''Kur'an Mesajını Çağa Taşımak''
Tatvan Özgür-Der'de ''Kur'an mesajını çağa taşımak'' konulu seminer gerçekleştirildi
Özgür-Der Tatvan Şubesinin cuma seminerlerinin bu haftaki konuğu Muş Alparslan Üniversitesi tefsir bölümü öğretim görevlilerinden Cahit Karaalp oldu.
''Kur'an mesajını çağa taşımak'' meselesinin konuşulduğu seminer, Tatvan Özgür-Der'in dernek binasında icra edildi. Bünyamin Atalay'ın moderatörlüğünü yaptığı seminer, Cihan Doğar'ın okuduğu Kur'an-ı Kerim ve mealinin ardından başladı.
Cahit Karaalp, konuşmasında şu hususları belirtti:
Bildiğiniz üzere Kur'an-ı Kerim; Mekke toplumuna, o toplumun şahsında hz. Muhammed'e indirilmişti. Fakat bu durum Kur'an-ı Kerim'in diğer toplumları bağlamadığı anlamına gelmemektedir. Zira Kur'an-ı Kerim; evrensel bir kitaptır ve bütün çağlara hitap eden bir mesajdır.
Kur'an-ı Kerim; belli bir hedefe binaen indirilmiştir. Sevap makinesi olsun diye, sadece bazı malumatlar versin diye indirilmemiştir. Kur'an-ı Kerim; belli hedefleri gerçekleştirmek, hayata müdahil olmak için indirilmiştir. Mekke toplumunu cahiliyyeden kurtarmak, İslam'ı bütün toplumlara hakim kılmak, insanları kula kulluktan, putlara kulluktan kurtarmak ve sadece Allah'a kul etmek için gönderilmiştir.
Maalesef Kur'an-ı Kerim'i iniş amacından kopardılar. Bizimle Kur'an-ı Kerim'in arasına mesafeler koydular. Bizleri Kur'an-ı Kerim'den koparmak isteyenler bu emellerine şu şekilde ulaştı.
1.) Kur'an-ı Kerim'i masallaştırdılar. Kur'an-ı Kerim'in kıssalarını hikaye haline getirdiler. Bunu yaparken, İsrailiyyat kaynaklı rivayetleri Kur'an-ı Kerim'e söyletirken amaçladıkları şey şuydu; Bizleri Kur'an-ı Kerim'in ana mesajından uzaklaştırmak...
2.) Kur'an-ı Kerim'i ''masabaşı''laştırdılar. Modern zamanların bir hastalığı olan bu durumda da Kur'an-ı Kerim'i sadece masabaşında okunulan, etüt edilen fakat hayata indirilmeyen akademik bir nesne haline getirdiler.
Kur'an-ı Kerim'i masallaştırarak bizleri nasıl da ana mesajdan kopardıklarına dair bazı örnekler verecek olursak;
1.) Hz. Eyüp için anlatıldığına göre hz. Eyüp hastalandı, şeytan ona ve karısına göründü. Şeytan hz. Eyüp'ün eşini ona karşı kullandı, daha sonra hz. Eyüp hastalanarak yatağa mahkum oldu, hz. Eyüp'ün vücudu kurtlandı öyle ki vücudundan düşen kurtçukları alarak rızıklarını yesinler diye yerlerine bırakıyordu vs.
Bu rivayetin Kur'an-ı Kerim'in ana mesajıyla çeliştiğini söylememiz gerekir. Çünkü bizler tedavi olmakla emrolunduk. Bir başka husus da Allahu teala'nın bir peygamberini böyle gülünç ve sefil bir duruma düşürmeyeceği hususudur. Hz Eyüp'ün böyle bir tavır takınması mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim'in ana mesajına aykırı olan bu türden rivayetleri bizlerin inanç dünyasına yerleştirenin İsrailiyyat olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Dini, Kur'an-ı Kerim'i; ortadan kaldıramayınca, tahrif edemeyince çareyi; Kur'an-ı Kerim'in mesajına kastetmekte görenlerin olduğunu unutmamamız lazım.
2.) Hz. Musa için kekeme olduğunu iddia ederler, bazı ayetlerden yola çıkarak bu durumu kanıtlamaya çalışırlar. Fakat hz. Musa'nın kekeme olduğunu söylemek yanlış olur. bu konuda anlatılan bir masal şöyledir; Hz. Musa daha çocuk iken, Firavun'un sakalını tuttu. Bunun üzerine Firavun da ''bu çocuk benim sonumu getirecek'' diye düşünerek çocuğu öldürmeye niyetlendi. Asiye de bu durumu kabul etmeyerek ''çocuğun önüne kor ateş de koysan su da koysan ağzına götürür. Ne yaptığını bilmez o'' diyerek Firavun'u bundan vazgeçirmeye çalıştı. Bunun üzerine Musa'nın önüne su bardağı ile kor ateş getirildi ve Musa'nın ne yapacağına bakıldı. Musa, elini suya götürecekken bir melek onun elini kor ateşe götürür ve Firavun tarafından öldürülmesinin önüne geçer fakat, olan olmuştur ve Hz. Musa güya dili ve ağzı yandığı için kekeme kalmıştır.Belirtmek gerekirse Müslümanların bu tür uyduruk hikayeleri duyunca akıl, mantık ve Kur'an-ı Kerim çerçevesinde düşünmesi lazım.
3.) Hz. İbrahim hakkında söylenegelen bir hikayede ise kertenkele hayvanının hz. İbrahim'in atıldığı ateşe yangını büyütmek maksadıyla üfürdüğü anlatılır. Ve dolayısıyla Hz. Muhammed'in, ''kertenkele görürseniz onu hemen öldürün, ilk vuruşta öldürürseniz şu kadar, ikinci vuruşta öldürürseniz biraz daha az sevap alırsınız'' şeklinde bir beyanda bulunduğu iddia edilir. Kur'an-ı Kerim'de kimsenin kimsenin günahını yüklenmeyeceği, mümeyyiz akla sahip olmayanların hesaba çekilmeyeceği belirtilmişken bu türden rivayetlere inanmak müslümanlara yakışmayacaktır.
Ne yazık ki biz müslümanları, Kur'an-ı Kerim'in fıkhından ve mesajından bu tip uydurmalarla ve hikayelerle rivayetler adı altında uzaklaştırdılar.
4.) Hz. Salih'in devesi kıssası da temel manasından saptırılan bir kıssadır. Zira bugün kime sorarsak hz. Salih'in devesinin bir kayanın içinden çıktığını anlatarak mucizevi bir durumdan bahseder. Halbuki Kur'an-ı Kerim'de böyle bir anlatı yoktur. Rivayetlerde anlatıldığının aksine Kur'an-ı Kerim, hz. Salih'in devesinin bir kayanın içinden yavrusuyla beraber çıktığını belirtmez.
Aslında hz. Salih kıssasında mükemmel bir mesaj varken bu tip uydurma eklemelerle bu önemli mesajın öldürüldüğüne şahit oluyoruz.
Kur'an-ı Kerim'in masabaşı kitabı haline getirilmesine de bazı örnekler verebiliriz. Özellikle akademik çevrelerin vasıtasıyla Kur'an-ı Kerim'in sadece masa başında etüt edilmesi gereken bir kitap olduğu algısı topluma yerleşti. Ama belirtmek gerekir ki Kur'an-ı Kerim, hayata aktarıldığında, sahada uygulandığında anlaşılacak ve hayata aktarılacak bir kitaptır.
Ondokuz efsanesiyle, şifrelerle, tarihselcilikle, aslında kıssaların uydurma olduklarını ifade etmekle, ya da Kur'an-ı Kerim'in mahiyetinin aslında anlatıldığı gibi olmadığını söylemekle bizlerin hidayet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'i masabaşı kitabı haline getirdiler.
Bizler masallaştırılan ve masabaşılaştırılan Kur'an-ı Kerim'den hayat kaynağı olan, yol gösteren, hidayet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e gelmeliyiz.
Hz. Adem ve şeytan kıssası; Kur'an-ı Kerim'de anlatılan ilk kıssadır. Bildiğimiz üzere Arap toplumu ataperest, yanlış yolda olsalar dahi atalarının, dedelerinin yolundan giden bir toplumdu. Allahu teala'nın Kur'an-ı Kerim'deki ilk kıssayı insanlığın atası olan hz. Adem'in yanlışına ayırması bizlere şu mesajı vermektedir; ''İyi bilin ki atalar da yanlış yapabilir, atalarınızı kutsamayın bakın! ortak atanız olan hz. Adem de yanlış yaptı şeytana uydu.''
Habil ve Kabil kıssası; en başta söylemek gerekir ki Habil ve Kabil isimleri İsrailiyyat kaynaklıdır veKur'an-ı Kerim'de geçmemektedir. Maide suresinde anlatılan kıssada Adem'in iki çocuğu ibaresi vardır. Bu kıssa bağlamında insanlığın nasıl çoğaldğına temas edilir. Rivayetlere göre kardeş evliliği, meseleyi izah edebilmek için kullanılmaktadır.
Kur'an-ı Kerim ise bizim nasıl çoğaldığımızdan çok, niçin çoğaldığımızı anlatır. Kardeş olalım diye, birlikte olalım diye, hayırda yarışalım diye...
Hz. Salih'in mucizesi kıssası; Deveyi kestikleri için helak olan kavimden bahsedilir. Hz. Salih'in kavmi; putperest, müşrik ve aynı zamanda varlıklı bir kavimdir. Güzel bahçeler sahibi olan bu kavmin temel geçim kaynakları ise sudur. Hal böyleyken Allahu teala bu kavme sahipsiz bir deveyi veya develeri ortak yapmıştır, bunun üzerine dışarıdan gelen, sahipsiz bir deveyi kendi sularına ortak olarak kabul edemeyen Salih'in kavmi bu durumu kabullenmeyerek deveyi kesiyor ve helaka duçar oluyorlar.
Aslında Allahu teala'nın verdiği mesaj şu; Siz kainatı ve bütün varlığı yaratan Allah'a ortak koşulmasını kabul ediyorsunuz da nasıl olur da şu devenin sizin suyunuza ortak olmasını kabul edemiyorsunuz?
Hz İbrahim kıssası; Hz. İbrahim Kur'an-ı Kerim'de şu üç özelliğiyle nitelenmektedir. İman, cesaret ve fedakarlık. Bu üç özelliği birbirinden ayırdığınız zaman tutarlı bir eylem pratiği ortaya koyamazsınız.
Aslında Allahu teala hz. İbrahim'in ateşe atılma kıssasında şu mesajı vermektedir; Nemrutlar sizi ateşe atabilir fakat ateşe söz geçiremezler. Ateşi yaratan Allah, sizi ateşin şerrinden korumaya muktedirdir. Yeter ki sizler, Allah yolunda mücadele edin.
Rabbimiz bizleri Kur'an-ı Kerim'i okuyan, anlayan ve yaşamına aktaran kullarından eylesin.
Seminer, soru-cevap faslının ardından sona erdi.