Sermaye İle İlişkilerimizde Sorumluluk ve Zaaflarımız
Tatvan Özgür-Der’de “Sermaye İle İlişkilerimizde Sorumluluk Ve Zaaflarımız” Konuşuldu.
Tatvan Özgür-Der tarafından düzenlenen programda Batman Özgür-Der şubesinden eğitimci-yazar Şefik Sevim'in sunumuyla "Sermaye İle İlişkilerimizde Sorumluluk Ve Zaaflarımız" konuşuldu.
Şefik Sevim, konuşmasında şu hususlara değindi:
Maddi imkanlar, mal, mülk, sermaye ile ilişkilerimizde zaaflarımız hemen hemen tüm toplumlarda gördüğümüz kadarıyla yakıcı bir sorun oluyor. Medeniyetlerin inşası da bitişi de çoğu zaman ekonomik imtihanlardan kaynaklanmaktadır.
Peygamber efendimizin Tirmizi'de geçen bir hadisi ile başlayacak olursak; ''Ben dünyayı neyleyim. Benim dünya ile ilgim, bir ağacın altında oturup dinlendikten sonra kalkıp orayı terkeden garip bir yolcunun hali gibidir.''
Ali-İmran suresi 14. ayette de şöyle buyrulmaktadır; ''Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah katında olandır.''
Kasas suresinin 77. ayeti de benzer bir mesaj ileterek şöyle buyurur; "Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez."
Şunu kabul etmeliyiz ki; varlıkla sınanmak, yoklukla sınanmaktan daha çetin ve tehlikeli olmuştur. Dolayısıyla yoklukla sınavın daha mütevazi, daha şükredici, daha kabullenici bir anlayışı getirdiğini söyleyebiliriz. Ama varlıkla sınanmak; kendini yeterli görme, müstağnileşme gibi son derece kontrol dışı bir alanı oluşturuyor ne yazık ki.
Bir mümin olarak bizlerin girişimci, üretken olması Kuran'ın temel esaslarından biridir. Bu yönüyle bizlerin pasifleşerek bir kenara çekilme hakkı yoktur. Bir müslüman için zorunlu ve temel ihtiyaçların karşılanması ne kadar elzem ise bu konuda hassas davranmak, dengeyi korumak da o derece elzemdir.
Önümüzde duran en güzel örneklerden biri de Hz Süleymandır ki o zengin bir kul olmasına rağmen hiçbir zaman kalbini dünyanın kasası, kesesi haline getirmeyerek övgüye mazhar olmuştur.
Peygamberimizin yaşamına, örnekliğine baktığımızda maddiyat ile ilişkilerde çok önemli bir örnekliğin önümüzde durduğunu görürüz şöyle ki;
1.Peygamberimiz kesinlikle stokçuluğu yasaklamıştır.
2.Peygamberimiz ticaretin işleyişi hususunda problem gördüğünde anında uyarı yapmıştır.
Mülkiyette keyfiyet olmaz. Mülkiyette ahlaki bir çerçeve şarttır. Dolayısıyla mülkiyete dönük ahlak, insana sorumluluk verir.
Dolayısıyla ahiret bilinci yoksa sahip olunan mal ve mülkün bir ıstıraba dönüşebileceğini bilmemiz gerekir.
Tekasür tüm enlerin kendisinde toplanması için her türlü davranışı mübah görme anlayışıdır.
Şu anda toplumda yapılan en incitici şeylerden birinin bir insana yaptığımız maddi bir iyiliğin daha sonra minnete, başa kakma şeklinde bir yanlışa dönüştürülmesidir.
Bakara suresi 277. ayette şöyle buyurulmaktadır; ''Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.''
Hud suresi 87. ayette de şöyle buyurulmaktadır; ''Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın."
İfrat düzeyindeki, hiçbir ölçü ve dengeyi tanımayan hırs; emeği, itibarı önemsemeyen bir seviyeye ulaşabilmektedir. Dolayısıyla hırs, İslami şahsiyetimize yakışmayan, bizi dengeden ulaştıran bir kuvvet olabilmektedir çoğu zaman.
Kardeşlerimizle aramızdaki velayet hukuk gereği birbirimizi hikmetle uyarabilmek, ekonomik meselelerde yardımlaşabilmek yarınlarımızın selameti açısından çok önemlidir.
Seminer, soru cevap faslının ardından sona erdi.