hilâfetleriyle sürüp. Hz, Ali ile sona eren döneme Hulefâ-yi Râşidîn devri denilir. dedi. Resûlullah'ın biri vahiy yoluyla aldığı Kur'ân-ı Kerîm âyetlerini ve İslâm dininin esaslarını insanlara tebliğ etme ve öğretme, diğeri İslâm'ın ve Kur'an'ın esaslarını bizzat uygulama olmak üzere iki önemli görevi vardı. Vefatıyla birlikte Resûlullah’ın ilk görevi sona erdi ve son peygamber olduğu için de yerine Allah tarafından bir başkası gönderilmeyecekti.. Ancak ikinci görevi devam edecekti ve bunu kimin yerine getireceğini ümmeti belirlemek zorundaydı. Hz Muhammed’in vefatına müteakip Müslümanlar en kısa zaman da bir halife seçmek zorundaydı diyen GÜMÜŞ konuşmasına şöyle devam etti
Çünkü hem müslümanlar lehine oluşan bu havayı kaçırmamak hem de Peygamberin vefatıyla ortaya çıkan otorite boşluğundan istifade ile Arapların yeniden eski alışkanlıklarına dönmeleri ve ortaya çıkan irtidad olaylarından endişe ediliyorsu. Dolayısıyla bir an önce bu meseleyi bir sonuca bağlayıp çözmek ve toplumu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak isteniliyordu. Neticede Müslümanlar Hz Ebubekire biat ettiler. Dedi.
Hulefâ-yi Râşidîn dönemi İslâm tarihi bakımından birçok yönüyle büyük bir önem taşıdığını belirten GÜMÜŞ; dört halifenin her birinin hilâfete geliş usulünün farklı farklı olduğunu belirtti.Bu da bize gösteriyor ki islamın yönetim şeklinin ve rejimin net bir yöntemi yoktur.Fakat kuran ve sünnet olması gereken yönetimin çerçevesini ve sınırlarını belirlemiştir.Onların işleri şuradır. Ya da ‘’ Sizin bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin’’ gibi ayetler bize olması gerekenleri söyler.Tıpkı ekonomide olduğu gibi genel esaslar vardır.Fakat içeriğini çağın ,kültürün ,toplumun ihtiyaçlarına bırakıldığını belirtti.
Kadisiye savaşında Amr bin As’ın teklifiyle kur’an’ın sayfalarını mızraklarının ucuna takıp, aramızda Allah ve kur’an hüküm versinle başlayan süreç, sonraki devirlerde Müslümanların kur’an’a olan bakış açılarını derinden etkileyecektir.Artık kur’an belirleyen değil, belirlenen müslümanlar kur’an’ın şahitleri değil, kuran müslümanların şahitliğini yapacaktır. Kur’an delillerini ve görüşlerin ispatlayacakları bir kitap seviyesine inecektir
GÜMÜŞ, bir diğer hususu da siyasetin dini ve kelamı açıdan temellendirilmesi meselesidir. dedi. İlk defa fiziki güç kullanarak iktidarı ele geçiren emevilerin; iktidarlarını ,siyasi uygulamalarını Allah’ın iradesi ,taktiri,kaza ve kaderiyle ilişkilendirmeye başlanmıştır. İlk halifeler döneminde iktidarı elde etmenin meşruiyeti Peygambere en yakın olmak ve kureyşten olmak iken emeviler döneminde, bu meşruiyet akideyle belirlenme yoluna gidilmiştir.Abbasilerde ise doğrudan Allah’ın irade ve ihtiyarına dayanır. Bu durum daha sonra siyasete ve iktidara kutsallık atfedilmesine ve onların sorgulama dışı bırakılmasıyla sonuçlanmıştır diyen GÜMÜŞ; İlk dönem halifeleri kendilerini halifetullah olarak değil, halifetül resul olarak görüyorlardı. dedi Konuşmasında bir örnek veren GÜMÜŞ’’Nitekim adamın birisi hz Ebubekir’e ‘’halifetullah’’ deyince, Hz Ebubekir adama çok kızacak ve ‘’ben sadece resulün halifesiyim ‘’ demiştir.
Bu bakış açısı sahabeye kendisinin de Allah’ın kulu olduğunu herkes gibi hata yapacağını insanlara öğretir.Aynı zamanda karşıdaki şahsında rahat olmasını ve yanlışını gördüğünde düzeltme gereğini ve rahatlığını getirir.
GÜMÜŞ konuşmasına şu cümleler son verdi.Hülafai Raşidin dönemi iyice araştırılıp gündemleştirilirse, bir methiye okur gibi ya da taşlama niyetiyle değil de, olması gereken kaynakları iyice araştırarak yapılacak bir araştırma ile günümüzde islam dünyasındaki var olan siyasi ,mezhebi ,itikadi sorunlara/ikiliklere çözüm getirilebileceği belirtti.