Tatvan’da “AK Parti ve Müslümanlar” Konuşuldu
Özgür-Der Tatvan şubesinin haftalık Cuma seminerinde bu hafta “AK Parti İktidarı ve Müslümanlar” konusu işlendi. Semineri Diyarbakır Özgür-Der Başkanı Av.Serdar Bülent YILMAZ’ın sundu.
Serdar Bülent YILMAZ’ın konuşma özeti:
“Türkiye’de değişim 50’lerde başladı. Çok partili sisteme geçilirken 30’lu-40’lı yılların diktatör yapısı terk edildi. 10 yılda bir darbelerle değişim hep kontrol altında tutuldu. Böylece değişimin Kemalizm’e dokunmasına izin verilmedi. 1980 sonrası Turgut Özal ile değişim hızlandı. Türkiye’nin daha iyi bir pazar olabilmesinin önünde katı devletçi bir yapı vardı. Özal, küresel sisteme uyumlu olacak şekilde Türkiye’yi hızla serbest pazar ekonomisinin bir parçası kıldı.
2002 AK Parti iktidarına kadarında ise, genellikle küresel ekonomik sistemle bütünleşme üzerinden yaşandı. Ekonomik gelişmelerin tetikleyebildiği kadar sosyal değişimler oldu. 2002 sonrası ise değişim çok radikal bir tarzda gerçekleşti. Kemalizm’in dokunulmazlarına dokunuldu. Liberal küresel sisteme uyumlu olacak bir şekilde her alanda değişim başladı. Henüz yolun başında olunmasına karşın geri dönüşü olmayan bir yola girildi. Aslında sistemin değişim serüveni tam olarak AK Parti ile de başlamadı. Kemalist sistemin içi zaten boşalmış, canlılığını yitirmiş, zorla ayakta tutulmaya çalışılan bitik bir hasta durumundaydı. Kemalizm esasında her alanda iflas etmiş, darbe tehdidiyle var olmaya çalışıyordu. Öyle ki son zamanlarda darbeler de Kemalizm’i koruyamaz olmuştu. 28 Şubat darbesinden hemen sonra oluşan toplumsal muhalefetin AK Partiyi ezici çoğunlukla ve darbe yanlısı partileri baraja gömerek iktidara getirmesi bunun sonucuydu.
- Despotik dayanaklarını yitiren Kemalizm dağıldı, çöktü.
-·Sadece küresel Pazar sistemi katalizör olmadı, siyasal, sosyal, hukuksal her alanda paralel değişimler yaşandı.
-·Askeri ve bürokratik vesayet sistemine dokunuldu ve o sistem ciddi bir şekilde geriletildi.
-·Kürt sorununa, azınlıklar ve Alevilerin sorunlarında devlet politikası değişti.
-·Yeni devlet ideolojisi liberal demokrasiye yönünü çevirdi.
-·Devlet, günahlarıyla hesaplaşma eğilimine girdi. Ülkenin resmi söylemi tartışıldıkça geçmiş yeniden yazılmaya başladı.
Kemalizm’in yerine geçmeye başlayan neo-liberal dönemde, Kürt sorunundan başörtüsüne, gayr-ı müslimlerin haklarından vesayet sistemine ve oradan oligarşik bürokrasiye adeta her alanda sistem değişim sürecine girdiği söyleyen YILMAZ, Kemalist sistem hızla çökerken yerine neyin ikame edildiği üzerine kafa yormak ve yeni sisteme dair bir usul geliştirmek, bir fıkıh üretmek gerekiyor. dedi.
Kemalizm’in yerini alan yeni devlet ideolojisi olan muhafazakar neo-liberal demokrasi ile karşımıza neler çıkıyor, bu sistem hangi alanda kendini nasıl gösteriyor?
-·Yaşama postmodern bir bakış hakim oluyor.
-·Büyük anlatılar yerini popüler söylemlere bırakıyor.
-·İnsan hakları söyleminin liberal versiyonu eşcinselliği kabulü ayrımcılığın turnusol kağıdı kılıyor.
-·Özgürlüklerin sınırları emansipasyonu da içerecek şekilde genişletilirken Radikal İslamcılık bu özgürlükten nasibini alamıyor.
-·Laiklik niteliksel olarak form değiştiriyor ve Anglo-Sakson laikliğe geçiliyor.
-·Ilımlı İslam toplumsallaştırılıyor. Bir Protestan İslam anlayışı üretiliyor.
-·Zihinsel kodlarımız değişiyor. İddialarımız yitiriliyor. Dönüştürme bilinci yerini bireyselliğe ve dünyevileşmeye bırakıyor.
-·Cemaatler sivil toplum haline geliyor.
-·İktisadi ahlak bozuldu.
-·Pax Ottomana hayalleri etkili dış politika eliyle Yeni Osmanlıcılık şeklinde siyasete egemen olurken milliyetçilik Türk ırkçılığından Türkiyecilik biçimini alıyor.
-·Yeni cahili sistem, doğal olarak İslami hareketi de etkiliyor. Mesela post-modern anlayışa uygun yeni bir muhalefet biçimi gelişiyor.
-·Eski düzene nazaran yeni düzen elbette bizlere daha geniş hareket kabiliyeti, daha yeni araçlar ve imkanlar sunuyor. Siyasal sistem içinde yer alma fırsatı veriyor.
YILMAZ,düne kadar karşısında kolayca net duruşlar sergilediğimiz ceberut sistemin yerine kurulan bu gri renkli yapı geleneksel İslamcılığın sığ itirazlarını bir bir ortadan kaldırıyor. Bu nedenle tezlerimizi, toplumsal ve siyasaldan çekilmeye başlamış Kemalizm gibi bir sistemi değil, onun yerini alan yeni sistemi dikkate alarak üretmeliyiz. Artık Kemalizm’in yerini Neo-liberal muhafazakar demokrasi almış durumda. Müslümanlar için bugün artık tehlike Kemalizm değil bu yeni sistemdir. Dedi
YILMAZ yeni dönemi ve yeni tavır içinde şunları söyledi
Özgürlükçü bir ortam var. Örgütlenme özgürlüğü, fikir özgürlüğü, dini özgürlükler artıyor. Toplumsallaşma imkanları da artıyor. Dernekleşme, platformlar, vakıflar üzerindeki yasal kısıtlamalar azaldı. Üniversitelerin artması ve özgürleşmesi var.
Ekonomik büyümenin imkanlarından faydalanabilmek. Sistem içi araçların önemi arttı.
İnternet ve görsel medya. Bir “medya toplumu” oluşuyor. Medya ve internet toplumu şekillendiriyor. dedi.
YILMAZ, son alarak şöyle dedi Bir karar vermemiz gerekmektedir; tarihe ve sürece maruz mu kalacağız yoksa zamanın ve sürecin öznesi olarak onu inancımızın diri söylemine maruz mu bırakacağız? Peki, tarihi ve süreci inancımızın diri söylemine nasıl maruz bırakacağız?
Bu ancak iktidarları ve toplumu maruz bırakmakla mümkün. Bunun için özgüven, özeleştiri ve kararlılık gerekiyor. "İnanıyorsanız üstünsünüz" düsturunun verdiği özgüvenle, nesne olmayı reddetmeli; hangi durumda olursak olalım özne olmanın nesnel koşullarını oluşturarak, sürecin ve tarihin sahici aktörü olmayı hedeflemeliyiz. Bu, nostaljik medeniyet söylemiyle, gelenekçi yaklaşımlarla veya mevcut düzenlere karşı üretilmiş kontra ideolojilerle değil; ancak vahyin imar ve ıslah anlayışına uygun, özgün, kurucu bir aklın inşasıyla olabilir.
Seminer sorulan soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.