Kur'an'da Resul ve Nebi
Özgür-Der Tatvan Şubesinin Cuma seminerlerinde bu hafta Şaban Hayran‘ın moderatörlüğünde İbrahim Aykan Resul ve Nebi konusunu anlattı.
Seminer Enes Ece'nin okuduğu Kur'ân-ı Kerîm ve Türkçe meâliyle başladı.
İbrahim Aykan, konuşmasında şu hususları belirtti:
Resul sözlükte elçi demektir, kavram olarak ise ALLAH'ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ eden, insanları müjdeleyip korkutan erkeklere resul denir. Yerine getirdikleri bu göreve de Risalet denir.
Nebi ve resul arasında bir fark yoktur. Aynı peygamber için hem nebi hem de resul kavramı kullanılmıştır. Nebi, peygamberlerin haber alma, vahyi mesajı alma vasıflarına; resul ise alınan mesajın elçiliğini yapma, tebliğ etme/aktarma gibi vasıflarına işaret eder. Yani nebi; haberlerin kaynağına nispetle, resul ise; haberin hedefine nispetle verilen isimdir. Kavramsal anlamda her nebi, resul; her resul, nebidir.
KUR'AN bütünlüğü içerisinde meseleye yaklaştığımızda; peygamberlerin, peygamberlik öncesi yüz kızartıcı, nübüvvet sonrası aleyhlerinde kullanılabilecek ve kendilerini utandırıp mahcup edecek hiçbir kusurları olmadığı, rahatlıkla söyleyebiliriz.
9/43. ALLAH seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin?
Yukarıdaki ayette ve başka bazı ayetlerden çok net anlaşılıyor ki, peygamberlerin ALLAH' ın kendilerine müdahale edip ümmetin maslahatı gereği kendilerini düzeltmek zorunda kaldığı bazı hatalar olmuştur ama bunlar, kesinlikle günah denemeyecek kadar küçük ve temelde masum hatalardır.
9/29. Kendilerine kitap verilenlerden ALLAH' a ve ahiret gününe inanmayan, ALLAH' ın ve resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (islamı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.
Görüldüğü gibi Resulullah'ın hüküm koyabilme yetkisinin olduğu çok açıktır. Ancak hiç kimse ALLAH' ın helal kıldığı temiz şeyleri haram; haram kıldığı şeyleri helal kılamaz. Bu peygamber bile olsa bunu yapamaz.
Sonuç olarak toplumun sahip olduğu peygamber tasavvurunun, KUR' AN' ın verdiği tasavvurdan çok uzak olduğu açıkça görülmektedir. Kimileri peygamberi gaybı bilen, istediği zaman istediği şeyi yapabilen, istediği aleme gidebilen ve istediği kişiyle görüşüp ona talimat verebilen mitolojik bir peygamber tasavvuruna sahipken, KUR'AN bizlere nasıl bir peygamber anlayışına sahip olmamız gerektiğini sunmaktadır. Üstünlük yarışına sokulan ve en nihayetinde kainatın bile kendisi hatırına yaratıldığı gibi bir iftira ve uydurmaya varan mitolojik, insan üstü bir peygamber anlayışı da bizleri doğru bir peygamber tasavvuruna götüremeyecektir. Bu tarz yaklaşımlar bizlere, örnek alınması mümkün olmayan kendisi gibi yaşanması imkansız olan bir peygamber anlayışına götürür ki, bu hem sünnetullaha aykırıdır hem de adalete. Bizler peygamberi ve peygamberliği KUR'AN' dan ve sahih sünnetten anlamaya çalışmalıyız ki, yaşanabilir, örnek alınabilir bir peygamber tasavvuruna sahip olabilelim. Rabbimizden Resullerini, kendisinin dilediği şekilde anlayıp, onların örnekliğini en güzel şekilde hayatımıza yansıtmayı ve onların günümüz takipçilerinden olmayı, bizlere nasip buyurmasını diliyoruz.