Tatvan Özgür-Der’de “Kur’an’da Sabır” Semineri Yapıldı
Tatvan Özgür-Der tarafından haftalık Cuma günleri düzenlenen seminerde bu hafta ‘’Kur’an’da Sabır‘’ konusu vardı.
Tatvan Özgür-Der üyesi Ömer GÜNTAŞ semineri sundu. Seminer İbrahim AYKAN‘ın okuduğu Kur’an Kerim ve mealiyle başladı.
Ömer GÜNTAŞ’ın Konuşma Özeti
GÜNTAŞ, Sabır kelimesi sözlükte, “hapsetmek, tutmak, birini bir şeyden alıkoymak, dayanmak, kefil olmak, anlamlarına gelmektedir. Bunun yanında acele ve telaş etmeyip eklemek, sükûnet, sebat, metanet, kendine hâkim olma, kendini tutma, başa gelen acıya karşı telaş ve üzüntü göstermeyip dayanma, edebi bozmamak, sıkıntı ve belalara karşı sızlanmayı terk etmek, kızgın davranışlara girmemek, dili şikâyetten, uzuvları yanlış hareketlerden korumak, öfkeyi yenmek ve kanaat anlamlarında da kullanıldığını belirtti. Terim olarak sabır, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikâyetçi olmamak, sızlanmamak, anlamlarında kullanılmaktadır. Kul, karşılaştığı sıkıntı ve belaların verdiği üzüntüyü sadece Allah’a arz eder ve O’nun yardımını istemek olduğunu söyledi.
Daha sonra GÜNTAŞ, Sabrı; beden ve nefis yönünden ikiye ayırmak mümkündür. Bedenin sabrı daha çok yorucu ibadetlerde bulunmak, ağır işlerde çalışmak, hastalanmak, işkenceye maruz kalmak vs. gibi bir takım fizikî zorluklara tahammül olarak ortaya çıkmaktadır. Asıl kabul gören; nefsin arzularına karşı gösterilen sabırdır. dedi.
GÜNTAŞ, Allah’ın esmalarına bakarak ta ne kadar sabırlı olduğunu görebiliriz.es-Sabûr, çok sabırlı olan, günahkar kullarını cezalandırmakta acele etmeyen, onların kendisine dönüşü için zaman tanıyan demektir. Hz. Allah sabırlıdır kendisine isyan edip duran kulları, onları cezalandırmakta acele etmez; onları anında cezalandırmaya muktedir olduğu halde, o engin merhametinden dolayı cezaları erteler, tövbe kapılarını ölüm anına dek açık tutarak, kulunun af dilemesi için fırsatlar yaratır, onun kendisine dönmesini rahmetle ve sabırla bekler. dedi.
GÜNTAŞ, Tahammül edilmesi güç ve katlanılması zor olaylar karşısında dişini sıkıp dayanma anlamında kullanılan ve şükür ile birlikte değerlendirildiğinde ise imanın diğer yarısı sayılan sabır, Kur`ân-ı Kerim’de takriben yüze yakın âyette zikredilmiştir. Bu âyetlerde geçen sabır kelimesi, bazen bizzat sözlük anlamında, bazen de kavram anlamında kullanılmıştır diyerek şu ayetleri okudu.
Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, içi saygıyla ürperenlerin dışında kalanlar için bir ağırlıktır. (Bakara 45-)
Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin.( Bakara 153-)
Andolsun, biz sizi bir parça korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. 8Bakara :155-)
Sabredenler,doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir. (Ali imran 17)
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın. (sınırlarda) nöbetleşin. Allah'tan korkup-sakının. Umulur ki kurtuluşa varırsınız. (Ali imran200)
“Hakkı ve sabrı tavsiye edenler). Asr: -3.
“Allah, sabredenleri sever”,Âl-i İmran: 3/146.
GÜNTAŞ,sabrı üç başlık altında şöyle özetledi.
1-Allah’a ibadet ve itaate karşı sabır:Kulun yaratılış gayesi Allah’a ibadet ve itaattir. Bu sebeple kul, ibadetler için sabra muhtaçtır. İbadetin ağırlığına ve meşakkatine katlanmalı, yılmamalı, bıkkınlık ve tembellik göstermeden sabırlı olmalı, nefsinin isteklerine karşı dikkatli olmalıdır.
2- Haramlara ve yasaklara karşı sabır: Dinin emirlerini yapmaya devam etmek sabır gerektirdiği gibi, günahlardan uzak durmak, haramlardan korunabilmek için de sabır gereklidir. Bu, “mâsiyete sabır” olarak adlandırılmıştır. Sabrederek dini yasaklara riâyet eden insan, Allah’a ve peygamberine itaat etmiş ve sevap kazanmış olur. Sabredemeyen insan ise haramları işleyerek günaha girer. Böyle olunca da kişinin, en çok muhtaç olduğu sabır, isyan etmemeye sabretmesidir. Çünkü isyan, nefsin arzularına uymaktır. Nefse en ağır gelen, kişinin alıştığı ve ahlâk edindiği bir takım günahlardan vazgeçmeye karşı gösterdiği sabırdır.
3-Allah’ın imtihanı olan belalara karşı sabırdır. Kuranı kerimde peygamberlerin hayatlarında gösterdikleri sabır örneklerini ve bazı peygamberlerin sabırsızlıklarını ayrıca müminlerin sabretmeleri durumunda kazanacakları mükaafatları ve sabırsız olmaları durumunda kaybedecekleri anlatılmaktadır. Sabreden müminlere Yüce Rabbimiz kimi zaman onlara istediklerini hemen, kimi zaman ise yıllar sonra vermiştir.
Kur’an kıssalarına baktığımızda Hz.Musa,Hz.Yunus,Hz.Yakub,Hz.Yusuf,Hz.Eyyub ,Hz.Nuh (a.s) v.b peygamberlerin ayrı ayrı konularda imtihan edildiği ve bu peygamberlerin bu olaylar karşısında kendilerine düşen sabrı en güzel şekilde gösterdiklerini görürüz.Allah bu kıssalardan bizlerin ders çıkarmamızı ister.
Ömer GÜNTAŞ daha sonra ; Allah'ın Resulü kendi toplumunda güvenilir saygı duyulan biri iken tebliğ vazifesiyle beraber çoğu kesim tarafından hor görülmüş ,aşağılanmış, hakaretlere ve şiddete maruz kalmıştır ve sonunda da yurdundan çıkarılmış. Çocukları, eşi, amcası, amca oğulları ölmüş. Savaşta mağlup olmuş, kendisiyle, insanlar içerisinde en sevdiği kimsenin ırzı töhmet altına alınmış, hastalanmış, yaralanmış. Her seferin de sabır göstermiş. Taif’te taşlanmış buna rağmen ‘’Ey Allah’ım, kavmimi affeyle, onlar bilmiyorlar.” diye dua etmiştir. Özetle insanların başına gelebilecek her türlü musibetin bir benzeri mutlaka peygamberin de başına gelmiş ve o onu sabır ve metanetle karşılamıştır.dedi
GÜNTAŞ, son olarak yeryüzünde fitnenin, alabildiğince arttığı bir asırda yaşamaktayız. Allah'ın hakimiyetinin gasp edildiği, inananların aşağılandığı zulüm çağındayız. Bu nedenle sabrı doğru tanımız gerekiyor. Çünkü k küfrün zulmüne karşı sabır zalimliktir. Zulme uğrayıp da hakkını aramayan, zillete boyun eğen müstaz'aflar, zulmüne katlandıkları zalimlerle aynı suçu icra ettiklerinin farkına varmalıdırlar.
Hiç bir şekilde yapılan bu zulümlere karşı susmayı ,sabır olarak tanımlamak doğru değildir.Tam tersine zulümlere karşı direniş göstermek,mücadele etmek,yılmamak Allah’ın bizlere emridir.Sabrı bu şekilde anlamak en doğrusudur.Mücadele ederken ,direnirken sabır etmek gerekir.dedi.