Özgür-Der Tatvan Şubesinde Umre İzlenimleri Anlatıldı

Özgür-Der Tatvan Şubesinde Umre İzlenimleri Anlatıldı

Özgür-Der Tatvan şubesinin organizasyonuyla yarıyıl tatilinde mübarek beldelere gitmiş olan umre yolcuları, dernek binasında izlenimlerini anlattı.

Program, Umre yolcularının Mekke ve Medine'deki fotoğraf ve videolarından oluşan sinevizyon gösteriminin ardından başlarken. Programın sunuculuğunu Özcan Taşcan yaptı.

Umreden dönen kafile adına Ersin Sönmezler, Sinan Kıranşal ve Ali güntaş birer konuşma yaparak mübarek beldeler ve müslüman halklar ile ilgili izlenimlerini aktardılar.

Umre kafilesine öncülük eden Özgür-Der şube başkanı Ersin Sönmezler konuşmasında şunları belirtti;

Rabbim umreye giden kardeşlerimin umresini kabul etsin, gidemeyen kardeşlerimize de en kısa zamanda gitmeyi nasip etsin. Umrede yapılan dualarımızı da kabul etsin inşallah.

Hac ve Umre neden önemlidir? diye bir soru sorabiliriz. Allahu teala ise Kur'an-ı kerim'de şöyle buyuruyor; ''Haccı da umreyi de Allah rızası için eksiksiz ve tam yapın.''(bakara/196)

Umre ve Hac ibadetiyle ilgili hem ayetlerde hem de rivayetlerde önemine atfen bir çok husus belirtilmiştir. Fakat Umre ibadeti özellikle bizim bölgemizde yeterince anlaşılamamış hatta anlaşılmasının önüne bir takım engeller konulmuştur.

Biz umrecilere(Mu'temir'lere) düşen ise umreyi, umrenin felsefesini, umrenin ruhunu kendisinden başlayarak tüm bölgeye, çevreye yaymak ve insanların oraya gidişini teşvik etmek ve umrede aldığımız kararları hayatımıza aktarmakla en güzel bir şekilde anlatmak olmalıdır.

Ali imran suresi 96. ayette Allahu teala şöyle buyurmaktadır; ''Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke'de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ'be'dir.''

Demekki o topraklar hem bereket hem de hidayet kaynağıdır. Hakikaten oraya giden, orayı gören müslümanlar mükemmel bir arınışa, yönelişe, dirilişe geçmektedir. Orada yüzlerce sembol ile Allah resulünün izlerini, hz İbrahim'in ve hz. İsmail'in izlerini, mirasını görmekteyiz. Ki Ali imran suresi 97. ayette de Allahu teala şöyle buyurmaktadır; ''Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır.)''

Arkadaşlar! Umre ve Hac ticari bir seyahat değildir. Merak edilip de ziyaret edilen turistik bir belde de değildir. Orası tevhidin merkezi, Allahu tealanın birliğinin deklare edildiği yer, Kur'an'ın indiği, vahyin geldiği yerdir.

Umre ibadetinin kabul olması, mebrur olması için de mübarek beldelerde alınan kararların hayata aktarılması gerekmektedir. Hacdan dönen bir insanın bir mücahid olarak, bir eylemci olarak, bir davetci olarak, bir tebliğci olarak kalan hayatına devam etmesi gerekmektedir.

Umre kafilesinin genç yolcularından olan Ali Güntaş da konuşmasında umre sonrası kağıda döktüğü düşüncelerini şöyle ifade etti;

''Şüphesiz Safa ile Merve, Allah'ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe'yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir.''(bakara-158)

Bizleri Beytullah'da misafir olarak kabul eden ve bizlere kutsal mekanları görmeyi nasip eden Allah'a hamd olsun!

Bizleri Kur'an'la, tevhidi mesajla ve peygamberinin peygamberliğini örnek almış bir toplulukla Beytül-atik'de ibadet etme imkanı veren Allah'a hamd olsun!

Bizlere Kürdistanlı Ebubekir ile Nijeryalı Ebubekir'in kardeşliğini ve bir ümmet olduğumuzu hatırlatan Allah'a hamd olsun!

Bizlere Arabıyla, Çeçeniyle, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Afganıyla, ve diğer müslümanlarla bir ümmet olmayı nasip eden, bizleri tek bir çatı altında, İslam bayrağı altında toplayan Allah'a hamdolsun!

Aramıza sınırlar çizen, ümmetin dilini, iletişimini yok eden ve aramıza duvarlar örmek isteyen zalimleri, tağutları, kafirleri Allahu teala Kahhar ismiyle cezalandırsın!

Faşistlere, Komünistlere, Sosyalistlere, Kemalistlere, zalimlere tağutlara ve diğer ideolojilere karşı Kur'an'la peygamberle 'LA' demeyi öğreten Allah'a hamd olsun!

Hz. Muhammed'e, Ebubekir'e, Ömer'e, Ali'ye, Ömer Muhtar'a, Selahaddin Eyyubi'ye, Şeyh Said'e, Seyyid Kutub'a, Hasan El Benna'ya, Malcolm X'e ve onların yolunu sürdüren yiğitlere selam olsun!

Umre kafilesinin yolcularından olan Sİnan Kıranşal da özellikle Medine izlenimlerini anlattı;

Gerçekten çok güzel duygu ve düşüncelerle bir umre yaptık, gözyaşlarımızı tutamadığımız anlar çok oldu. Özellikle Kabe'yi tavaf ederken yaptığımız dualarda ve Kabe'den ayrılırken gözyaşlarımıza hakim olamadık. Tabi aynı durumu Medine'de de yaşadık.

Mekke olmadan Medine  de olmuyor bunun altını çizmek lazım. Zira Medine'de yaşanan her şey Mekke merkezlidir. çünkü Mekke gerçekten bir mektepdir, Vahiy mektebidir.

Tabi Medine'yi Mekke'deki mücadelenin ürünü olarak görmek gerekir. Bu dünyada mücadele eden bir insanın cennetle ödüllendirilmesi gibi Medine de Mekke'deki mücadelenin ödülüdür diyebiliriz.

Medine; Allah'ın dinine yardım edenlerin Allah'tan gelen yardımıdır. Allah'ın dininde sebat edenlerin Medine'si vardır ancak.

Medine; bir kurtuluş, bir özgürlük ve bir medeniyet temelidir.

Medine; vahyin, şehirleştiği, devletleştiği, mükemmel bir medeniyetin tohumlarının atıldığı bir topraktır.

Allahu teala o topraklara resulünün intikaliyle ciddi bir bereket ve ferahlık vermiş ve o bereketi günümüze kadar devam ettirmiştir. Bizler de şahsen o bereketi, Medine'de hissettik. Hem bedenen, hem ruhen hem de fikren o bereketi Medine'de hissettik ve yaşadık.

Mekke'den, Kabe'den ayrılmak zor oldu bizim için fakat gittiğimiz Medine'de de peygamberimiz vardı. Bizzat bizim gibi beşer olan, yetim olarak büyüyen türlü türlü işkencelere maruz kalan ve Allah tarafından biz insanlara örnek seçilen şahit kılınan, beşer bir peygamber.

Bedenen aramızda olmayan, vefat etmiş olan fakat örnekliğiyle, davasıyla, şahitliğiyle aramızda olan bir resule sahip olduğumuzu Medine'de, hicret yurdunda anlamış olduk.

Medine'de peygamberimiz ile beraber Hz. Ebubekir, hz. Ömer gibi örnek sahabelerin kabirlerinin olduğunu gördük ve o sahabelerin örnekliğine, güzel vasıflarına ne kadar muhtaç olduğumuzu bir kez daha anlamış olduk.

En nihayetinde şunları söylemek gerekir ki; Vahyin olmadığı hiçbir mekan, hiçbir yürek, hiçbir ev izzetli değildir, bereketli değildir, onurlu değildir. Rabbim sürekli kalbimizde, ruhumuzda aklımızda, evimizde ve yaşadığımız toplumda vahiyle yaşamayı nasip etsin.

Diğer umre yolcularının da birer cümle ile duygu ve düşüncelerini belirtmesinden sonra program sona erdi.

 

tatvan-20160215-01.jpg

 

tatvan-20160215-02.jpg

 

tatvan-20160215-03.jpg

 

tatvan-20160215-04.jpg

 

tatvan-20160215-05.jpg

tatvan-20160215-06.jpg

Önceki ve Sonraki Haberler